- 2549 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
TIRTILIN MACERASI
Ah ben bu dişlerimden bıktım.Hepsi sıraya girdiler Eray’ı geceleri uyutmayalım diye.Bu gün saat 13.30 da diş hekimiyle randevum vardı.Sigarayı bıraktım dengem bozuldu.Zaten psikolojik dengem bozuktu birde biyolojik dengemde gitti.Fiziksel dengemi onu da sigarayı bırakmam bozdu.Habire homini gırtlak yiyorum.Onun için de her yere yürüyerek gidiyorum yürümeyi severim zaten.
Bu gün yine yürüyordum yerde tırtıl gördüm.O tırtıl beni gençliğime götürdü.Ah benim okyonuslarda küreksiz kaldığım gençliğim kaç kez ipten indiğim gençliğim.O zamadat uhaf bir şeydim.Ot çöp dersem hakikaten hapse girerim heralde.Gençliğimde öğle geçip gitti zaten 19 um da sanki b.k varmış gibi sanki koca bulamıcakmış gibi deli divane aşık olarak evlendim.
İşte evlenmeden önceki gençliğimde yani babamın evinde hep öyle denir ya.Biz ipek böceği baktık hemde kümesler dolusu.Kardeşim ne diye lafı uzatıyorsun direk ipek böceğinden niye girmedin.Yok gençlik yok evlenme anlatsana diyeceksiniz.Haklısınız biz kadınlar severiz böyle ayrıntılı dolandırarak anlatmayı.
İpek böceğinin evrelerini ve maceralarını anlatacağım size.Çok ilginç hayvanlardır görüceksinz.Bize Bursadan yumurta olarak gelir. Siyah çörek otunun küçüğüne benzer. Onlar birkaç gün sonra yumurtalardan çıkmaya başlarlar gözle zor görünürler.
O evrede karıncalar için ideal yemektirler.Biliyorsunuzdur belki tek besin kaynakları dut yaprağıdır. Biz dut yapraklarını marul salatası yapar gibi kıyarız ama çok ince olucakyoksa yiyemezler.Üzerlerine serperiz onlar yerler.On gün böyle gider.Bir haftalık olunca biraz dut yaprağı salatası kalınlaşır ama yinede bizim yediğimiz marul salatasından incedir.On günlük olnca uyular ilk uykularıdır.1 gün birşey yemezler sadece uyurlarToplam 4 kezuyurlar.
Onlar uyurken büyük kapalı yere genelde boş kümes olur.Salıncak gibi tahtalardan tavana asılı boydan boya yerler yaparız ama çok yer kaplarlar.Uykudan biraz büyümüş ve renkleri yeşile dönmüş olarak uyanırlar.Bizim dutyaprağı salatamız kalınlaşır.Yine üstlerine atarız onlar yiyerek üste çıkarlar.Brazdaha büyürler artık dut yapraklarını üçe falan böleriz.Sonra ikiye bölünür artık büyümüşlerdir yiyebilirler.
On gün olunca yine uyurlar.İki gün boyunca hiçbirşey yemezler ve uyurlar.Biraz daha büyümüş vaziyette uyanırlar.Bundan sonra da fareler için lezzetli bir yiyecektir. Farelere zehir koyarız yemesinler diye.SAlıncakları insanın karnına gelicek kadar yukardadır.
Artıksalata yapmayız yaprak olarak veririz dut dallarını babam ve abim getirir. Biz teker teker koparız zor iştir.Salata yapma kısmı daha da zordur.Daha da büyüdüklerinden küçük dallar halide büyük dalları keser öyle üStlerine verir besleriz.Akordiyon gibi harekat ederler.
.On gün sonra gene uyurlar üçüncü uykularıdır ve iki gün uyanmazlar birşey yemezler. Daha da büyümüş olarak uyanırlar artık serçe parmağı kadar olmuştur nerdeyse.Kocaman dalları üçe böler besleriz .İpek böceği yaprakları yerken hışırtı sesleri çıkarı rçok hoş bir sestir inanın.İyice irileşmiştirler doymak bilmezler yarım saatte koca dallar boş kalır yaprakların damarları kalır sadece.Dallar temizlenir üstlerinden.Günde beş kez beslenir.
İpek böceklerinin yanına giderken sabun kokmuyacaksın kolanya, parfüm kokmıyacaksın.Kokuya çok hassastırlar zehirlenip ölürler.
Son zamanlara doğru koca dalları koyarız önlerine anında hışırdıyarak yerler. On günün sonunda dağlar dan piren diye çalı süpürgesine benzer bir bitki getirilir.Salıncaklarına dik vaziyette tahtalara veya tellere sıkıştırılıp piren calısından konulur.
.On gün dolunca ipek böceği kozasını örmek için çalılara çıkarlar.Kendilerine uygun yer bulurlar ve kozalarını örerler.Çok ilginçtir kendini küçücük kozaya hapis eder.Zaten akordiyon gibi olduklarından kozanın içine sığar.İncecik ipekle etrafnı örer.O kada ritinayla örerki hep ileri doğru ileri geri yapmaz.İzlemesi çok ilginç ve enterasandır.İnce ince kendini kozaya hapseder.
Allahın gücüne ve hikmetine yine hayran kalırım onları izlerken sanki öğretilmiş gibi bir sistemle örer kozasını.Doğmadan Cenabı ALLAH öğretir onlara nasıl yapacakların hikmetinden sual olmaz.
Koza yavaşça kalınlaşır ve sertleşir artık olmuştur.Pirenler toplanır bir yere yığılır. Çalılardan çıkarılır insanın ellerini kanatır yırtar.Kozalar temizlendikten sonra üzerinde hafif ten gereksiz ipek verdır.Onun temizlenmesi gerekir.
Mengene diye bir makine onu Erdekliler bulmuştur.Çilek kasası gibi bir kasa yapılır kalın çıtalardan.Ortasından baş parmak kalınlığında demir çubuk geçirilir.Demirin tutulacak kısmı bükülür.Kozalariçine atılır demire üzrindeki gereksiz ipekler toplanır.Bundan sonra önemli olan kozayı ıslatmamaktır.İpek böcekleri kozalar serleşip örmei şlemi bittikten sonra yedi ila on gün içinde kozadan çıkarlar.
Temizleme işlemi bitince kozalar cuvallara konulup Bursaya götürülür.Koza pazarı Bursa da koza han diye bir handır.Oraya tüççarlar gelir. En iyi fiyatı verene satılır.Üretici cebine parasını koyar.Evdeki çocuklarına leblebi şekeri getirir.Babam öyle yapardı biz leblebi şekeri beklerdik.
Üreticiden çıkmıştır artık kozalar.Asıl zor süreç bundan sonradır.Çuvallar fabrikalara getirilir.Burasını iyi okuyunuz.İpek fabrikasında kazanlar vardır içinde su kaynamaktadır. Çuvallardaki kozalar kaynar suya atılır.Kaynar kazanlara atılan kozalar çığlık atar.Evet çığlık çığlığa bağırırlar ve seslerini işçiler duyar.Çok korkunç değilmi bundan sonra ipek giyebilecekmisiniz.
Kaynayan suya atılmasının sebebi ipek böcekleri kozasını del memelidir.Delinen içinden kelepek olarak çıkan koza bir işlerine yaramaz.İpek böceği kozasını yaparken.İpekle birlikte bir yapışkanda salgılar ipek tutsun koza oluşsun diye.Kaynar suya giren kozaların yapışkan salgıları erir.Kozadaki ipeğin başlama yeri bulunur ve incecik ip halinde bobinlere
sarılır ve kumaş fabrikalarına gider kazandan çıkarılan kozaların ipleri sarılınca ortaya kelebeğe dönmeye çalışırken haşlanan büzüşen tırtıl kalır kazanların dibinde.
Bu kadar yarın gidin kendinize ipek gölek eşarp alın ve kelebeğe dönüşemeyen ipek böceklerini düşünün.
Neden bu konuyu bugün yazdım biliyormusunuz. Kendimizİ koza gibi etrafımıza duvarlar örürsek dışarıdaki tehkikelerin farkına varamayız. Belki onlar bizim içinde tehlikelidir.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
17.12.2011
YORUMLAR
belki her fırsatta Kendi sosyal çevremde, hemen herkese söylemeye çalıştığım bu vahşetin sizin dilinizdende söylenmiş olması güzel.yazıda yine itina yok. Okurken yoruluyor insan.Güzel bir paylaşımdı elinize sağlık.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
eray hanım tırtıln macerası güzeldi bu yazıyı güzel kılan taraf kendi hatınızı cesurca yazmanızdı tebrik ederim sigarasız günler dileğimle saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Güzeldi yazınız konusu ve yaşamla kurduğunuz bağ harikaydı,kutlarım,
Saygı selamlarımla.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
İpek böceğinin hayat mücadelesini ve bu mücadeleyi kaybedişini
bir kez daha yazınız vesilesiyle hatırladım.
Yazınızı beğenerek okudum. Yazım kurallarına daha fazla önem verirseniz daha da zevkle okunacak yazınız. ( Bir önerim: Yazınızı önce "ofice wort" proğramında yazın, sonra buraya kopyala- yapıştır yöntemiyle aktarın.Yazım hataları azalmış olacaktır.)
Saygılarımla.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
"kozaların ipleri sarılınca ortaya kelebeğe dönmeye çalışırken haşlanan büzüşen tırtıl kalır kazanların dibinde."
NE GÜZEL ANLATMIŞSIN
ELİNE SAĞLIK..
SAYGILARIMLA....
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
DİLEK YILDIZI
komedi gibi yaşadığımız hayatın son perdesi dramdır....ipekböceğininkide öyleymiş........saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
evet bilirim çocuklar okula giderken nerden buldularsa ipek böceği getirirdiler onları dut yaprakları ile besler büyüdüklerini koza yapmalarını izlerdim tabi bizimkiler kazana girmez elimizde kalırdı ipeklerimiz
haşlanarak ipek yapıldığını duymuşve çok üzülmüştüm demek onlarnda kaderi bu
güzel anlatımdı saygılarımla