AYENİL VE NEDEİL/2
İlk defa oturduğunda, dişçi koltuğuna, zamanla İbrahim’in kabe duvarlarını örerken yükselmek için ayaklarını bastığı iskele taşına, en sonunda da son peygamberin bineği Burak’a benzettiği, ne zaman ruhsal girdaplara duçar olduğunu hissetse, soluğunu şu an olduğu kayanın üstünde alırdı. Bir müddet dalgaları seyreder, sonra ufka dalardı. Uzanıp, gözlerini yumduğunda dünyadan kopardı. Defalarca uzandığı, “Huzur Kayam” dediği bu kayada Emeseg, Ayenil ve Nedeil’in sesiyle ilk kez kabustan çekilip çıkarılıyordu. Her ne kadar görmese de yüzlerini, seslerinden hangisinin Nedeil, hangisinin Ayenil olduğunu biliyordu artık. Her ikisini de çok seviyordu.
Ortaokul 2. Sınıfta okuduğu yıl, bir kış mevsimi okuldan, dokuzuncu saattin sonunda akşam ezanı okunurken çıkıp eve yöneldiğinde yanında hiçbir arkadaşı kalmamıştı. Selamoğlu sokağının elektrik direklerinde ampuller de yanmıyordu o akşam. Sağ omzunda hissettiği bir sesle irkilip de başını çevirdiğinde, bal rengi bir çift gözle göz göze geldiğinde heyecandan tökezlemiş, koltuğu altına sıkıştırdığı kitap ve defterlerini yere düşürmüştü. Toplamak için eğildiğinde o gözleri kitapların ve defterlerin kapağında görmeye başlamıştı. Öyle güzel bakıyorlardı ki, toplasa mıydı, baksa mıydı? Bir süre kararsız kalıp öylece bakakalmıştı. Annesinin şefkat dolu iken, babasının gurur duyacağı bir davranış neticesinde baktığı gibi bakıyordu. Coğrafya öğretmeninin; hiçbir arkadaşının cevap vermeye yanaşmadığı sorusuna doğru cevap verdiğinde, Türkçe öğretmeninin; Fuzulinin “Su Kasidesi”ni okuduğunda takdir dolu bakışını andırıyordu. Dostluk vardı bu bakışlarda. Sevgi vardı. Sevginin çağrıştırdığı her şey vardı aslında. Kekeleyerek:
-Ne… nesin sen? Ne… ne istiyorsun benden?
-O ve ben dostunuz senin.
Diye, yanıt veren sol omzunun üzerinden kulağına fısıldayan ses olmuştu. Soluna döndüğünde hiçbir şey görememişti. Ama, konuşmaya devam ediyordu. Ses, biraz daha canlanmış, fısıltı olmaktan çıkmıştı. Gözler ne kadar güzelse, ses de o denli güven vericiydi.
-Adımızı koyduğun/bulduğun an daha rahat konuşacağız. Fakat, rasgele bir isim vermemelisin bize. Arkadaşım gibi bakan birine rastladığında, sesimi andırır bir sesle karşılaştığında ne ad vereceğinde içinde filizlenerek dimağında belirginleşecektir. Acele etme ve o anın tadını çıkarmaya bak.
Demiş, sonra da gözler kitap ve defter kapaklarından, ses de sol kulağı arkasından kaybolmuştu. Dizlerinin titrediğini, kalbinin gümbürtüsüyle farkettiğinde korkuya kapıldı bir an. Ama, gözleri ve sesi düşününce, korkusunun yersiz olduğunu hatta, korkuya bile değer olduğunu düşündü.
O günden sonra kimle karşılaşsa gözüne, kimi dinlese sesine dikkat eder olmuştu. Dikkatle gözüne baktıklarından bir çoğu rahatsız olup, “ne bakıyorsun lan”, “birine mi benzettiniz(!)”; konuşanların seslerine kulak misafiri olduğunu belli ettiğinde de “ne dinliyorsun lan” vb.şekilde azarlanmıştı. Ayıp ettiğini anlayınca gidişata bırakmanın daha iyi olacağına karar vermiş ve yıllarca unutmuş gibi davranmıştı. Ta ki bir telefonda Ayenil’in sesini, bir okulda Nedeil’in gözlerini görünceye dek. Artık biliyordu Emeseg. Bulmuştu dostlarının adını. Onlarla konuşurken adlarıyla hitap edebilirdi. Ayenil ve Nedeil de sevinmişlerdi doğru ismi bulduğu için ve:
-Teşekkür ederiz, adımızın olması, bize ad verebilmiş olman gururumuzdur. Nice dünyaya gelmiş insan ve o insanlarla birlikte gelen dostlarımız var ki, adları anılmadığı/bilinmediği için üzülmekteler. Istırap içinde kalmaktalar.
Demişlerdi.
Emeseg, hemen hemen her gün Ayenil’in sesini dinler, Nedeil’in gözlerine bakardı. Uyumak için gece başını yastığa koyduğunda, onlara selam göndermeden uyumazdı.
Sabah ilk onlara sessizce, “günaydın”diyordu.
Sesiyle, Ayenil’i buldurtan da çok sevdiği bir dostuydu Emeseg’in. Gözleriyle ve bakışlarıyla Nedeil’i buldurtan da. Ne yazık ki, her gün Ayenil ile konuştuğu halde, ismini buldurtacak sesin bedenlenmiş hali dostunun, telefonla da olsa sesini duymaya kalbi dayanmıyordu. Ayenille ona her gün selam göndermekle yetiniyordu. O nadide gözlerin bedenlenmiş hali olan dostun göz bebeklerine, televizyon dizileri tutkunu bir ev hanımı gibi, gözlerini kırpmadan her an bakmak istiyor, lakin, ona da Nedeil ile selam gönderiyordu.
-Adaşlarınıza selamımı iletirseniz sevinirim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.