- 647 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Uzayda beyzbol
İlerlemek, olunan yerden daha iyiye yol almak. Sadece insan için, herhangi bir kurum için değil devletler ve devlet yönetimleri için de geçerlidir bu durum.
Bunun için yenilenmek gereklidir. İçinde bulunulan zamana ve zamanın getirdiği şartlara uyum sağlamak ilerlemenin ilk adımıdır.
Yenilikten korkulmaz mı? Korkulur elbette. Düzenlerinin bozulacağından korkanlar, insanları daha rahat yönlendirememekten korkanlar, bu yolla toplumları istedikleri gibi yönetemeyeceğinden korkanlar değişimden, ilerlemeden, yenilenmeden de korkar haliyle.
Her zaman seslendirilen ve artık dilimize aşina olan bir cümle vardır. “Dünyayı Sarayönü kadar bilmek” işte aynen öyle.
Biz ve bizi ileriye taşıyacak olanlar, daha doğrusu bunu yapmayı vaat edenler, bizi yönetenler dünyadan, dünyada gelişen, değişen ilerleyen herşeyden bugüne kadar uzak kaldılar.
Tarih, elbette önemlidir. Hani tarihini bilmeyen, geleceğini de bilemez ya, aynen öyle. Ama tarihinize baktığınız zaman gelişme anlamında pek bir ilerleme sağlayamamışsanız ortada bir sorun var demektir.
Herkes her işi yapamaz. Bu düşünceyi her zaman dile getiriyorum. Herkes Milletvekili de olamaz, Bakan da olamaz.
Fakat bu ülkede herkes, herşey olur. Olur da, ne kadar olur?
Bakmak gerek, araştırmak gerek, çabalamak gerek. En önemlisi sistem gerek. Çağı yakalamak için, eğitmek için, öğretmek için öncelikle altyapı gerek. Devlet anlamında politikalar gerek.
Eğitimde, sağlıkta vizyon geliştirmek radikal ve reform anlamında yenilikler gerek. Bunların ağır bürokrasiden ve sistem içindeki sistemsizlikten kurtulması için söz değil hareket lazım.
Ülkenin en çok tartışılan konusu “Siyaset ve siyasetçiler”. Ey benim insanım, bunları sen yaratmadın mı? Kraldan fazla kralcı olmadık mı? 37 senedir ayni yüzler, 37 senedir ayni söylemler, 37 senedir ayni hamaset, 37 senedir ayni hırs artık yetmedi mi?
Neyi konuşup, neyi tartışıyor ülke insanım;
Nüfus; De facto mu olsun, De jur mu olsun?
Af; Son defa mı olsun, yoksa sonu yok mu?
Trafik; Yol mu yapılsın, eğitimle mi çare aransın?
Grev, eylem; uyarı mı olsun? Süresiz mi olsun?
İktidar, muhalefet, oy; Vatandaşlık, arsa, tarla mı verilsin, istihdam mı yapılsın?
Ekonomi geçim derdi; 13. Maaş verilecek mi? Hayat pahalılığı ödeneği kurtuluş mu?
Ne konuşuyor benim, bakanım, vekilim;
Herkesi vatandaş yapalım. Sanki bu ülkede yapılan, verilen vatandaşıklar başka ülkelerdeki gibi normal şartlar da yapılıyor.
İlahiyat bölümü bir gereklilik, halkın talebi. Hem bu dünyada olan, burda kalır. Biz diğer dünyaya yatırım yapalım.
Bir de “Dış Türkler birimi” çıktı. İlk duyduğunuz zaman aklınıza Kıbrıs’ın kuzeyi dışında kalan tüm dünyaya yayılmış Türkleri bir çatı altına toplayacak geniş olanaklara sahip, müthiş bir organizasyon gelir. AF kararı son.
Faydalanın. Yapacağız, edeceğiz, doğru yoldayız, bütçe açıkları kapanıyor, sınıfta kaldık, AİHM gideceğiz, gidersen maaşım senin.
Ne konuşuyor benim sendikacılarım;
Nüfus sayımı istiyoruz. Yapılan nüfus sayımını tanımıyoruz. E işte size sayım. Öyle veya böyle işte size rakam.
Öğretmen eksik, hademe eksik, yine grev, yine eylem. Tamamen siyasete yönelme. Haklıyken haksız olma durumu yani. Bazı sendikacılarımız da gelecek seçimleri düşünüyor. Aday olmak için, yol yanlış, bu güveni kaybetmeyin.
Kıbrıs’ın kuzeyi küçücük, kapalı, kendine ait bir dünya. Sadece kuyunun ağzı kadar, dünya görüşü olan bir yapı.
Elin oğlu “Tanrının parçacıklarını” arıyor. Deney yapıyor, araştırıyor. İnsanlığa, varoluşa ışık olacak adımlar atıyor.
Japon Astronot uzay boşluğunda yer çekiminden yararlanarak yeryüzünden 350 Km yükseklikte beyzbol oynuyor.
Ama ne, bize ne faydası var ki ilmin, bilimin? Biz hükümeti, bakanları, siyasi partileri, yeni koalisyon olasılıklarını, kabine değişikliklerini, af kararlarını, kısacası işimize gelenleri konuşalım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.