- 849 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇERÇİ
ÇERÇİ
Kuşluk vakti; Oltulu Kazım Ay Erzurum garajındaki Serhat Ardahan yazıhanesine geldi. Çerçi seleğini mavine verdi. Kırılacak eşya var… Ay kişi ezilmesin ha! Diye seslendi. Mavin… Meraklanma abi! ‘’Sen mene bırak dedi. Kazım Ya Allah Bismillah diyerek otobüse bindi. Arka tarafta boş bulduğu koltuğa oturdu. Son kontroller yapıldıktan sonra otobüs hareket etti. Kazım yarım uyku havli ile düşünmeye başladı.’’Bir gümüş kemer bulsam ne iyi olur…’’Ya da önceki gibi, üç beş bakır leğen yeterlidir.’’Bakarsın post çok çıkar da nasiplenirim kısa günün karı umudunun hayallerini kurarak, koyun sayar misali tezken uykuya daldı. Uyanınca Ardahan’a gelmişti. Oturduğu koltukta gerildi. Üç saat ne çabuk geçti diye kendince söylendi. Otobüsten inerek bagaj kısmına yöneldi. Çerçi sepetini aldı. Park Palas oteline geldi. Kapıda dikilmişken onu gören Abuzettin Gafari…
Ola… Kazım nerde kaldın? Üç gündür seni bekliyerem. Özledim da Gardaş… Sen hele hoş geldin. Maşallah Evliya Çelebi gibisin… Nerelerdesin? Sanki seni afsunlamışlar… Bir kaybettim mi daha göremirem…
Kazım: Hoş bulduk, hoş bulduk da inşallah benim köylere gitmedin değilmi? ‘’Yemin billâh seninle konuşmam…
Abuzettin: Tövbe, hâşâ gitmedim… Gitmedim ola… Yalnız Eski Bayrahatun’a gittim gitmesine ama bir görsen, bir korkot yağdı, bir yağdı… ‘’Mübarek sanki mecalmi verer… Yolda sekiz iskân kırıldı. Veledlerin iki şakşak çalması da cabası… Sende tutuşmuşsun köylerime gittin mi? Sanki tapuladın köyleri…
Kazım: Neyiyse Dadaş! ‘’Hayde bir demlik çay söyle içağ…
Abuzettin: Uşaklar he size kurban… Bize bir demlik çay söyleyin! Resepsiyondaki genç elini kaldırarak onayladı.
Kazım: Köylerden ne aldın? Değerli eşya varmı?
Abuzettin: Üç beş kilo peynir birde eski bir antika gaz ocağı aldım. Zati onu da Karsta ki Yılmaz Otelin sahibi istedi. Söz verdim ona götürecem. Peyniri de halın oradaki lokantaya sattım.
Kazım: Bak dedi. Değerli hacet buldun mu hemen satma acele etme! Antikacılar kurnazdır. ‘’Seni iki dakikada tav derler… Çok zengin tarihi eser alıcısı tanıdıklarım var. Antikacılara sattığının iki, üç katına alırım haberin olsun…
Abuzettin: Kazım… Hele de sen her gittiğin köyde ila ki eşyayı satıp geliyorsun nasıl satıyorsun? De hele…
Kazım: İyi dinle beni! Köylere öğle vakti gideceksin… ‘’Yani ne sabah olacak, nede akşam köydeki er kişiler şehirde ya da tarlada olacak ki bayanlar eşya alsın. Ayrıca bir köye gidince aynı köye birer gün ara ile tekrar gitmelisin. Çünkü senden aldıkları eşyaları komşularına gösterirler, komşularını da teşvik ederler eşya almaya. Yanında mutlaka balon ve şimişka bulundur! Kalabalığın etrafına toplanması için çocuklara şişirilmiş balon, şimişka ve sakız ver! O kalabalığı gören mutlaka gelir… Anladın mı? ‘’Şimdilik bu kadar… Yalnız unutma! Tarihi eşya çıkarsa mutlaka bana getir.
Abuzettin: Tamam dedi.
Kıtlama şeker tadıyla çaylarını afiyetle içtiler. Yarın yeni bir güne hazırlık için oteldeki odalarına israhata çekildiler. Sabah erkenden Kazım çerçi sepetini alarak civar köylere gitmek için yola koyuldu.
İlk geldiği köyün girişinden başladı avazı çıkana kadar bağırmaya…
Çerçici geldi. Çerçici…
Eski bakır, gümüş, post, kilim, halı, heybe alırım.
Boncuklarım var… Bardak(iskân),şaksak, iğne, iplik tarak, ayna, mandal… Her evin ihtiyacı çerçici geldi… Çerçici…
Köydeki çocuklar Kazım’ın etrafına toplandı. Kazım çocuklara şimişka dağıttı. Evlerin kapı eşiğinden yeni gelinler seyre durdular... Asaletli kaynanalar, kıdemli gelinlerini de yanına alarak çerçinin yanına geldiler.
Beğendikleri eşyaları yumurta, peynir, post vererek aldılar. Kazım beklediği gümüş kemer el emeği kilimler bir türlü gelmiyordu.
Kazım: Gümüş kemer, eski kilim, Gördes düğümlü halı, terki heybesi ve bakır eşya varsa iyi değer vererek alırım dedi. Yeni evden ayrılmış kendisine hak olarak verilen halı destesinden birini kapan Maral gelin soluğu çerçinin yanında aldı. Ağabey kaç lira eder?
Kazım: Bacım bu bir‘’kenare’’halı dır. Bunun diğer eşi ‘’kenare’’ halı, bir diğer ‘’serendaz’’ pencere duvar halısı ve birde ‘’meyane’’ orta halısı var… Onları da getirirsen çok para veririm dedi.
Maral: Olmaz ağabey erkişiler başımı keser… Yalnız bunu satıyorum dedi.
Kazım: Ne yapalım alalım bari… Eşya ne alacaksın? Dedi.
Maral: Bir kahve takımı, iki top oya boncuğu, oğluma şakşak, iki takım mandal ve bir adet çamaşır ipi alacağım dedi.
Kazım: Bacı bu halı o değeri etmez! Ama bu aldığın eşyaları sana zahmet komşularına gösterirsen dediğin olsun. Belki onlarda alırlar dedi.
Maral: Tamam ağabey komşularıma söylerim. Biz de yeni eviz eşyalar için Allah senden razı olsun… Dedi.
Kazım eski bir antika halı bulma sevinci ile şehre döndü. Genç kızların kızılcık ağacından yapılan çeyizlik sandıkları içinde gümüş kemerlerin çetin çıkacağını bile, bile…
Kazım’ın gümüş kemer bulma umudu ve istenci her zaman tazeliğini koruyordu.
Sunay Karataş
08.12.2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.