- 438 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
“BİR SÜRÜ İNSAN”
Tarih insanlarla dolu...yıldızlar insanlarla yüklü...alemde insanların kokusu var...çiçeklerde insanların bakışı var...rüzgar insanları çığırıyor...su insanların varlığına tanık,her yerde ve her şeyde insanın izi var...
İnsan ,varlıklar içinde yaşarken her şeyde kendini görüyor ve her şeyde kendini okuyor. İnsan varolanlar içinde merkezi bir öneme sahip fakat anlamını kendinden değil Kendini yaratandan alır. Yani anlamı kendinden değildir insanoğlunun...
Acılar insan için,sevgiler insan için,bilinmezler insan için,korkular insan için…Asırlar,insan yığınlarının çığlıklarını seslendiriyor...yeryüzünde ve gökyüzünde insan saklı,bilinmezlerin içinde insan saklı...
Berrak mavi gökyüzü Ademden bu zamana kadar insanların gözleriyle karmakarışık. Her yerde insan…
Tüm zamanların anlamlarını,yükünü varlığında taşıyan insanoğlu...İnsan Yaşam üstüne yaşamlar biriktiriyor,düşünceler üstüne düşünceler bina ediyor...ve yaşanmış yaşamlar yaşanıyor...düşünülmüş düşünceler düşünülüyor...
Dünyaya gözlerini açan her insan çevresindekileri yani kainatı ilk defa gören,ilk defa hisseden,ilk defa farkına varan değildir...kendinden önce görülmüştür,hissedilmiştir,farkına varılmıştır...
Ve tüm bu “aynılıkların” farkına varan insan, yaşamanın ve varolmanın tekrarlanmışlığını derinliklerinde hissettiğinde içine doğru çekiliyor.Çünkü her şey tekrar gibi gelmeye başlıyor...her şey aynı gibi olmaya başlıyor...
Tüm olanlar içinde yeni olan ne,ilginç olan ne,farklı olan ne.? Sorusunu sormaya başlayan insan Yaşadığımız,düşündüğümüz ve hissettiğimiz şeylerin “yorumlardan” ibaret olduğunu görüyor...Evet bir yorumlar dünyası var...yorumlar ve dünya...asırların yorumları,insanların yorumları...yorumlar arasındaki hakiki yerimiz ne?
Gökyüzünü ilk defa seyreden insan olmak,suya ilk defa dokunan insan olmak ...Alemi ilk yorumlayan insan olmak ne kadar mükemmel bir yaşayıştır,bir haldir...Üzerine yüklenmiş “asırların çöplüğünü” bir tarafa atıp sadece “ben” olarak yaşamak ne kadar harika bir yaşayıştır... İnsanların katışmadığı şeyler ne kadar berrak ve ne kadar aydınlıktır...
Allahla aramızdaki tüm yorumları ve insanları bir tarafa atıp sadece O’nu kendi benliğimizde yaşamak ne kadar güzel olurdu. Ağlamalarımız bile vicdanımızdaki asırların yavrusu...korkularımız,kederlerimiz ve biz insanlığın olağan bir silsilesiyiz...
Görebilenler için hayat bütün çıplaklığıyla karşımızda,yanımızda,ötemizde ve fakat neresi bizden,neresi bizim dışımızda...Tarihin hangi noktasındayız,insanlığın hangi kesitindeyiz...
İnsanların yaşamlarında kare kare başka yaşamların görüntüleri var...başka yaşamları almak ve tekrarlamak için “görmek” yetiyor,düşünmek yetiyor...
Alemdeki her şey bizden bir parça...özümüzün somut gerçeklikleri...Sonsuzluğumuza seslenen deniz...cesaretin ve savaşın işaretleri dağlar,hepsi bizim ve biz alemdeyiz...insanı tüm bunlardan cımbızla çekip farklılaştırmak yabancılaşmamızın başlangıcı olur...
Tarih boyunca “varlığına” varoluşlar çizmiş insanoğlu.. İşte bu anlamda varlığımız hayata dokundukça kendi varoluşumuzu çizmeye çalışırız...Alemin işaretlerinden ademin işaretlerine ulaşmak için varoluşumuzu her daim sahih ve kendimiz olarak yaşamalıyız...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.