- 2119 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
KURTULUŞ SAVAŞI'NIN KAHRAMAN KADINLARI ( II )
HALİME ÇAVUŞ (KOCABIYIK)
Kastamonu’da doğan, anne-babasının “kızım gitme” şeklinde yalvarışlarını dinlemeden mücadeleye katılan Halime Çavuş, uzun yıllar Halim Çavuş zannedildi. Kurtuluş Savaşı’na giderken erkek kılığına girdi, erkek gibi traş oldu, saçını kazıttı ve kimseye kadın olduğunu söylemeden Türk askerinin arasına karıştı.Mühimmat taşımada birçok görev yaptı. Bir Düşmanın açtığı ateş sonucu bir ayağı sakat kaldı.Bir keresinde İnebolu’dan cepheye cephane taşırken Mustafa Kemal Paşa’ya rastladı. Ancak rastladığı kişinin O olduğunu bilmiyordu (daha önce resmini bile görmemişti ki). Mustafa Kemal Paşa “Sen üşüyor musun böyle?” diye sordu. “Bey, 100 bin kişi kurtulacak. Ben öleceğim de ne olacak?” dedi. Paşa kafa kağıdını istedi. Verdi. “Sen kız mısın?” “Evet.”
Gün geldi savaş bitti, ancak o ne asker üniformasını çıkardı ne de her sabah traş olmaktan vazgeçti. Savaş sonrası Mustafa Kemal tarafından Ankara’ya çağrıldı. Ailesi önce korktu, Paşa Halime’yi neden çağırıyordu ki? “Gitme” dediler,o yine dinlemedi ...Kapıda yavere “Paşa hangisi bilmiyorum” dedi. Yaverin “soldaki ” demesiyle koşup elini öptü. O’nun “ Seni yollamıyorum, bizim kızımız ol” önerisine “Annem babam beni bekler” şeklinde cevap veren Halime Çavuş, “Ben ana-babaya itiatli evlada saygı duyarım” diyen Mustafa Kemal Paşa tarafından çeşitli hediyeler verilerek tekrar evine yollandı ve kendisine maaş da bağlandı.75 yaşında hayata gözlerini yumdu.
HAFIZ SELMAN İZBELİ
Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Kadınlar Kolu kurucularından ve Kastamonu’da ilk kadın meclisi üyesi, sıkı bir Atatürk hayranı ve kendi deyimiyle bir “Cumhuriyet kadını”idi…
Kurtuluş Savaşı sırasında Kastamonu’ daki kadınları toplamış, asker için çorap, kazak, fanila ördürüp cepheye göndermişti.Varlıklı bir aileden geliyordu. Asker Kastamonu’ya geldiğinde hepsini yolda karşılayıp doyurmuştu. Hep “Ben Cumhuriyetçiyim” dermiş. Savaştan sonra yeni baştan herkes gibi Türkçe harflerle okuma yazmayı öğrenmişti.Hafız Selman Hanım’a milletvekilliği de önerilmişti. “Hafız olduğum için başımı açamam. Başımı açamayacağım için de milletvekili olamam” diyerek kabul etmemişti. Mustafa Kemal’in Kastamonu’ya geldiği sırada İzbeli Konağı’nı ziyaret ettiği ve karşılıklı kahve içtikleri söylenmektedir.
GÖRDESLİ MAKBULE HANIM
1921’de eşi Ustrumcalı Ali Efe ile birlikte Milli Mücadelede çete savaşlarına katılmıştır. 17 Mart 1922’de Akhisar Sungurlu hududu üzerinde bulunan Koca Yayla’da elinde silah düşmanla en ön safta savaşırken başından vurularak şehit edilmiştir.
ÇETE EMİR AYŞE
Yunan askeri Aydın’a doğru geldiğinde iki arkadaşı ile birlikte Menderes’in diğer tarafına geçmeye çalışan Emir Ayşe, arkadaşlarının kayıktan düşüp boğulması sonucunda geri dönmüş ve Çanakkale’de ölen kocasından kalan tek hatıra elmas küpelerini bozdurup kendine bir tüfek almış, dağa çıkmış, Yörük Ali Efe’ye katılmıştı. Aydın’ın kurtuluşu olan 7 Eylül tarihine kadar Yunanlılarla savaşmıştı.Çete savaşları yapmıştı. Aydın kurtulduktan sonra silahını Ali Efe’ye teslim edip memleketi İmamköy’e dönmüştü. Savaş sonrası Atatürk İstasyon Meydanı’nda Çete Emir Ayşe’nin de aralarında bulunduğu kahramanlara İstiklal Madalyası takmıştı. “Savaştım Yunana karşı, elimde kalan en değerli şey Atatürk’ün göğsüme taktığı İstiklal Madalyasıdır” demişti.
TAYYAR RAHMİYE
Osmaniye’nin Kaziyeler Köyü’nden olan Rahmiye Hanım 9.Tümenin 1920 yılında Fransızlar ile yaptığı muharebeye müfrezesiyle katılmıştı. Başlıca görevi, keşif ve cephe gerisinde kundakçılık yapmaktı. Osmaniye yakınındaki demiryolu tünelini o patlatmıştı ve bölgedeki düşmanın cephane ikmalini büyük sekteye uğratmıştı. 1920’de Fransızlara karşı harekete geçildiği sırada askerlerde bir duraksama olunca “Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da siz erkek olarak yerlerde sürünmekten utanmıyor musunuz?” demiş ve aynı muharebede ateş hattında kalan iki arkadaşını korumak için ileriye atıldığında şehit olmuştu.
TARSUSLU KARA FATMA (ADİLE ONBAŞI)
Asıl adı Adile olan, Adile hala, Adile Onbaşı diye bilinen kahraman silah arkadaşları arasında “Kara Fatma” olarak anılırdı. 8-10 kişilik milis kuvvetiyle Afyon Savaşına katılmış, Tarsus’un kurtarılmasında da büyük yararlılıklar göstermiştir.
KILAVUZ HATİCE
Adana’da Fransızlar’a karşı verilen mücadelede yer alan ve milis kuvvetlerine katılan Kılavuz Hatice, 8 Mayıs 1920’de milli kuvvetler Pozantı’da taarruza başladığında, kritik bir duruma düşen Fransızları kandırarak kılavuzluk eder. Hatice, kılavuzluk yaptığı Fransızlar’a yanlış yol göstererek Karboğazı’na sokar. Boğazda sıkışan Fransızlar, Türk askerine esir düşer.
YORUMLAR
saygıdeğer şairem nazlıgül hanım kardeşim,o duyarlı bayan yüreğine emeğine edip kalemine sağlık ,çok güzel bir konu kaleme almışsınız ,örnek alınacak bir davranış gerçekleri yazan kaleminiz daim olsun , dünyada her kadın aynıdır ama Türk kadınının ne kadar vefakar ve cefakar olduğu örnekleriyle aşıkar gerçekleri var bunu siz güzel ifade etmişsiniz boşuna dememişler kadının elinin dediği yerde gül biter ,o duyralı yüreğinizi gönülden kutlarım bu anlamlı paylaşımınız için teşekkür ederim yürek sesiniz daim olsun
nur içinde yatsınlar.....isimsiz kahramanları sayenizde yadettik can sevgiler
nazlıgül
geçmişten bugüne doğru ışık tutmuş güzel bir konu...
ancak ne yazık ki Türk kadını şu anda hak ettiği yerde değildir.
/kadın olmanın erdemliliğini/ bile yaşayamamaktadır ne yazık ki.
kalemi kutlamak isterim.
nazlıgül
Saygıdeğer şaire;
Her iki yazınızı da takip ettim.
Öncelikle konu seçiminiz için ayrıca tebrik ediyorum.
İkinci olarak da;verdiğiniz bilgilerin kaynağına uygun olduğu ve doğruluğu gibi konuların ciddiyeti ile araştırmacı kimliğiniz için kutluyorum sizi...
Üçüncü konu ise;Birkaç kelime de ben yorum yapmak istiyorum.
"Biz türk milleti koyun yetiştiririz ki;Allaha kurban diye...
Erkek yetiştiririz ki; Vatana kurban olsun diye....
Kız yetiştiririz ki;Kocasına kurban diye...
Bizim kadınımız Atatürk doğurur....
Fatih Sultan Mehmet doğurur...
Kanuni Sultan Süleyman doğurur..
Ulabatlı Hasan doğurur....
Gazi Osman Paşa doğurur...
Bunlar yetmez diye bir de senin burada ismini zikrettiğin analar doğurur.
En güzeli de Peygamber doğurur...
İŞte bunun içindir ki; Cennet onların ayağı altındadır....
Yaşasın Türk kadını....
Yaşasın dünya kadını...
Varlığımızın yegane temeli olan kadınlarımıza sahip çıkalım..
Kadına şiddeti,ilgisizliği,duyarsızlığı,aymazlığı,onu 2 nci sınıfa koymayı unutalım...
Unutulmasın ki; Her başarılı erkeğin arkasında ya karısı, ya bacısı-kızı ; ya da anası vardır..
Erdemce
Türkün tarihine baktığında; Türkler hiç bu kadar zavallı bir millet haline düşmemişlerdi.. dörtbir yandan yapılan kuşatmada çocuk yaştaki delikanlılar ve kadınların bu mücadelesi tarihte emsali olmayan bir kurtuluş savaşıdır..bu mücadele imanla başlamış bu imanın sonucunda zafere ulaşılmıştır..
şimdi üzülerek söylemek gerekir ki kültürel yozlaşmada askere gitmekten bile çekinen bir topluluk haline geldi gençlerimiz..Atatürkün gençliğe hitabesinde emanet ettiği bu vatan yine imanı sağlam nesillerin üzerinde inşallah ilelebet muzaffer olacaktır..yeri gelince Türk kenetlenmesini bilir..ALLAH bir daha o günleri göstermesin..
çok değerli bir yazıydı..birlik ve beraberlik adına..saygılarımla
Kahraman şehit analarımızın yaşamlarını ilgiyle takip ediyorum
Acaba şimdiki kadınlarımız yani bizler dayanabilirmiydik?
Bu gerçek yaşamları paylaştığınız için teşekkürler
Sevgilerimle Nazlıgül...
nazlıgül
Desteğin için teşekkürler..
Evet çok güzel manidar bir konu. Şimdiki kadınlarımızla o zaman ki Mücadeleci ruhlu kadınları karşılaştıramıyorum, yazıklar olsun bize ki ; hala vatanımızın, insanlığımızın kıymetini bilmiyoruz. Bir insan olarak neler yapabileceğimizi akıl edemiyoruz ve hep bir boşluk içerisinde boşa kürek sallıyoruz.. saygılarımızla..
nazlıgül
Çok güzel bir konuya değinmişsininiz kadınlarımızın nereden nereye geldiğini,Türk kadınının
kahramanlıklarını gözler önüne sermişsiniz bunun için ayrıca sizi kutlarım.
SAYGIMLA
nazlıgül
Türk kadınıının dünyadıa eşi yoktur..