AMENTÜNÜN ARASINA SIKIŞMIŞ İMAN
Yattım Allah kaldır beni
Nur içine daldır beni
Can bedenden ayrılırken
İMANIMLA gönder beni…
Duası küçüklüğümüzden hepimizin diline şeker olmuştur.Yatmadan önce okuduğumuz bu dua ile iman kelimesi zihinlerimize yerleşmiş ve ruhumuz sukunete kavuşmuştur.Yaz kurslarında ELİF-BA’lar okunurken imanın ve islamın şartları ezberletilmiştir.
Müslüman kimliğini taşıyan bütün aileler küçük yaşlarda çocukların beyin tarlasına şükrü lillah imanı ekmişlerdir.Kimi tarlaya ekilen ekinin büyüyüp ürün vermesi için iyi bakılması gerektiğinin bilinciyle İMAN TOHUMUNU İSLAMIN ŞATLARIYLA beslemiş yani ibadet bilincinide beraberinde vermiş,Kimi aileler ise ekinin durduğu yerde hasat vermiyeceğini tahmin edememiş olacaklar ki kuru ve eksik imanı ne yazıkki ibadet bilinciyle sulamamaışlardır.
Peki nedir İMAN ve İBADET?
İmanın lügat manası herhangi bir şeye inanmaktır.
Dini terim olarak ise;Peygamberimiz HZ.Muhammed’in (S.A.V) Allah tarafından getirdiği şeylerin doğru olduğuna kalp ile inanmak ve bu inancı dil ile söylemektir.İman kelimesi üerinde biraz daha açılım yaparsak:“EMİN”kökünden gelen bu kavram Kuran’da sıkça zikredilen ve ısrarla üzerinde durulan bu kelime artık tek başına kelime olmaktan çıkmış, bir kavrama dönüşmüştür.
İman;emin olmak, güven almak,güven vermek,itimad etmek, boyun eğmek (yani rabbimizin kararlarınarıza göstermek =rıza makamı)anlamlarını taşır.Bu doğrultuda bakarsak imanın en hak dostu islamdır.Her insan islam fıtratı üzerine doğar cümlesini hatırlarsak demek ki inanmamız gereken din şeksiz-şüphesiz islam olmalı.
İslam ki;teslimiyettir
İslam ki;kulluktur abd oluşumuzun bilincine varmaktır ve böylece ne gelirse başımıza haktan sözünü hayatımıza yerleştirmektir.
Ve islamın en açılımlı hali islamın öngördüğü şartlarıdır.Yani ibadetlerimizin yapılması öyleki;İbadetle ufkumuz genişler.İbadetle ruhumuza neşe gelir.Kelime-i şehadetle rabbimizin kainatta yarattığı her şeye şahidlik eder,hac ileadeta mahşer gününün provasını yapar,namaz kılarak kulluğumuzun en yüksek makamına ulaşır ,secdeye varışımızla kendimizin acziyetini,rabbimizin yüceliğini haykırırız kainata…subhane rabbiyel ala dedikçede coşarız…
Orucumuzla rabbimizin geniş rahmet ve merhametinden hissemize düşeni ruhumuza taşırız.Açlığın,fakirliğin denemesini yaparak onların hissiyatlarını paylaşırız.Zekat verince bir muhasebeci görevini üstleniriz…Veren biz değilken Rezzak olan yaratıcımız bizim vasıtamızla ihtiyacı olan kullarına haklarını taksim ettirir.Görüyoruz ki ;iman hakiki emniyettir.İbadetlerimiz sadece bizleri geliştirip güzelleştirmeye yaramaz aynı zamanda sosyal bir fayda sağlar.İbadet sayesinde “ENE”lerimiz erimeye mahkumdur.Kuru iman ben dedirtirken ,ibadetle beslenen iman BİZ bilincini algılatır ruhumuza…
Sonuç olarak iman etmek bir sorumluluktur.Emanet bilincine vardırır.İmansız ibadet olmayacağı gibi ,ibadetsiz imanda birgün sönmeye mahkum lamba olduğu unutulmamalıdır.Bu sebeple iman tek başına bizim için yeterli değildir.Onu ibadetle beslememiz lazım.İbadetsiz bir iman meyve vermeyen bir ağaç gibidir.Birbirinden ayrılmayan et ve tırnaktır.Eti tırnaktan ayırırsak biliriz ki canımız yanar işte bir bütün olan iman ve ibadet ilişkiside buna benzer.İkisini birbirinden ayırırsak ruhumuz sonsuz bir acıya müşteyak olur.
Ve bu dünyada çektiğimiz bir çok acının sebebi tafsili imana ulaşamamamızdır.İmanın şartlarını kabul edip topyekün bir inanışa ulaşamayışımızdır.Yani sadece icmali imanın kıyısında inancımızı yüzdürürüz.Özet bir iman ile yaşarız ne yazık ki…Misali şuna benzer ki;birine seni seviyorum diyoruz ve onun isteklerini yapmıyoruz,önemsemiyoruz…Dilde bir sevgi var ama icraat yok…
Oysa iman tam anlamıyla tafsili imanla gerçek kimliğini ruhlarımıza taşır.Bizi emniyette tutar.Tafsili iman ki;imanın 6 şartı şartını bize baştan aşağı bize hatırlatır.Ve imanın şartlarını kabul etmiş mümin baştan aşağı AMENTÜ kesilir.Amentüyü her hücresinde yaşar ve yaşatır.Onun için hayat amentü’den ibarettir.
Amentüyü kabullenen ibadetlere seve seve kucak açmıştır.İcmali imandaki gibi AMENTÜ’NÜN ARASINA SIKIŞTIRILMIŞ bir iman değildir.Kim imanı elde etmişse onun için korku ve hüzün yoktur.Üstad bediüzzaman DER Kİ:İman hem nurdur hem kuvvet…Hakiki imanı elde eden müslüman kainata meydan okuya bilir.O halde rabbimizin mümin güven veren isminin tecellisini manasıyla yaşamaya çalışalım.İmanımızı ibadetlerle renklendirelim.Bir önceki nesillerden Efendimiz’den ( s.a.v ) emanet edilen imanımızı namazla,oruçla ve diğer ibadetlerle gül bahçesine çevirelim.
Unutmayalım ki;İslamın şartı içinde yer alan ibadetleriyerine getiren bir müslümanın yazması,okuması,evi süpürmesi,çorba karıştırması,nafakasını kazanması yani günlük faaliyetleri de ibadet hükümündedir.
Öyleyse “KULARIMIN İÇİNE,CENETİME GİR”müjdesini hatırlayarak imanımızı yeniden gözden geçirelim…ki
müjde almışken müjdeye selametle ulaşalım inşallahu
Teala…
09.19.2007
PINAR ÖNALAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.