- 362 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Yüzünü Dönebilirdi
Sonbaharı yaşatıyordu baharın içinde. Müzmin bir yorgunlukla, patlayan tomurcuklara isyan edip tükenişi resmeden şeyler üzerine yöneltiyordu tüm dikkatini. Karanlığı bu yüzden seviyordu. Mevsimsiz bir dünyanın hüküm sürdüğü o saatlerde kimse ondan bulutsuz bir gökyüzüne uyan bir yüz takınmasını beklemiyordu. İçindeki karanlığı dışa vurmasını engelleyen tek bir ışık yansımıyordu yüzlerden.Gün boyu kendisinden çalmak istedikleri küçücük bir gülücüğün peşinde birtürlü rahat bırakmamışlardı onu. Şimdiyse her biri bir köşeye çekilmiş, karanlıkta yapabildikleri tek şeyi yaparak, ertesi günü dinç bir bedenle karşılamak için uykuya bırakmışlardı kendilerini.
Onun içinse aksine esas şimdi başlıyordu gün. Kahvesine şeker katmamış, kendisini uyanık tutması dışında bir görev yüklememişti ona. İyi ki bu eve taşınmışlardı. İki ay öncesine kadar şimdi canhıraş sarıldığı bu sessizlikten eser olmazdı yaşadığı yerde. Şehrin işlek caddelerinden birine çok yakındı evleri. Yakınlarda birsürü bar vardı. Oralardan çıkan gençler tüm gün beklediği o karanlık saatleri çalarlardı ondan hiç acımadan. Bağırışlarıyla, gülüşleriyle en karanlığı bile bayram yerine çevirir, yalnız kalabilmesine birtürlü fırsat vermezledi.
Şimdi cır cır böcekleri dışında tek bir ses bölmüyordu karanlığı. “Hadi başla artık” dercesine kulak kesilmişti sanki ona gece. Çıt çıkarmaktan korkarak söyleyeceği ilk kelimeyi bekliyordu. Güne küskün bir kızın, anlatacağı çok şey olmalıydı.
Büyük bir yudum aldı kahvesinden ve sözcükleri salıverdi içinden… Kendisi de gece kadar merakla bekliyordu neler anlatacağını. O kadar çok içinde tutmuştu ki duyguları, şimdi kelimeye dökmesi beklenince, anlamıştı onlara ne kadar yabancı kaldığını. Her bir duygu kor alev olmuştu bir zamanlar içinde… Zaman içinde birer birer sönmüş, yerleri soğumuştu gitgide.
Küçücük bir fısıltı ona cılız bir alevin hala tütüp durduğunu söylüyordu içinde. İşte onu sözcüklere dökerek başladı konuşmaya: “Öyle özledim ki!” dedi. “O karmaşayı… Onca hayal kırıklığını içinde saklayan o tükenmez umudu… İçim pır pır ederek o kafeden girmeyi… Ya bir kızla görürsem onu diye ecel terleri dökerek ilerlemeyi içeriye. Ve görmeyi onu… Yanında kimse yok ve elinde bir kitap… Ama her an dolabilir masası, bilmek… Çevresinde birsürü kız kikirdeyebilir gözlerinin ta içine bakarak…”
Sonra bir gün en korktuğu şey olmuş ve birsürü değil tek bir kızla otururken bulmuştu onu. Bakışları derinleşmiş, o kızda yitip gitmişti sanki tüm varlığı. Tanıdığı o erkek değildi artık.
Çok denemişti onsuz güne başlamayı. Kendisine beklediği gibi bakmasını umut etmeden saçlarını tarayacak gücü bulabilmeyi ellerinde… En önce ellerde başlardı tükeniş. Sanki hayat karşısındaki aczimizi başımıza vura vura göstermek için kendimize, tutamaz olurduk nesneleri. Bir titreme alır giderdi bedenimizi parmak uçlarımızdan topuğumuza dek. Bize özel bir soğuk içinde ayrılırdık var olduğumuz iklimden.
Hayır olmuyordu işte! O kız yokken var olan her şey çekip gidiyordu birer birer. Gün kararıyor, ama herkes ondan yine normal bir günmüş gibi davranmasını bekliyordu. Kimse anlam veremiyordu bu gece suskunluğuna.
O yine vardı. Ama tüm anlamından sıyrılmış, boş bir kalıba dönüşmüş olarak…
O kafeye gitmiyordu artık. Orası da onunla birlikte anlam bulan onlarca şey gibi sıyrılmıştı tüm kimliğinden, hiçbir şey söylemiyordu.
Şimdi geceye tüm bunları anlatırken anlıyordu ki çok zaman geçmiş üzerinden kor alevlerin. Yerlerini alan soğuk o kadar tezat değil önceki o yangın sıcağına. Yatışmış,ılımaya başlamış. “Özlüyorum.” dedi yine, bu kez ilk dediği gibi çaresiz bir haykırış ifadesiyle değil… Umutla, özlemini giderecek çareleri yok saymadan…
O’nunla olmayacağını biliyordu artık. O kızlaydı hala. Zaten olmasaydı da fark etmezdi ki! Bir kez bir başkasında kaybolmuştu ya, kendisi varken onu seçmişti ya yüreği… Demek ki bitmişti her şey.
Ama bitmeyen bir şey vardı ki, şimdiye kadar kendisine bile itiraf edememişti: Cır cır böcekleri bile birkaç saniye susmuştu, itirafını duymak için. İşte o sessizlikte anlamıştı aşkı ne kadar özlediğini. O’ndan ayrı tutarak… Gözlerini aklına getirmeden… Bu yüzden de korkmadan söyleyeyebilirdi özlediğini. Bahara yüzünü dönebilirdi.