- 2643 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Ayın Doğuşunu İzliyorum
Bir sevinçti yaşamak. Okyanuslara dalıp rüyalarla uyanmak. Ve ben yeni rüyalarla uyandım bu sabaha. Periler şehrinde dolaşan ben; bu dünyada var olmayan, anlamını yitirmiş yeni bir şeyle tanıştım.
İyilik…
İyiliğin elinden tutmayı ve onu geleceğe taşımayı… Ona bağlanmayı… Varlığını tüm sıcaklığıyla hissetmeyi… Ve öncelikle varlığını kabul ettirmeyi…
Umudumu kaybettiğim noktada çıktı iyilik karşıma. Onsuz yaşamaya alıştığım noktada… Hislerimi yitirip insanlara güvenimin azaldığı uçurumda… O uçurumda kimsesiz sakin bir şekilde yaşarken ve yeni kararlar alırken yaşamıma dair bir ses yükseldi dipsiz kuyudan, ‘Uyan vakti geldi!’ ve ben de uyandım. Çünkü içimden gelen bu sesten başka bir ses duymamıştım uzun zamandır. İçimdeki ben bana küsmüş dinlemez olmuştu beni, kendi kendine bir şeyler fısıldıyor ama bana duyurmuyordu. İç sesini uzun zaman önce yitirmiş olan ben ise yaşamı akışına yaşıyordum. Fakat yaşamım bir nehir gibi akamıyor, yıkık bir dalga misali her defasında kıyıya vuruyordu. Kıyılarıma insanların kurduğu setler her isteğime bir kez daha engel oluyordu.
Neden insanlar setler kurar ki başkalarının yaşamına? Neden onları yaşamdan ve kararlardan soğutmak için ellerinden geleni yaparlar ki? Bu sorularıma cevap bulmak zor, ama içimdeki ses yüksek sesle "Görmediğin set senin setin değildir. Bırak insanlar setlerle yaşasın, sen onları görmezden geldiğin sürece başkalarınındır o setler. Sen sadece dal yüreğime, sularımı hisset kollarında; ben seni ulaşmak istediğin yere götüreceğim diyor..."
Ve ben setlerin yıkılmasını umut ediyor, her sabah dilek ağacına yeni umut ipleri bağlıyorum...
Ve ben yakamozlu bir gecede yanağımda hissettiğim göz yaşı tanesi ile sonsuza dalıyorum...
Ve ben her zamanki gibi sükunet içinde olacakları bekliyor, ve ayın yeniden dünyama doğmasını bekliyorum...