- 770 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Temiz Toplum
Temiz toplum, temiz siyaset, temiz yasa, temiz yargı vs… Son günlerde duyduğum sözler bunlar, her kesimden söyleyenleri var. Eskiden de beyaz sayfa vardı buna benzer, ama hafızamızı korumayı bilmediğimizden millet olarak, hergün bu yanılgılara bir daha düşeriz.
AKP’nin kapanma davası, Ergenekon, Hizbullah falan bir araya gelince, üstünde senaryo yazmak da kolaylaşıyor olmalı ki, önüne gelen bir temizlikten bahsediyor. Temizlikten bahsederken aklıma şu „OMO“ reklamları geliyor niyeyse „Kirlenmek güzeldir“ söylemi.
Tabloya bakınca şaşırmasam da, kirlenmemiş insan göremiyorum nedense!
Ortalama, her on-onbeş yılda bize bir hikaye anlatırlar, hikayenin ismi değişmiş olsa da, içeriği şu aşağıda anlatacağım hikayenin tıpatıp kopyasıdır. Hikaye bundan yüzlerce yıl önce yaşanmış olup, bizim topraklarımızdadır… o dönemde bizi öylesine bir değişim heyecanı sarmışki sormayın, koca koca yöneticiler özentimiz olan ülkelerin yöneticilerine, kadılarımız o ülkelerin yargıçlarına, suçlulularımız geri kalır mı, onlarda o ülkelerin suçlularını taklit ediyorlarmış. Yani anlayacağınız kimse kendisi değilmiş, herkes bir başkası olabilme sevdasına düşmüşmüş. Hikaye o dönemde geçer.
„Gün ortasında güneş tutulduğu bir anda, sürüsünü ağıla kapatıp evine dönen çoban ne görsün! Çok sevdiği karısı yatakta kendinden genç bir adamla sevişmekte. Bir an kararsızlık geçirse de, çeker bıçağını ikisini de öldürür. Gidip teslim olur çoban. Kadı sormuş: niye işledin bu suçu? iki yabancı benden izin almadan yatağımı kullanıyorlardı, yani hırsızlık yapıyorlardı onun için der çoban. Evet namus davasından adı çıkacağına, böyle çıksındı. Hem o gün „güneş niye tutulmuştu ki“ diye geçirir içinden“
Hikayenin özü budur; gerçek mi, uydurma mı bilemem.
Şimdi soracaksınız bu hikayenin sonu nasıl diye?
Başta da dedim ya! Kimsenin kendisi olmadığı bir düzende sonu olur mu hikayelerin!
Önemli olan gündemi doldurmak, önemli olan kirlenmek… sonra birileri temizler hepimizi.