- 6401 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
EHLİ BEYTTE VE ALEVİLERDE MUHARREM AYI VE MATEM ORUCU
Euzu billahi min nefsehurreciym Bismillahirrahmanirrahıym,
Konuya girmeden evvel, belirtmek istediğim bir husus var. HİCRİ YILBAŞI tebrikatı ve kutlamaları Alevilikte, Ehlibeytte, Şiilerde, imamiyye de, zeydiyyede ve ehlibeyt odaklı toplumlarda yoktur.
Çünkü Hz. Hüseyin a.s’ın şehit edildiği gün, ehlibeyt neslinin kurutulmak istendiği gün herhangi bir kutlama yapılmaz. Çünkü ehlibeytin soyunu kurutmak isteyenler, KÂFİR VE MÜŞRİKLER DEĞİLDİR. Kendilerini Müslüman addeden ve Resulallah saa e ihanet eden bir topluluk tarafından gerçekleştirilmiştir. Hicri Yılbaşındaki kutlama BİDATI YEZİD SOYUNUN dine sokmaya çalıştığı bir kötü uygulamadır.
Allah’ını Resulallah’ın ve Ehlibeytini seven hiçbir akil insan, Hicri Yılbaşı gibi bir saçmalığı kutlamaz ve bilir ki O gün Resulallah’ın matem günüdür. Resulallah Risalet görevini ifa ederken, Hüseyin’in matemini tutmuştur. Lakin asla ömründe Yılbaşı kutlaması yapmamıştır.
Her peygambere, düğün bayram, müjde, gibi güzellikler ile gelen Muharrem ayı, Resulallah saa’e matem olarak gelmiştir. Biz onun ümmeti olarak, onun bize bıraktığının dışında bir bayram ve kutlama yapamayız, hem de matemimiz olduğu gün.
Kutlama yapılırsa ne olur? Kutlamayı yapan insanlar ne olacağı hakkında bizden daha iyi fikir sahibidirler.
Adam Libya’dan geldi, turist pasaportu ile üç adet silah aldı. Bir mangayı donatacak kadar da mermi aldı. Topkapı sarayını bastı. İki güvenlik görevlisini yaraladı. Sarayın içinde dönen bu dolaptan yetmiş milyon insan etkilendi mi? Hayır. Sonuçta devlet O şahsı öldürdü? Libya’dan gelen haberlerde, Babası oğlu hakkında akli dengesi iyi değildi, fevri hareketleri vardı, ağlayarak durumlarını izah eden açıklamalar yaparak, cenazesinin gönderilmesi için devletimizden yardım istedi. Sonuç fevri davranışların veya inançların bedeli yine akil baliğ olanlardan aklı veren tarafından sorulur. Bize göre, yapılacak bir işlem yoktur. Neden çünkü “lekum dinukum veli yedin” . Ayeti celilesi Allah cc i, Resulallah saa.’i üzenler hakkında inmiştir.
Şu ayeti celileye imanımız ve itikadımız ve uygulamamız o kadar arzu doludurki, bir ibadet olarak telakki etmekteyiz.
Şüphesiz ki Allah’a ve Resul’üne eziyet verenlere Allah hem dünyada, hem ahirette lânet etmiştir. Onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.
Ahzap suresi Ayet: 57
Ker-bela’yı sahneye koyanlara, Nesli Muhammediyyeyi yok etmek için kinlerini kusan leş kargalarına nefesimiz var olduğu müddetçe lanet etmeye devam edeceğiz. Asla kin ve intikam duygularımız yoktur. Olmadı. Olmayacakta Allah’ın izni ile. Acımızı bal eyledik. Soframızda Allah cc. emrettiği Laneti ifaa etmekteyiz. Efendilerimizin kanlarını içen kelplerin neslinden gelenlerin veya onlara bir mukaddeslik payesi vererek hürmet edenler ile soy ve sopları ile övündükleri birkaç aşiret sahibinin kurduğu örf ve adetleri ile islam dünyasını kaplayan tüm BİDATLER i putları yıktığımız ilk gün gibi, kafataslarımızdan ve özel ve cemiyet hayatlarımızdan attık. Ve insanları da atmaya davet ediyoruz.
Muharremde tutacağımız Oruçları, Yapacağımız tüm ibadetleri rabbim bizlerden kabul buyursun. İnşaallah Şahı şehidi Kerbela Hüseyin a.s efendimizin ve (17 kemerbest, 72 şühedanın) tüm Kerbela şehitlerinin şefaatlerine nail oluruz.
Muharrem ayı Hicri takvimin birinci ayıdır. Onuncu günün de ismi, Aşure ’dir. Tarihi kaynaklara göre milattan çok önce Arap, İsrail ve Fars milletleri tarafından, Muharrem ayının Aşure günü, kutsal kabul edilen ortak bir değerdir. Bugünün değerini ve kutsallığını, tarihler şöyle anlatıyor:
1.Âdem atanın tövbesinin kabul edildiği gün.
2.Nuh Peygamber’in gemisinin karayı bulduğu gündür.
3.İbrahim Peygamber’in Nemrut, un ateşinden kurtulduğu gündür.
4.Musa Peygamber’in kavmini Firavun ‘un şerrinden kurtardığı gündür.
5.Yunus Peygamber’in balığın karnından kurtulduğu gündür.
6.Eyüp Peygamber’in dertlerine şifa bulduğu gündür.
Saymakla bitiremeyeceğimiz bütün peygamberlerin refaha, kurtuluşa ve başarıya ulaştıkları gündür. Onun içindir ki Nuh Peygamber dâhil ondan sonra gelen bütün peygamberler, Hz. Muhammed ve Hz. Ali de 10 Muharrem Aşure günü şükür ve senalarını ifade ederek, oruç tutmuşlar. Nuh Peygamber’in kurtuluş çorbasını pişirip fakir fukaraya yedirmişler, Hayır ihsan yapmışlar. Bütün tarihler o güne kadar olan, Muharrem ayının kutsallığı ve özelliğini böyle anlatırlar.
MATEM
Matem Farsçadan gelen bir kelimedir. Türkçe ‘de anlamı: Çok sevilen değerli bir varlığı veya yakını kaybedildiğinde bu insanın günlük yaşamını etkiler; insanlar kederlenir, üzülür ağlar ve uzun bir zaman üstünden atamaz, eğlenemez, gülemez, neşelenmek istemez, hep günlerini üzüntü ile geçirdiği zaman dilimine Yas veya matem tutmak, demektir. Hz. Muhammed’in Ala-i illiyyine vuslat etmesinden, 48 sene sonra, bütün peygamberlerin kutsal kabul ettikleri, oruç tuttukları Hicri 10 Muharrem 61 Cuma günü Miladi 10 Ekim 680 tarihinde, Kerbela denen Fırat Nehri’nin kenarında, kurda kuşa sebil olan Fırat suyunu, Hz. Muhammed’in torunlarına, Ehl-i Beyt’ten de tek kalan Hz. Hüseyin’ine ve onun mahsun yavrularına vermediler. Dünya da bugüne kadar bir eşi benzeri olmayan, insanlık aleminin yüz karası, görülmemiş susuz bir zulüm ve katliam işlendi.
Muharrem ayı denince? Aleviler için (Ehlibeyt sevdalılar- Caferiler- Şiiler- Nusayriler – tahtacılar- vb )yas veya matem ayı akla gelir. Bugüne kadar inancında, felsefesinde, itikadında, sevgisinde, Hz. Muhammed’e ve onun Ehl-i Beyti’ne canı gönülden Aşk-ı Muhabbetiyle bağlı olan Aleviler, onların sevgisi ile sevinmişler, kederi ile kederlenmişlerdir. Acılarına ağlamışlar, gördükleri züllüme de yas tutmuşlar. Zulüm edenleri de lanetle anmışlardır.
Hz. Muhammed’e ve Ehl-i Beyti’ne inanıp iman edenler, onlara yapılan bu zulmün acısını hiçbir zaman unutmazlar. Rabbim unutturtmasında İnşaallah. Hele Muharrem ayı gelince o zulmün kendilerine yapılmış gibi acısını hissederler. İşte o 12 gün, oruçlu halleriyle. Düğünlere, eğlenceli yerlere gitmezler, düğün nişan yapmazlar, fazla sulu yiyeceklerden güçleri oranında sakınırlar, yaşadıkları ortama göre, imkanları ve olanakları el veriyorsa tıraş olmazlar, iştahlarının çektiği güzel ve etli yemekleri yemezler. Hicri Yılbaşı tebrikatları asla yapmazlar. Çünkü Resulallah’ın hayatında hiç kutlamadığı BİR HİCRİ YILBAŞINI MÜSLÜMANIM DİYEN İNSANIN KUTLAMASI, SADECE HRİRİSTYANLARA NAZİREDEN İBARETTR.
Alevilikte oruç tutarken sahura kalkmak yoktur. Durumu özetleyecek olursak: Nasıl ki yakınlarınızdan birini kaybettiğiniz zaman, onun acısı ile bir zaman kederli, üzüntülü günler yaşıyorsanız. İşte 12 gün oruç boyunca da aynen öyle yaşanır.
Aşure
Matem Orucu bitiminde Aşure pişirilir. Aşure, tatlı bir çorba olup, birlikte yenilir veya evlere dağıtılır. Aşure çorbasında et bulunmaz. Buğday, fındık, ceviz veya meyvelerden oluşan 12 değişik üründen yapılır (tarif). Aşure Günü, Sünnilerin Ramazan Orucu bitiminde kutladığı Şeker Bayramı gibi bir bayram kutlaması değildir. Aleviler; Kerbela ’da İmam Hüseyin’in oğlu Zeynel Abidin’in sağ kurtulduğu için mutludurlar, bu nedenle çorba tatlı olur.
Muharrem ayında Aleviler bir araya gelerek birlikte mersiyeler, şiirler, deyişler, Alevi önderlerinin kahramanlık öykülerini okurlar, anlatırlar, söylerler.
ORUCA NİYET ETMEK
Bism-i Şah. Allah Allah. Er Hak-Muhammed- Ali aşkına, İmam Hüseyin Efendimizin susuzluk orucu niyetine Kerbela ‘da şehit olanların temiz ruhlarına, Fatıma Anamızın şefaatına, On iki İmamlar aşkına oruç tutmaya niyet eyledim. Ulu Dergâh kabul eylesin.
AŞURE LOKMASI İÇİN DUA
Bism-i Şah. Allah Allah.
Barekallah. Şehitler Şahı İmam Hüseyin Efendimizin ve Kerbela şehitlerinin yüce ruhlarının şad olması için Barekallah. Cümle erenlerin ruhu için Barekallah. Yurdumuzun, Ulusumuzun, Cumhuriyetimizin esenlikte olması için Barekallah. Ordularımızın güçlü olması için Barekallah. Ahirete göçenlerimiz ve bugün yaşayanlarımız için Barekallah. Gökten hayırlı rahmet, yerden hayırlı bereket vermesi için Barekallah. Muhammed Mustafa, Aliyyel Mürteza, İmam Hasan, İmam Hüseyin, Kerbela Şehitleri ve Hünkâr Hacı Bektaş Veli hakkı için ve salavat. Gerçeğe HÜ.
AŞURE YENDİKTEN SONRA OKUNACAK DUA
Bism-i Şah. Allah Allah.
Allah, Muhammed, Ali, On iki İmam Efendilerimizin ruhu Revanları, şâd ve handan ola. Münkir ve münafıklar mat ola, müminler şâd ola. Lokmalarımız dertlere deva ola.
Matem-i Hasan ve Hüseyin ola. Cümlemize haklı hayırlı kısmetler verilmesi için .
Nur-u Nebi, Kerem-i Ali, Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli demine hü.
Mustafa Mesut DURMUŞ
KIZIL BABA
01.12.2001 Şişli/İstanbul
YORUMLAR
ONİKİ İMAMLAR
“Size iki şey emanet ediyorum: Biri Kuran, diğeri Ehlibeyt’imdir. Kuran ve Ehlibeyt birbirinden ayrılmaz, Kuran ve Ehlibeyt Hakk’tan uzanan iptir, sarılan selamet bulur.”
Hz. Muhammed ( s.a.v)
Kendisine uyulan kişi, önder anlamına gelen İmam, geniş anlamıyla din işlerinde Müslüman toplumun uyduğu kimsedir. İmam Cafer-i Sadık Mezhebi’ne bağlı olanlar, Hz. Muhammed’in Veda Haccı’ndan dönerken Gadir Hum denen yerde, Allah’ın emriyle müminlere imam, kendilerine halife olarak Hz. Ali’yi seçtiğine, İslam dininde oniki imamın bulunacağına, birinci imamın Hz. Ali, son imamın da Mehdi olacağına ilişkin hadisleri bulunduğuna inanırlar. İmam, üstün ve kutsal niteliklere sahip Allah1a yakın kimsedir. Onun görevi insanlara örnek olmak, yüceliğin ve olgunluğun yolunu göstermek, Allah’ın gösterdiği doğru yola iletmektir. Bütün işlevi ilahidir, yaptıklarından sorumlu değildir, yücedir. İmamların buyruklarını tutmak din görevidir; onlara gönülden, içten inanılır, ikrar ve iman edilir. Alevi-Bektaşi inancında oniki imama bağlılık, değişmez temel itikat ve ilkedir. Düvaz imam denilen şiirlerde, oniki imam işlenir, saygıyla dinlenir ve adları geçtikçe niyaz edilir.
İMAM HZ. ALİ
Doğum Tarihi (M) 29.07.599, (H) H.Ö. (23) 3 Recep – Şehadeti (M) 24.01.661, (H) 22 Ramazan 40 – Gömülü Olduğu Yer Necef – Yaşı 64 – Çocuk Sayısı 12 E, 15 K. – Katili İbni Mülcem – Künyesi Ebu-l Hasan – Babası Ebu Talib – Annesi Esed Kızı Fatıma – İmamet Süresi 30 yıl.
Birinci imamdır. Kabe’de doğan hiç puta tapmadan 8 yaşında iken Müslümanlığı kabul eden Hz. Muhammed’in amca oğlu, aynı zamanda damadı olan Allah’ın Aslanı Aliyel Mürteza 4. halife idi. Hz. Muhammed’in Hz. Ali için şu hadisleri söylediği rivayet edilir:
- Her nebinin nesli kendinden gelmiştir, benim neslim Ali’den gelecektir.
- Benim sırrımın sahibi Ebu Talib oplu Ali’dir.
- Ali benim dünya ve ahret kardeşimdir.
- Ali’nin dostu benim dostum, Ali’nin düşmanı benim düşmanımdır.
- Ben ilmin şehriyim Ali de kapısıdır.
Bu güzel sözlere muhatap olan Hz. Ali, cesareti, adaleti, hitabeti, İslam dini hakkındaki bilgileri ile kitaplara sığmaz.
İMAM HZ. HASAN
Doğum Tarihi (M) 12.03.624, (H) Ramazan 3 – Şehadeti (M) 25.03.670, (H) 28 Sefer 50 – Gömülü Olduğu Yer Medine – Yaşı 50 – Çocuk Sayısı 8 E, 7 K. – Katili Cü’de – Lakabı Mücteba – Künyesi Ebu-Muhammed – Babası Ali – Annesi Fatıma – Zamanındaki Padişahlar ve Halifeler Muaviye – İmamet Süresi 10 yıl.
İmam Hasan, o sırada Şam valisiyken iktidarı türlü oyunlarla elde etmiş olan Muaviye’ye mektuplar yazarak, yola getirmeye çalıştıysa da başaramadı. Çevresindekilerin ihaneti yüzünden halifeliği ona bırakmak zorunda kaldı. İkinci imamdır. Hz. Muhammed’e benzerdi. Halim ve selim bir zattı. Dedesi tarafından çok sevilirdi. Hz. Muhammed onu severken dudaklarına yakın yerden öper ve gözyaşı dökerdi. Soranlara: “Ölüm Hasan’ın ağzından girecektir” derdi. Dediği gibi de olmuş; karısı Cu’de, Muaviye’nin kışkırtması: “Seni oğlum Yezid’e alacağım, sen halife karısı olacaksın” kandırması ile İmam’ın suyuna zehir katmıştır (670).
İMAM HZ. HÜSEYİN
Doğum Tarihi (M) 25.02.625, (H) 5 Şaban 5 – Şehadeti (M) 10.10.680, (H) 10 Muharrem 58 – Gömülü Olduğu Yer Kerbela – Yaşı 57 – Çocuk Sayısı 4 E, 3 K. – Katili Şimr – Lakabı Şehid – Künyesi Ebu-Abdullah – Babası Ali – Annesi Fatıma – Zamanındaki Padişahlar ve Halifeler Muaviye, Yezid – İmamet Süresi 11 yıl.
Üçüncü imamdır. Hz. Ali’nin en küçük oğludur. Hz. Muhammed’in torunları için birçok hadis vardır: “Her nebinin nesli kendinden gelir, benim neslim Hz. Ali ve Hz. Fatıma’dan gelecektir” diyerek Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i evlatları yerine koymuş ve öyle severdi Hz. Muhammed. Veda Hutbesi’nde: “Size iki emanet bırakıyorum. Biri Kuran-ı Kerim diğeri de Ehlibeyt’imdir” dediği emanetlerden Ehlibeyt, bütün Müslümanların şefaat bekledikleri Hz. Muhammed’in ahfadı, torunları; Muaviye’nin oğlu lain Yezit’in askerleri tarafından Kerbela çölünde şehit edildiler(72 kişi). Hakkı olan hilafeti almak için değil, Müslümanlığın, dedesinin ve babasının yolundan, asıl İslam’dan saptırıldığı için isyanda olan Hz. Hüseyin ve Ehlibeyt Müslümanlık uğruna şehit olmuştu.
İMAM ZEYNEL ABİDİN
Doğum Tarihi (M) 10.01.658, (H) 5 Şaban 38 – Şehadeti (M) 17.10.713, (H) 22 Muharrem 96 – Gömülü Olduğu Yer Medine – Yaşı 58 – Çocuk Sayısı 11 E, 4 K. – Katili Hüşam – Lakabı Seccad – Künyesi Ebu-l Hasen – Babası Hüseyin – Annesi Şah Zenan (Şehri Banu) – Zamanındaki Padişahlar ve Halifeler Yezid, 2. Muaviye, Mervan, Abdülmelik, Velid – İmamet Süresi 35 yıl.
Dördüncü imamdır. Hz. Hüseyin’in oğludur. Kerbela olayı sırasında hasta olduğu için savaşamamış, hastalığı hayatını kurtarmıştı. Zeynel Abidin Kerbela Savaşı’ndan sonra Kufe’ye oradan da Şam’a götürüldü. Zincire vurulmuş olarak Yezid’in önüne çıkarıldı. Daha sonra serbest bırakıldı. Hz. Muhammed’in ve Hz. Ali’nin soyu İmam Zeynel Abidin’le yürüdü, Abdülbaki Gölpınarlı’ya göre 716 yılında öldü. Emevi hükümdarı Abdülmelik tarafından zehirletilerek öldürüldüğü belirtiliyor. “Sahifet-ül Kamile” ve “Risalet-ül Hukuk” adında eserleri vardır. İmam Zeynel Abidin de cetleri gibi din bilgileri yönünden fevkalade bilgilere sahip, zamanın alimlerine ders verecek kadar genel kültüre ve geniş bir dünya görüşüne sahipti.
İMAM MUHAMMED BAKIR
Doğum Tarihi (M) 10.05.676, (H) 3 Sefer 57 – Şehadeti (M) 28.03.733, (H) 7 Zilhicce 117 – Gömülü Olduğu Yer Medine – Yaşı 57 – Çocuk Sayısı 5 E, 2 K. – Katili İbrahim – Lakabı Bakır – Künyesi Ebu Cafer – Babası Ali Zeynel Abidin – Annesi Fatma Bint-al Hasen – Zamanındaki Padişahlar ve Halifeler Velid, Süleyman, Ömer İbni Abdulaziz, Yezid, Hişam – İmamet Süresi 19 yıl.
Beşinci imamdır. Pek çok bilgin yetiştirmişti. Kuran-ı Kerim’in en doğru yorumunun, en gerçek hadislerin İmam Bakır tarafından söylendiğini, zamanının tüm bilginleri kabul ederdi. Bir gün ikinci halife Ömer’in oğlu Abdullah’a bir kişi, çözemediği bir konuda soru sorar. O da o esnada biraz ilerden geçmekte olan İmam Bakır’ı göstererek: “Git şu gidene sor. Ama ne söylerse gel bana haber ver” der. Adam Hz. İmam’a yaklaşarak sorusunu sorar ve aldığı cevabı Abdullah’a bildirir. “Onlar her şeyi doğru anlarlar ve her şeyin doğrusunu bilirler. Çünkü Ehlibeyt soyundandırlar” der.
İMAM CAFER-İ SADIK
Doğum Tarihi (M) 23.05.699, (H) 17 Rebiülevvel 80 (83) – Şehadeti (M) 22.01.766, (H) 25 Şevval 148 – Gömülü Olduğu Yer Medine – Yaşı 69 – Çocuk Sayısı 7 E, 3 K. – Katili Mansur – Lakabı Sadık – Künyesi Ebu Abdullah – Babası Muhammed-ül Bakır – Annesi Hz. Ebubekir’in torunu Ummu Ferve – İmamet Süresi 34 yıl.
Altıncı imamdır. Alevilik konusunda bilgi yönünde ileri seviyede olduğundan, kendisinden sonra gelen Ehlibeyt yanlılarına en sağlam bilgileri o ulaştırmıştır. Bu işi o kadar sistemleştirmiştir ki, koyduğu ilkeler Aleviliğin yasaları haline gelmiştir. Zamanla fikirleri o kadar gelişmiştir ki Caferilik diğer İslam mezhepleri arasında ayrı bir yer işgal etmiştir. Alevilik esaslarını o kadar mükemmel düzenlemiştir ki, İslamiyet’in kabulünden sonra Anadolu’ya gelen Türk boylarının büyük bir kısmı (kendi inanç ve törelerinden ödün vermeksizin) Aleviliği benimsemiştir. Yani bu mezhep, Türklerin birlikte getirdikleri Türk diline, Türk müziğine, Türk dansına, Türk şiirine vs. hiç engel olmamıştır. Maliki Mezhebi’nin kurucusu Malik Bin Enes’in: “Üstünlük, bilgi, ibadet ve takva bakımından İmam Cafer’den ilerisini ne bir göz görmüş, ne de bir kulak duymuştur.” sözü kayda değerdir.
İMAM MUSA-İ KAZIM
Doğum Tarihi (M) 08.11.745, (H) 7 Sefer 127 (128) – Şehadeti (M) 01.09.799, (H) 25 Recep 185 (183) – Gömülü Olduğu Yer Kazımeyn/Bağdat – Yaşı 57 – Çocuk Sayısı 18 E, 19 K. – Katili Harun – Lakabı Kazım – Künyesi Ebu-l Hasen – Babası Cafer-i Sadık – Annesi Hamide – İmamet Süresi 35 yıl.
Yedinci imamdır. İmam Cafer-i Sadık’ın oğludur. İmam Musa-i Kazım da dedeleri gibi geceleri içi ekmek, et ve para dolu zembili sırtına vurur, yetimlerin, kimsesizlerin evlerini dolaşır kendisini tanıtmadan onlara yardım ederdi. Bu dönemde Emeviler’den sonra Abbasiler de Ehlibeyt’e zulüm ve gaddarlık yapmaya devam eder. Ehlibeyt’i sevenler çoğaldıkça haliyle onların hükümdar olmasını isteyenler de çıkıyordu ve isyan hazırlıklarına girişiyordu. Saray içindeki lüks yaşantıya karşılık ülkede halkı sefalet, açlık, işsizlik kırıp geçirmekteydi. Halife Harun Reşit lüks yaşantısını sürdürürken, açlık ve sefalet içinde yaşayan yoksul halkın Musa-i Kazım çevresinde toplanmasından ve ayaklanmasından korkuyordu. Bu kuşkudan dolayı Musa-i Kazım’ı zehirli hurma yedirerek öldürttü.
İMAM ALİ RIZA
Doğum Tarihi (M) 29.12.765, (H) 2 Zilkade 153 – Şehadeti (M) 24.08.818, (H) 20 Sefer 203 – Gömülü Olduğu Yer Meşhed/Tus (Horasan) – Yaşı 55 – Çocuk Sayısı 1 E, 1 K. – Katili Me’mun – Lakabı Rıza – Künyesi Ebu-l Hasen – Babası Musa-i Kazım – Annesi Necime – İmamet Süresi 20 yıl.
Sekizinci imamdır. İlk kez türbesi, Arap topraklarının dışında bulunan imamdır. Horasan’ın Tus kentinin Senabad köyünde yatmaktadır. Bu nedenle Hacı Bektaş-ı Veli’nin İmam Rıza’nın torunu olduğu neredeyse kesinlik kazanmaktadır. Çünkü bilindiği gibi Hacı Bektaş Horasan’lıdır ve oradan Anadolu’ya gelmiştir. İmam Rıza’nın pek çok eseri vardır. Bunlardan risaleler şöyle sıralanabilir: “Şer’i Hükümlere Ait”, “Şer’i Hikmetlere Ait”, hükümdar Memun’a yazdığı “Din Hakkındaki” ve yine ona yazdığı “Sağlık Hakkındaki Risaleler”, “Fıkh-ur Rıza, Sahiffet-ür Rıza”. Bu yüce insan da, kendisinden önceki yedi seçkin Ehlibeyt imamı gibi,gerek ahlaksal geğerler, gerekse bilgi alanında üstün bir yere sahipti. Eski kaynaklar İmam Ali Rıza’nın hayatı boyunca hiç kimseye kötü söz söylemediğini, kimseyi kırıp incitmediğini kaydederler. Olanakları ölçüsünde yoksullara düzenli olarak yardımlarda bulunurdu. Bu yardımlarda aracı kullanmaz, yardımlarını gizlice yapardı.
İMAM MUHAMMED TAKİ
Doğum Tarihi (M) 11.04.811, (H) 10 Ramazan 195 – Şehadeti (M) 25.11.835, (H) 30 Zilkade 220 – Gömülü Olduğu Yer Kazımeyn (Bağdat) – Yaşı 25 – Çocuk Sayısı 4 E, 7 K. – Katili Mu’tesem – Lakabı Cevad – Künyesi Ebu Cafer – Babası Aliyyül Rıza – Annesi Sebike – İmamet Süresi 8 yıl.
Dokuzuncu imamdır. Çok ibadet eden, kendini Allah’a adamış Taki sözcüğü ise lakabıdır. Babası İmam Ali Rıza’nın Tus şehrinde Hakk’a varmasından sonra, 17 yaşında iken imamlık görevine başladı. Ehlibeyt’in ve onların soyundan gelen tüm imamların geniş bilgileri, ahlaksal alanda doruklaşan nitelikleri, bireysel ve toplumsal ilişkilerindeki sıcak ve içten yaklaşımları; özveriyi, hoşgörüyü, alçak gönüllülüğü, doğruluğu, mertliği, yardımseverliği kendileri için vazgeçilmez temel davranış ilkeleri olarak benimseyişleri nedeniyle, yüzlerce yıldır dünyanın dört bir yanında yaşayan milyonlarca insan tarafından örnek alınmaları ve izlenilmeleri gereken birer önder olarak kabul edilmişlerdir.
İMAM ALİ-EN NAKİ
Doğum Tarihi (M) 16.09.829, (H) 13 Recep 214 – Şehadeti (M) 28.06.868, (H) 3 Recep 254 – Gömülü Olduğu Yer Samara – Yaşı 42 – Çocuk Sayısı 4 E, 1 K. – Katili Mütevekkil – Lakabı Hadi – Künyesi Ebu-l Hasen – Babası Muhammed-el Cevad – Annesi Semane – İmamet Süresi 33 yıl.
Onuncu imamdır. Asıl adı Ali’dir. Lakapları Naki (temiz, pak), Hadi (doğru yol gösteren) demektir. İmam Ali Naki babası Hakk’a yürüdüğünde 7 yaşlarında idi. Babasının vasiyeti üzerine imamlık görevini üstleneceği için çok iyi yetiştirildi. Genç yaşta herkese verdiği güven, ilişkilerindeki incelik ve sıcak yaklaşımları ile ilgi, sevgi ve saygı görmeye başlamıştı. Bu durumu kıskanan Medine valisi, Abbasi halifesi Mütevekkil’e bir mektup yazıp İmam Naki’nin hilafet için tehlike oluşturduğunu Bağdat’a aldırılması gereğini bildirdi. Halife tarafından Bağdat’a çağrılan İmam Ali Naki’ye halk da büyük ilgi ve sevgi gösterdi. Tüm yaşantısı boyunca gerçek İslam’ı anlatmaya çalıştı.
İMAM HASAN-ÜL ASKERİ
Doğum Tarihi (M) 27.10.846, (H) 8 Rebiülevvel 231 – Şehadeti (M) 02.01.874, (H) 8 Rebiülevvel 260 – Gömülü Olduğu Yer Samara – Yaşı 28 – Çocuk Sayısı 2 E – Katili Mu’temed – Lakabı Vekil – Künyesi Ebu-Muhammed – Babası Ali – Annesi Susen (Hudeys) – Zamanındaki Padişahlar ve Halifeler Mu’tezz, Muhtedi, Mu’temed – İmamet Süresi 6 yıl.
On birinci imamdır. Ceddi gibi, yaşadığı devrin, din bilginleri açısından, büyük uleması idi. “Tefsir”, “İsmail Nişaburi’ye Mektuplar”, “Helal ve Haram’a Dair Risale” gibi eserleri vardır.
İMAM MUHAMMED MEHDİ
Doğum Tarihi (M) 30.07.869, (H) 15 Şaban 226 – Lakabı Mehdi – Künyesi Ebu-l Kasım – Babası Hasan’ül Asker – Annesi Nercis – Yüzüğünün yazısı Benim Allah Hucceti ve Özkulu
Onikinci ve son imam olan İmam-ül Hüccet’tir. Babasının şahadetinden sonra halktan gizlenmiştir (Küçük gizlenme). Bu gizleniş sırasında ümmetine elçilik yapan Ebu Hasan Ali ölünce Gaybet-i Kübra (Büyük gizleniş) başlamıştır. Hz. Muhammed Mehdi’nin ne olduğu, bu gizlenişten sonra anlaşılamamıştır. Aleviler onu, o gün bugündür hep bir kurtarıcı olarak bilmekte ve kurtarıcı olarak beklemektedirler. Bu devrin sonunu ancak Tanrı bilir. Pir Sultan Abdal bir sözünde bu inancı şöyle dile getiriyor:
Mehdi Dede’m gelse gerek
Ali divan kursa gerek
Haksızları kırsa gerek
İntikamını ala bir gün
İmamiye’ye göre halen sağdır, kıyametten önce ortaya çıkarak zulümle dolmuş olan dünyayı adaletle düzeltecektir. Mehdi inancının esası buna dayanır.
Kazim karagöz
EMEYİ
İRSESLİ.COM
Zülfü kimi ayağın koymaz öpem nigârum
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Bildi temâm-ı âlem kim derd-mend-i ışkam
Yâ Râb henûz hâlüm bilmez
Mende Mecnûn'dan füzûn âşıklık isti'dâdı var
Âşık-i sâdık menem Mecnûn'un ancak adı var
N'ola kan tökmekde mâhir ola çeşmüm merdümü
Nutfe-i kâbildürür gamzen kimi üstâdı var
Kıl tefâhur kim senün her var men tek âşıkun
Leylî'nin Mecnûn'u Şîrîn'ün eger Ferhâd'ı var
Ehl-i temkînem meni benzetme ey gül bülbüle
Derde yoh sabrı anun her lâhza min feryâdı var
Öyle bed-hâlem ki ahvâlüm görende şâd olur
Her kimün kim devr cevrinden dil-i nâ-şâdı var
Gezme ey gönlüm kuşu gâfil fezâ-yı ışkda
Kim bu sahrânun güzer-gehlerde çok sayyâdı var
Ey Fuzûlî ışk men'in kılma nâsihden kabûl
Akl tedbîridür ol sanma ki bir bünyâdı var
<<<<<<<<<<,
Alevi-Bektaşi terimleri için küçük sözlük
SEYİT
Hz. Muhammed'in çocukları ve torunları; Hz. Ali'nin eşi Hz. Fatma'dan türeyen bir soyu oluşturur. Başlangıçta, Hz. Hüseyin soyundan olanlara 'seyit', Hz. Hasan soyundan olanlara 'şerif' denildi; zamanla bu ayrım ortadan kalktı ve her iki imamın soyundan gelenlere 'seyit' adı verildi.
DEDE
Alevilik-Bektaşilik'te, mürşitlik aşamasına gelmiş, Babagan kolunda baba, Çelebiyan kolunda çelebi adıyla anılan ve cemdeki 12 hizmet sıralamasında ilk sırada gösterilen, cemi yönetme hizmetinin sahibi durumunda bulunan dini-ruhani önder.
BABA
Bektaşiliğin Babagan kolunda mürşitlik aşamasına gelmiş, tekkede, dergâhta düzenlenen törenleri ve tekkenin dergâhın içişlerini yöneten derviş.
SEMAH
Cemdeki 12 hizmet sıralamasında yer alan, cem ve muhabbet toplantılarında müzik eşliğinde yapılan kutsal dans.
'Semah dar'ına durmak: Cemaatin ve dedenin önünde semah dönmeye hazır olduğunu bildirmek için, niyaz ederek meydanın ortasına gelip, ayaklar mühürlenmiş, kollar göğüste çapraz, baş öne eğik durmak.
Semah nefesi: Semah dönülürken okunan nefes.
CEM
Sözcük, Arapça 'toplama, biriktirme, topluluk, kalabalık' anlamlarına geliyor. Alevilerin-Bektaşilerin cemaatle birlikte yaptığı, son derece ayrıntılı kurallara bağlanmış ibadet. Cem, yalnızca dinsel nitelikli bir toplantı değil, aynı zamanda hem ruhen yenilenme, yıkanma ve hem de toplumsal ve bireysel sorgulanma yeridir.
Cem erenleri: Ceme katılan canlar.
<<<<<<
özüne yureğine sağlık sayın KIZIL BABA OZANIM,
Cenâb-ı Hak bu gecelere yemin ederek onların kudsiyet ve bereketini bildirmektedir.
Bugüne "Âşura" denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içindir. Hadis kitaplarında geçtiğine göre ise, bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenâb-ı Hak on peygamberine on değişik ikram ve ihsan ettiği içindir. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir:
1. Allah, Hz. Musa'ya (a.s.) Âşura Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.
2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir.
3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur.
4. Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi Âşura Günü kabul edilmiştir.
5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır.
6. Hz. İsa (a-s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.
7. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.
8. Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.
9. Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.(2)
Hz. Âişe'nın belirttiğine göre, Kabe'nin örtüsü daha önceleri Âşura gününde değiştirilirdi.
İşte böylesine mânalı ve kudsî hâdiselerin yıldönümü olan bu mübarek gün ve gece, Saadet Asrından beri Müslümanlarca hep kutlana gelmiştir. Bugünlerde ibadet için daha çok zaman ayırmışlar, başka günlere nisbetle daha fazla hayır hasenatta bulunmuşlardır. Çünkü, Cenab-ı Hakkın bugünlerde yapılan ibadetleri, edilen tevbeleri kabul edeceğine dair hadisler mevcuttur.
Âşura Gününde ilk akla gelen ibadet ise, oruç tutmaktır. Muharrem ayı ve Âşura Günü, Ehl-i Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes sayılırdı. Nitekim, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Medine'ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi.
"Bu ne orucudur?" diye sordu.
Yahudiler, "Bugün Allah'ın Musa'yı düşmanlarından kurtardığı Firavun'u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur" dediler.
Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam da, "Biz, Musa'nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz" buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.(3)
Aşûra günü yalnız ehl-i kitap arasında değil, Nuh Aleyhisselâmdan itibaren mukaddes olarak biliniyor, İslam öncesi Cahiliye dönemi Arapları arasında İbrahim Aleyhisselâmdan beri mukaddes bir gün olarak biliniyor ve oruç tutuluyordu.
Bu hususta Hazret-i Âişe validemiz şöyle demektedir:
"Âşûrâ, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine'ye hicret edince bu orucu devam ettirmiş ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Âşûrâ gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı." 'Buhari, Savm: 69.
O zamanlar henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı için Peygamberimiz ve Sahabileri vacip olarak o günde oruç tutuyorlardı. Ne zaman ki, Ramazan orucu farz kılındı, bundan sonra Peygamberimiz herkesi serbest bıraktı. "İsteyen tutar, isteyen terk edebilir" buyurdu.(4) Böylece Âşura orucu sünnet bir oruç olarak kalmış oldu.
Âşura orucunun fazileti hakkında da şu mealde hadisler zikredilmektedir.
Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:
"Ramazan'dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?"
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, "Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah'ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir" buyurdu.(5)
Yine Tirmizi’de de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Âşura Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum."(6)
"Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur”(7) hadis-i şerifi ise, bu günlerde tutulan orucun faziletini ifade etmektedir.
Bu hadisin açılamasında İmam-ı Gazali, "Muharrem ayı Hicrî senenin başlangıcıdır. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayamak daha güzel olur. Bereketinin devamı da daha fazla ümit edilir" demektedir.
Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Âşura Gününe denk getirmemek için, Muharrem'in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir.
Bu mânâdaki bir hadisi İbni Abbas rivayet etmektedir. Bunun için, müstehap olan, aşure Gününü ortalayarak, bir gün önce veya bir gün sonra oruç tutmaktır.
Bu günde oruçtan başka hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel âdetlerin de yaşatılması isabetli ve yerinde olacaktır. Herkes imkânı nisbetinde ailesine, akraba ve komşularına ikramda bulunur; bugünlerin faziletini bildiren hâdiseleri hatırlayarak ihsanda bulunursa şüphesiz sevabını kat kat alacaktır. Bilhassa, Peygamberimiz, mü'minin aile efradına Âşura Gününde her zamankinden daha çok ikramda bulunmasını tavsiye etmiştir.
Bîr hadiste şöyle buyurular: "Her kim Aşura Gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder."(9) Bu aile mefhumunun içine akrabalar, yetimler, kimsesizler, konu komşular da girmektedir. Fakat, bunun İçin fazla külfete girmeye, aile bütçesini zorlamaya lüzum yoktur. Herkes imkânı ölçüsünde ikram eder.
Âşura gününün manevi ve berraklığı üzerinde Kerbela karanlığının kesafeti de görülmektedir. 61. hicret yılının Muharrem'ine ait 10. gününde Hazret-i İmam Hüseyin (r.a.) 55 yaşında iken Sinan bin Enes isimli bir hain tarafından Kerbelâ'da hunharca şehit edilmiştir. Bu gadr ve zulmün arkasında Emevi Halifesi Yezid, onun Küfe valisi İbni Ziyad vardır. Yarım asır öncesinden Peygamberimizin bizzat haber verildiği bu ciğerleri yakan olay Hazret-i Hüseyin'i Cennet gençlerinin efendisi olma şanına yüceltmiştir.
Şehitler mükâfatını almış en yüce mertebelere ulaşmıştır. Yüce Allah'ın da zalimlere hak ettikleri cezayı en âdil bir şekilde vereceğinden şüphemiz yoktur. Kader hükme boyun eğen her mü'min bu olaya üzülür, ancak itidalini ve soğukkanlılığını kaybetmez. Duyguları yanlışlara ve taşkınlıklara götürmez. Çünkü meydana gelen bütün olaylar ezelî takdirin bir hükmüdür. Bu açıdan bunu bir "yas merasimi" haline dönüştürmek ehli-i sünnetin itikat ve inancına aykırıdır.
1) Hak Dini Kur ân Dili. 8 5793.
2) Sahih-i Müslim Şerhi, 6:140.
3) Ibtıı Mâce, Siyam: 31.
4) Müslim. Siyam: 117.
5) Tîrmizî. Savm: 40.
6) A.g.e., Savın: 47.
7) İbni Mâce. Siyam: 43.
8) İhyâ, 1:238
9) et-Tergîb ve'l-Terhİb, 2:116.
Bism-i Şah …Allah Allah…
Allah, Muhammed, Ali, Oniki İmam Efendilerimizin ruhu revanları, şâd ve handan ola. Münkir ve münafıklar mat ola, müminler şâd ola. Lokmalarımız dertlere deva ola.
Matem-i Hasan ve Hüseyin ola. Cümlemize haklı hayırlı kısmetler verilmesi için …
Nur-u Nebi, Kerem-i Ali, Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli demine hü.
pirim meme eci humetinden nefesler hak için niyetler hak ile kabul hazir nazir ola dil benden derman HZ ALLHATAN OLa seyit kazim karagöz,,,,
kızıl baba aşk ile 6 gundür orucluyum safir bir damla su içmedi ya cayla içtim ya ayranal içtim orucu hak için tutanlara hak kabul eylesin bir soğanı bile kesmedim bir kıram et bile yemeyiz .sade pilav corban yoğurt bekmez ..candan niyaz ederim sayın bilge yurekli kılızıl baba...
kizilbaba
Korkarım ki sizi yordum. Bağışlayınız. Bir dost muharrem nedir? Matem orucu nedir ? diye sordu. Teferruata girmeden , bir şeyler yazalı, belki sormak isteyip de soramayanlarında kafalarındaki istifhamları gideririz diye yazıyı kaleme aldım.
Birde iki gün önce, Samsun Eğitim fakultesinde DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ öğretmenliğinde öğrenci olan bir şahıs, canlarımızdan biri lie, netten msn yoluyla görüştük. Sonuçta bir öğrenci ve ehli sünnet mensubu bir sünni. sorduğu sorulara yüzeysel, fakat kafasındaki kutsallara dokunarak cevaplar verdim. Kafası allak bullak olmuş. Akabinde can'ımız arayıp durumu izah etti. Kendisine dedim ki, bu yola girmek zulme uğramayı kabullenmek, musibetlere eyvallah demekle başlar. Bir dağ bile Aliyi sevse, musibetler başından eksik olmazsa, bir insan olrak bu yola baş koymak her insanın gargara yapacağı iş değildir. Bir müddet sukun etsin dedim. Ve sitelerdeki adreslerimden yazılarımı takip etmesini söyledim.
Bu haleti ruhiyeyle yazıyı kaleme aldım. İnşaallah hata ve kusur eylemedik dedem.
Rabbim tutulan matem oruçlarımızı kabul buyursun. SAKAHUM YA HUSEYİN- SAKAHUM YA HUSEYİN..
Saygılar arz ettim..
hüü dedem..
Seyit Kazım
güzell bilesinki diyanet 250 ayneti kuranı bilerek sakliyorlar türkiyde kulanmiyorlar her kes ehlibeyt mensubu oçak zade seyit kavimini takip ederse HZ muhammed varcağını HZ ali ile 40 pınarın suyu ile
islamın gerceğini örncek ama bu başımzıdaki emevi nifakları buna musade etmez türkiymede kayıp 250 ayet ise nafile,
camiler bilesnki hz denen ömerin hilafetinden sonra yaptıkları ehlibeyte kufur gaflet kin yani şimdiki tarikatlar gibi kurulan bir vakıf gibi ,,
hepsini burdan yazmak zor 1 ay tutukları orcunun bir manası yoktur sonundan şeker bayramı cocuk bayramı gelen bir gün?**
muharem ayı orucu kutsal bir ehlibeyt orcudur her can bunu tutamaz 12 gun boyunca su içilmiycek bıcakjla hiç bir şey kesilmiycek ..diyanet acıklasın
acıkladığı andan sunilk biter
kimin nereye hizmet etiği cıkara
ozamn senin benim boşa koyun surusune kavla calmamıza gerek kallmaz KIZIL BABA OZANIM SEVGİLER
Temeli İslam olan, yorumda kendi özgünlüğünü koruyan ve içeriğinde barışı, paylaşımı, samimiyeti ve sevgiyi düstur edinen bir inancın, bir geleneğin temel özelliklerini, dayanaklarını ve yaşama geçirilişini teferruatlarıyla, samimiyetle kaleme alarak okurla paylaşan;
Bu bağlamda önemli bir kültür hizmeti sunan Sayın, Mustafa Mesut DURMUŞ (KIZILBABA) Beyefendi' ye teşekkür ediyorum!
Toplumlar farklılıklara sırtını dönerek, yok sayarak ya da tahammülsüzlükle, tepki ile değil; farklıları hayata açılan yaşam pınarları, rengarenk çiçek bahçesi ya da motifleriyle nakışlı işlemeler olarak algıladıkları sürece yaşam daha yaşanılır, toplumsal ve sosyal barış daha kalıcı olacak, Allah' ın yarattığı kullar daha çok tebessümlerle hayata anlam katacaktır. Burada ki ölçü; toplumun, kurulu düzenin barış içinde idamesini bertaraf edecek eylem ve anlayışlardan olabildiğince uzak durmak. Bu da ortak sorumluluk duygusuyla, ortak değer anlayışı ve farklılıklara saygıdan, tahammülden, anlayıştan geçer.
Saygı ve dostlukla...
kizilbaba
Makaleme yazmış olduğunuz değerli yorumunuz ile katkıda bulunduğunuzdan dolayı teşekkür eder, saygılar arz ederim.