- 687 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BU MİLLET DAHA ÖLMEMİŞ
BU MİLLET DAHA ÖLMEMİŞ
Rıfat Bey saatine baktı . İkindi ezanına daha kırk dakika vardı .”Vakit müsait “ dedi arkadaşına . Sonra caminin geniş avlusundaki kanepeye oturdular .
Rıfat Bey “ Ne kârlı ticaret değil mi ? Bir sevap işleyince on sevap , bir günah işleyince sadece bir olarak yazılıyormuş …”
Ali Bey “ Doğru “ dedi . Acaba bu yüksek kârlar , korkunç zararımızı kapatmaya yetecek mi ? “
- Allah’tan umut kesilmez ; zira gidecek başka kapımız yok . Bir soğan soyulsa gözler yaşarıyor ama memleket soyulurken ilgili ve yetkililer öküzün trene baktığı gibi bakıyorlar .
- Laik,demokratik,sosyal hukuk devletimiz öyle bir halde ki bal tutan parmağını yalıyor . Yağma Hasan’ın böreği . Nasıl bir nesil yetiştirdik ? Hele şu 28 Şubat döneminde bu yağmanın içinde kimler yoktu ki .. Bakanından , müsteşarına , iş adamından emekli generaline kadar .
- O sırada Belediye hoparlöründen bir ilan yayınlandı : “ Sakarya caddesinde bir ziynet eşyası bulunmuştur . Kaybedenin İtfaiye Müdürlüğünde Ahmet …. ‘ya müracaatı … “
Rıfat Bey kafasını salladı : “ Aah itfaiyeci kardeşim , sen o bulduğun takıyı satıp ay sonunu getiremediğin maaşına ekleyebilirdin ama yapmadın . Neden ? “
Hoparlörden ikinci bir duyuru daha :
“ Cumartesi Pazarı’nda bir miktar döviz bulunmuştur . Kaybedenlerin Belediye Zabıta Müdürlüğüne gelmeleri … “
Bu sefer sorgulama sırası Ali Bey’e gelmişti :
“ Dövizi bulan kişi , nerede bunun sahibi diye sormadan cebine atsaydı kim bilecekti ? Demek ki o adamda bir vicdan var . Hiç kimse görmese de Allah beni gördü diyor . Bu para bana helal değil diyor . Ben bu parayı çocuklarıma yediremem diyor . Yaa işte böyle !… Namus u hamiyet sözü kaldı fukarada . “
Rıfat Bey de epey düşünceli :
“ Nasıl olsa daha vakit var . Sana merhum Nurettin Topçu’nun hikayesini anlatayım bari . Nurettin Topçu Bey Fransa’da ünlü Profesör Sorel’in yanında doktora yaparak Türkiye’ye dönmüştü . Yeni kurulan Cumhuriyette uygulanan zulmün o karanlık dönemleri , halk perişan , boynu kravatlılar menfaat peşinde .
Memleketteki bu vahim manzara karşısında ümitsizliğe kapılan Topçu , hemen Profesör Sorel’e bir mektup yazarak Fransa’ya dönmeyi düşündüğünü , asistanı olmak istediğini bildirmiş . Hocası kabul etmiş . Pasaportunu çıkartıp hazırlıklarını tamamlarken bir ikindi vakti yanından geçmekte olduğu caminin gölgesinde bizim gibi ezanı bekleyen bir ihtiyara alaycı bir dille sormuş :
“ Amca Müslümanlık nedir ? “
Başını kaldıran ihtiyar şu cevabı vermiş : “ Evladım Hakk’a kulluk ; halka hizmettir “
Nurettin Bey “ Bu millet daha ölmemiş , hizmetten söz eden var “ diyerek pasaportunu yırtmış .”
“ Ali’ciğim ; o ihtiyar kimmiş biliyor musun ; Zeyrek İmamı Aziz Efendi …
Başka iklimlerde yetişen ve İslâm’a soğuk bakan klasik aydınlarımız gibi olan Nurettin Topçu bir daha o hocanın peşini bırakmamış. Materyalist felsefeye inanan bu insanın mücadelesi tam üç yıl sürmüş . Nurettin Topçu , Hoca’sını bulmuş ve sonra kendi Hoca olmuş . Mekanı Cennet olsun . “
İkindi ezanı okunmaya başlamıştı .
Kalktılar .
Ali Bey ; “ Vakit ne çabuk geçti , dostla yapılan sohbet kalbi cilalarmış “ deyip iki arkadaş camiye doğru yürüdüler .