- 778 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BEKLEDİK DÜŞÜMÜZLE KOYUN KOYUNA
Mutlu olmak varken bu dünyada/ Geceler geldi dayandı kapımıza / Olduk acımızla sarmaş dolaş/ Bekledik düşümüzle koyun koyuna.
Böyle diyor değerli Şairimiz İbrahim Abdülkadir Meriçboyu. Yıllar öncesinin dokunaklı serzenişleriyle dizelerinde.
Mümkün olası ne düşlerimiz vardı aydınlık yarınlara doğru yol alan. Ne çok umutlarımız vardı insana yaraşır yaşamlara dair oysa.
Çok da kolaydı bunları gerçeğe dönüştürmek aslında. Bıçak sırtında yürümek gibi görünse de.
Bir ıtırın bir fesleğen çiçeğinin yaprağını, tutacağı inancıyla küçük bir saksıya. Bir Vita kutusuna sevgiyle daldırmak kadar kolaydı belki de.
Bunu yapmak yerine; Tüm çiçekleri koparmak yolmak. Yetmedi, ayaklar altında iyice ezmek daha kolay daha keyifli ve daha kazançlı geldi. Bir çıkar yitiminin dipsiz kuyularında kendilerini yitiren ucuz insanlara besbelli.
Ah! benim mağrur bakışlı çapaklı gözlerine bakmaya doyamadığım sokak köpeklerim.
Ah! benim aniden bastıran bir gecelik soğukta donan ve ardından gözyaşı döktüğüm kurdele çiçeğim.
Ah! benim bayramlarda yerinize kendimi kurban etmek istediğim sürmeli gözlü melül bakışlı kurbanlıklarım.
Ah! benim cırcır böceklerinin kurbağa seslerinin büyülü dansında elimi uzatsam tutacak gibi olduğum bulgur gibi yıldız kaynayan masmavi gökyüzüm.
Ah! benim dertlerimi döktüğüm yosun kokulu hırçın dalgalı özgür denizlerim.
Ah! Benim sırtında pazarcı küfesiyle Salı Pazarında gözümün önünde yığılıp kalan Hamalım.
Ah! benim sesine sözüne insanlığına hasret kaldığım soylu zarif onurlu insanlarım…
“Şeriat gelesiymiş” derler. Gelsin. Ben zaten perdelerimi sımsıkı çekmiş karalar çatmış dört duvar arasında oturmuyor muyum?
“Darbenin eli kulağındaymış.” Olsun. Annem parmağındaki tek maddi ve manevi ziyneti olan alyansını bile yıllar öncesinden bağışlamadı mı şanlı ordusuna. Yüzük evlere katkısı olabilir belki diyerekten?
Ben tanımadım mı 6. şubeyi gencecik yaşımda Aziz Nesin’nimin Zübük’üne yataklık etmekten dolayı?
“Faşist yönetimin ayak sesleri her yerden duyuluyormuş.” Duyulsun. Ben kendimi bildim bileli faşizmin her türden zalim tekmesini yemedim mi insan olmanın bedeli olarak zaten?
Komünizm-Sosyalizm gelebilirmiş böyle giderse!
Amanın! İşte en büyük felaket budur bence! Bakın işte buna: Nerelerde kaldın bu günlere kadar! diyemem doğrusu.
Din elden gider büsbütün. İnsan hakları ve özgürlük kavramlarını belleğinizde bile tutamazsınız korkudan.
Korkmayın. Dünyada bile ‘demode’ olduğu söylenip dururken. Böylesine ultra modern bir ülkeye hiç yakışır mı böyle bir yönetim biçimi?
Her bir şeyden korkun. Amma velakin böyle bir ihtimali, o bol kıvrımlı beyninizin tek bir kıvrımından dahi geçirmeyin. Çünkü gelmez. Gelemez!
Her türlü kötülük şer musibet bela, hatta ülkenin sonu gelir. Ama o ölesiye korktuğunuz insanca düzen bizim sınır kapımıza bile uğramaz!..
Elhamdülillah ülkenin % 99’ Müslüman denen ülkede din iman ahlak kalmış mı ki?
Her biri ülkeyi, Afrika Ülkesini doyurmaya yetecek kadar çalıp çırpıp soydukları halde, hala doymayan ve ülkeyi bir ağ gibi saran bu güruh, adaletin hakkın eşitliğin alın teri ve emeğin ne olduğunu bilir mi ki?
O yere göğe sığdıramadığımız zeki akıllı soylu toplum nerelerde?
O ölüp bittiğiniz, övgüler düzüp ağıtlar yaktığınız. Yeniden sahneye çıkacakları günü sabırsızlıkla beklediğiniz. Deneyimli başarılı güvenilir (referansları kapkara suç dosyaları olan) devlet adamlarınıza idarecilerinize yöneticilerinize belediye başkanlarınıza ne oldu?
Babamın görevi nedeniyle ege bölgesinin bir köyündeydik. Öğretmenimiz her sabah, beş sınıfın iki derslikte okuduğu öğrencilerini toplayıp deniz kıyısına götürür ve karşı sahildeki Sakız Adasına doğru andımızı haykırarak okumamızı isterdi bizden.
Türküm! Doğruyum! Çalışkanım!
Bu gün hala okullarda bu ant içiliyor mu bilmem. Benim bildiğim:
Dur yolcu! / Bastığın yerleri toprak diyerek geçme./ Tanı! / Düşün altında binlerce kefensiz yatanı! mısralarının taa o zamanlardan yüreğime bir mıh gibi çakılıp kalmış olmasıdır.
Bir de rahmetli babamın: “Bakın çocuklar. Siz başkalarının değil. Başkaları sizin güzel ahlakınıza. Kıymetli meziyetlerinize. Yaptığınız faydalı işlere gıpta etsin. Sizi kendisine örnek alsın.” sözleridir.
Peki ben hemen her gün vicdanımı. Nasıl biri olduğumu ve ne yapıp ne yapmadığımı sorguladığımda, acaba nasıl birini görüyorum karşımdaki aynada?
Nelerin özlemini çekiyorum bir fani olduğumu bilerek.
Yurdunun bağımsızlığı uğrana şehit olan hiç tanıyamadığım atalarımı tanımayı. Onlardan feyiz almayı isterdim.
Yoksunluğa umutsuzluğa şehit verdiğimi düşündüğüm haysiyetli gani gönüllü aile büyüklerimi, hiç olmazsa hastalıkları sırasında hastanelere belediye otobüsleri yerine bir taksiyle götürebilmeyi isterdim.
Yıllarca okul derneklerinde çalışmama karşın, tek çocuğumun olan kızımın katılmasını istediğim, ancak yalnızca düşünü kurmakla yetindiğim izci kampına katılmasının isterdim…
YORUMLAR
TÜLİN ÖZTUNÇ
Esenlikler dilerim.