NOTALARIN DANSI BARIŞ İŞARETİ
Tıkanmış tüm göç yolları; boşalan köyler sessizlikten utangaç mahcup, dumansızlıktan berrak. Devrilmiş at arabasındaki bebek beşiğinden; süzülmüş uzun otların üstüne. Görmüş zincir kurdu onu; öyle sakin öyle pembe. Vermiş çamura bulanan emziği, önce kendi ağzına götürüp…
Eski bir sarraf toplamış tüm altın saçları; altına çalan ne varsa, serbest kalmış yüksek sesli olanları. Hatta anıları hatta anıların kırıntılarını. Unutulmuş devasa hayaller ve onların için de barınan gündüzperestler. Uzun uzadıya bakışmış sağlam teker ve kırılan teker. “Ayrılık vakti” kim derdi ki yaşlı bir sarraf elinde bozdurulmak yerine tutulacak. O tıkanan yollardan süvariler geçip geriye ne yeşil ne bahar bırakacak. Ters ayaklarıyla yürürken kalan “mutluluk” tüm ağaçları devirecek son kere. Dışlanan peri anlatacak tüm olanı biteni, yakılanı küle döneni. Yıldızlar inecek boş kalan zeminlere; dünyanın içinde yeni bir dünya kurulacak. Verecek yaşlı sarraf elindeki tüm hazinesini. Bebekler doğacak gökkuşağı çarşafı üstüne. Yeşile çalan kaçışları almayacaklar sınırdan.
Ruh iklimim de saatlerce dolanınca acı yazıcısı; buluşacak içimin ayrı kalmış tüm sancıları. Kalan beyaz yüzü gözü berrak bir cadı, yeşil gözlerini dikip bakarak devasa bir tuvale barış işareti yapacak, süpürgesiyle. Tekrar kurulacak hayaller tekrar bağışlanacak eller bilekler. Yasak her ne varsa serbestçe oynaşacak ütopyamda.
Susan bebek halkalara aşık oldu büyüdü, derin bir iç çekmeydi. Kare kare birikti zamanları. Orman yolu ağaçları, kocadı tekrardan. Ağaçların gövdelerine iliştirildi her yaşın fotoğrafları. Kimisi hediye sandı kimisi unuttuklarını hatırladı. Her doğan, her ses, her ne varsa gözlerini açan, yaşam tüm olanları ve onları birer notaya dönüştürdü.
“ Cadı beyaz elbisesinin üstüne yeşil önlüğünü geçirdi; öyle büyük bir tuvaldi ki ortada ki anca yüzyılda tamamlayabildi resmini. Süpürgesiyle oturttu kocaman barış işaretini. Kalanlar nota oldu dinlettiler kendilerini”…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.