- 1119 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
PARİS - ANKARA - ERİVAN
Aşkı notalarda, devrimi sayfalarda anlatırdı Paris… ‘’Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler’’ diyen kraliçe, sanki tarih sahnesinde yer alan bir gudubet değildi de bir peri masalının ‘’kötü kalpli kraliçesi’’ idi çocuk gözümüzde…Ve sonunda baskından ve sefaletten bunalan halk, o dönem için gerçekten de büyük bir olay olarak kraliyet ailesine karşı ayaklanmış ve masal mutlu sonla bitmişti…
İnsanın kralı ya da kraliçesi karşısında ‘’kul’’ sayıldığı o devirde, o devrimden sonra ilk defa ‘’özgürlük’’ tüm lügatlara girmişti, Fransız Devrimi en yalın anlatımıyla buydu…
Aşk ise Edith Piaf, Mireille Mathieu ve hatta Ermeni kökenli Fransız Charles Aznavour’un şarkılarında ayrı bir tarif yapmıştı yüreklerimize… İnsan denilen varlık yanlışlara inanabilir, yanlış şeyleri savunabilir; insanlık tarihi kadar eski olan savaşlar başka nasıl açıklanabilir ki? Zamanında belki Aznavour çıkıp ‘’Ermeni Soykırımı vardır’’ demiş olabilir, bana göre yalan da olsa gocunmazdım fakat on yıllar sonra Fransa Parlamentosundan böyle bir karar çıkmış olmasını ve hatta soykırımı inkar edenlere ceza verilen yasayı da yürürlüğe koymuş olmalarını hayret ve dehşetle takip ediyorum!
Beni hayret ve dehşete düşüren sadece Fransa’da yaşanan olaylar değil, olayın bir de Türkiye ayağı var… Fransa’ya ‘’Sen önce Cezayir’de yaptıklarınla yüzleş’’ demek ne demek? Üstü kapalı bir kabullenme değil midir bu? Bir de dün akşam yayınlanan bir haber bülteninde, benzer bir yasanın İsviçre’de görüşüldüğü ve reddedildiği haberi ‘’İsviçre Türkiye’yi karşına almaktan çekindi’’ başlığı ile verildi, ne yani biz hem suçlu hem de güçlü müyüz? Yani Fransa bizden daha güçlü olduğu için yasayı geçirdi, İsviçre bizden çekindiği için mi geçirmedi? İsviçre bu konuda bizi haklı görüyor ve ‘’Tarihi sorgulamak Parlamentonun görevi değildir, bunu tarih bilimi ortaya koyacaktır’’ diye düşünmüş olamaz mı?
Magazin gündemini takip etmeseniz bile atışmaların nasıl yapıldığını bilirsiniz; bir ‘’ikon’’a mikrofon uzatılır, diğer ‘’ikon’’ hakkında atıp tutar, sonra diğeri cevap verir…
Fransa, ‘’soykırımı inkar edenler’’i cezalandıran yasayı yürürlüğe koyduktan sonra bizim devletin ileri gelenleri de aynı şeyi yaptılar; uzatılan mikrofonlara ‘’Büyükelçi geri gelecek, Fransa bunu ağır ödeyecek, bu ifade özgürlüğünü kısıtlayan bir yasadır kınıyoruz’’ gibi açıklamalar yaptılar. Sonra Ermeni kökenli bir Fransız parlamentere mikrofon uzatıldı, adam yüzündeki tüm nefret ve çirkinlikle ‘’ifade özgürlüğü hakkında sizden ders alacak değiliz’’ diye haykırdı! (Çok da haksız değildi ya, o ayrı konu…)
Biz vatandaşlar da bir yandan ‘’Fransa mallarını boykot edelim’’ diye didinip dururken, bir yandan da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de toplanıp Fransa Parlamentosu’na bir kınama yayınlamasını bekledik. Millet vekillerimiz toplandılar ve yıllar önce ağabeylerinin yürürlüğe koyduğu ‘’Kıyak Emeklilik Yasası’’nı ‘’Kıpkıyak’’ hale getirdiler iyi mi!
Yıllardır her nisan ayı ‘’soykırım’’ hezeyanımız başlar, ayın 24’ünde ‘’Oh büyük başkan yine ‘trajedi’ dedi’’ diye rahatlarız… Tam bağımsız olduğumuzu iddia edemem ama bir iç sorunumuz üzerine güttüğümüz dış politikamızın bu kadar Washington merkezli olması beni yaralıyordu, şimdi ülkem de yaralandı çünkü; bazıları bizim gibi sadece ‘’nisan’’ ayında değil; yılın her ayı, ayın her günü, günün her saati bu tezleri üzerine çalıştılar ve yalanlarına dünyanın en büyük ülkelerinden birine inandırdılar. İster ‘’iç politika ve seçim kaygısı’’ deyin, ister ‘’beş yüz küsür parlamenterden ellisi bile yokken çıktı bu yasa’’ deyin; gerçek bu! Bir Türk bilim adamı, onu da geçtim bu ülkenin cumhurbaşkanı ya da başbakanı Fransa’yı ziyaret ettiğinde ‘’Ermeni Soykırımı yoktur, o dönemde yaşananlar zaten savaşmakta ve yıkılmakta olan bir imparatorluğun iç çatışmasıydı, karşılıklı bir kıyım ve alınan bir tedbir sonrasında yaşanmış üzücü, istenmeyen olaylardır’’ diyemeyecek!
Ve bu gerçek gün gibi ortadayken, bu ülkenin iktidarı ve muhalefeti sadece uzatılan mikronlara beyan verecek, yüce Türk Meclisi’nin çatısı altındayken emeklilik günlerini hayal edip oy birliği ile kendilerine kıyak gelecek hazırlayacaklar!
Peki bu ülkenin geleceği ne olacak? Tek tek bütün ülkelerin bu yasayı meclislerinden geçirmelerini izlemeye devam mı edeceğiz?
Tarihe Fransız kalan sadece Fransa değil şüphesiz ama bu gelişmelere Türkiye’nin Fransız kaldığı da acı bir gerçektir!
Ufuk Bayraktar
25.12.2001; Yüksekova
YORUMLAR
profesyonelce bir yazı... Büyük bir kısmına katılmakla beraber eleştirdiğim kısımları saklı tutuyorum... Özellikle cezayir olayına atıfta bulunmamız Ermeni soykirimini kabul ettiğimiz anlamına gelir. Siyasetçilerimizin çoğu sizde Cezayirlileri öldürdünüz kısmıyla ilgilendi. Genel kanı söz konusu soykırımı kabul ettiğimiz ve Fransa'ya sen kendi geçmişine bak diyerek çırpındığımız... Tarih tarihçilerin işi soykırım var veya yok bunu bilemeyiz. Ancak olsa dahi bu söz konusu yasanın kendi vatandaşlarına karşı antidemokratik bir yasa olduğu gerçeğini değiştirmez...