- 962 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BASRİ ABİ
Bugün sabah işten çıkmıştım. Eve geldim, yorgun argın yattıktan sonra saat on ikide kalktım. Kahvaltı ve kediciğimle oyna derken saat üçü buldu. Artık yeter dedim. Evde çay bardağı elimde, bilgisayarın karşısında durdukça bunalım hisleri basıyordu yine beynimi. "Kalk dışarı çık" dedim kendime. Giyindim ve arabama binip çarşıya eczaneye gittim. İlacımı aldıktan sonra hem arabama benzin almak hem de bulunduğum yer olan Seferihisarda şöyle sahil boyu olan Akarcada bir tur atmak için hareket ettim. Benzin almaya giderken aklıma geldi. Bugün orada ekipte İlhan isimli arkadaşım çalışıyordu. Benzin aldıktan sonra İlhana telefon ettim. İlhan telefonda;
- Gel abi biz de Muzaffer Abinin yanındayız
Deyince doğru yanlarına gittim. Hoş beş selam kelam sohbet edip çayları içmeye başladık. Laf dönüp dolanıp bizim amirlere geliyordu her zaman olduğu gibi. Ben onlara;
- İzine çıkacağım birkaç gün sonra. Adamdan izin istemeye gidiyorum bana sen bu sene bir ay kullandın mı diyor. On beş gün kullandım dedim. Sonra falanca bir aydan fazla kullandı. O niye deyince onun mazereti var diyor. Hepsinin mi mazereti var bunların peki.
Deyince İlhanla beraber çalışan Halil İbrahim Abi de;
- Aynısını bana da dediler. On gün ayrıldım. O da yetmedi bana on gün de raporla tamamladım üzerini.
- Vallaha abi ben on beş güne gideceğim. Normalde yeter bana ama eğer canım sıkılmazsa sırf bunlara gıcıklık olsun diye bir hafta falan rapor alacağım.
Biz bunları konuşurken yaşlıca tahminen yetmiş yaşın üstünde rahat vardır, belki de seksen tanımadığım bir abimiz geldi. Bizimkiler "Hoş geldin Basri Abi" diyerek buyur ettiler. Oradaki yazlıklarda oturduğu belliydi. Ben bu arada konuşmaya devam ediyorum.
- - Adamlar da bir kere samimiyet yok ki. Tamam bizler de memur olarak bazen hatalı olabiliriz ama karşındakinde samimiyet olmadığın bildiğin zaman konuştukları da bir işe yaramıyor.
Bu arada ben konuşurken gözüm bu yaşlı adamın önündeki bir şişe biraya takıldı. Gelirken farketmemişim elinde bira olduğunu o yüzden çay içmedi demek ki diye düşünürken Basri Abi lafa başladı;
- Benim şu anda İzmirde kordonda oturacak gücüm var. Bana deseler ki gel sana orada bir daire verelim otur, yine de gitmem. Yaşlanınca mümkün olduğu kadar kalabalıktan kaçacaksın. Yaşlılıkta hayatın son baharın yaşıyorsun çünkü.
Sonra bana bakıp devam etti;
- Bak dedi seni dinledim hep olumsuzluklar hep amirlerinin can sıkıcı durumlarından söz ettin. Şunu bil ki hayatta her şey geçicidir. Amirlerinin baskısı da, can sıkıcı durumlar da her şey ama her şey. Benim kamuda bilfiil otuz altı buçuk sene hizmetim var. Türkiyenin her yerini dolaştım. Size bir şey anlatayım. Ben liseyi Manisada okudum. Bizde o zaman felsefe dersleri falan vardı. O derslere Rahmi Bey diye bir öğretmen girerdi. Adamın evi okula çok yakındı. Adam bir gün eve geliyor ve bir insanın belki de karşılaşabileceği en kötü ve en iğrenç manzaralardan biriyle karşılaşıyor. Bu ne olabilir.
- ? İntihar mı diye aklımdan geçirirken;
- Adam karısını başka bir erkekle başbaşa yakalıyor ama bir şey demiyor. Sessizce kapıyı kapatıyor ve çıkıyor. Sonra mahkemeye gidiyor ve boşanıyor. İki çocuğu da mahkeme tabiki adama veriyor. Rahmi Bey bunu bir gün psikoloji dersinde bizlere anlattı. Bir örnek olsun diye. Eğer dedi ben o gün bir delilik yapsaydım ve karımı öldürseydim, ben hapise çocuklar da kim bilir nereye giderdi dedi. O yüzden hayatta zamanı hep doğru kullanmak gerekiyor. Atatürk de zamanı hep doğru kullanarak başarılı oldu. Bu yüzden yüzyılın devlet adamı seçtiler onu. Hep zamanlamayla. Bir şey olduğunda hemen aceleyle sinirlenerek harekete geçmedi. Mantığını kullandı. O zaman Çerkez Etheme kanunsuz da olsa bazı şeyler uğruna yetkiler verildi. Bastır ama nasıl bastırırsan bastır şeklinde. Ethemi bir gün Yozgata yolladılar. O da oradan haber yollamış. Gelince Atatürkü meclisin kapısına asacağım diye. Atatürk bunu üzerine İsmet Paşayla görüşmüş ve ona Ethemi takip etmesini söylemiş. Daha sonra Ethemin Yunanlılarla işbirliği içinde olduğu öğrenilince üzerine gidilmiş. Çerkez Ethem kaçmış ve mezarı bugün Ürdündedir.
Basri Abiyi oralarda hiç görmemiştim. Ama adam gerçekten bir tecrübe ve bilgi küpüydü. Arada bir birasını yudumluyor devam ediyordu. Bana;
- Sen nerelisin;
- Adanada doğdum. Baba Diyarbakırlı anne Urfalıydı.
Diyarbakıra da gittim, Adanaya da gittim. Bizim halkımız çok cahil. Arabayla giderken sigarasını rastgele atar. Elindekini yere atar. Bir gün Elazığda bir ziraat mühendisi yolda arabasıyla bir çocuğu eziyor. Çocuğun akrabaları gelip adamı linç ederek öldürüyorlar. Eğitim gerçekten lazım olan bir şey.
Ben atılarak;
- Abi kusura bakma ama eğitim de zihinleri değiştirmek lazım öncelilkle. Ben nöbet tutarken adam sigarasıyla geliyor bahçedeyken yere atıyor ne yaparsın böyle adamlara.
- Haklısın. Bizim zamanımızda sadece İstanbulda,Ankarada ve İzmirde vardı üniversiteler. Şimdi her yerde var.
- Var ama eğitim seviyesinde ilerleme yok ki.
Sohbetine doyum olmuyordu. Bu arada nereden emekli olduğunu sordum bakanlık müfettişliğinden olduğunu söyledi. Çok konu konuştuk aslında Basri Abiyle. Ermeni Meselesinden, milletvekili maaşlarına, global konulardan bilmem nelere kadar. Sonra vakit ilerleyince bizimkiler "Biz bir namaz kılıp gelelim" dediler. Kalkarken Basri Abiye hangi sitede oturduğunu da sordum. Kim bilir belki bir gün bir röportaj şeklinde konuşma yapar buralara yazarım diye. Kalkarken elini öptüm. O da beklemiyordu ama memnun oldu bu hareketimden. Sonra arabayı orada bırakıp bizimkilere takıldım onlarla beraber gittim bende. Giderken Halil İbrahim Abiye;
- Abi bak bizim bazı namaz kılan arkadaşlar bu adamı böyle elinde birayla görseler hemen derker ki ben bunlara selam vermem falan bilmem ne ama adam görüyorsun nasıl bilgi ve tecrübe dolu bir insan.
O da bana hak verdi. Aslında Basri Abinin hayatın geçiciliğiyle ilgill sözlerini ben son zamanlarımda çok iyi anlamıştım. İnsan büyük acılardan geçince büyük mutluluklarını da kendisi doğuruyormuş. Çünkü zaman su gibi akıyor ve bizler bazen elimizde olanların kıymetini bilmiyoruz. Daha fazlasını istiyoruz boşu boşuna.
Yani sözün kısası acı çekmeden mutlu da olunmuyor.
Saygılarımla.
YORUMLAR
her eve bir Basri abi gerekli... insan Basri abi kadar tecrübelenince BASRİ ABİLEŞİYOR NE YAZIK Kİ...keşke şu andaki birikim ve tavırlarım kırk yaşıdan öncede bulunsaydı hayatımda... öğretici bir yazıydı... keyifle okunuyor... yazım itinalı... tebrikler...