- 1395 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Şiirin Kanadında Mektuplar
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Şiirin Kanadında Mektuplar, Ataol BEHRAMOĞLU / Metin DEMİRTAŞ, 1970 /1995 (*)
M. Mazhar ALPHAN
Şair, yazar, eleştirmen ve araştırmacı Ataol Behramoğlu ; 1982 Yılında Asya-Afrika Yazarlar Birliğinin Lotus Edebiyat Ödülü’nü almıştır. 1942 yılında Çatalca’da doğan Ataol Behramoğlu’nun bugüne değin sanat yaşamında yazdığı şiir, düzyazı, anı, gezi, mektup, çeviri, çocuk eserleri; hazırladığı antolojilerle birçok kitaba imza attığını görüyoruz. Bu, edebiyata verdiği önem, sanata adadığı ömür, ete kemiğe büründürdüğü emek ve tecrübe demek...
Şiirin Kanadında Mektuplar’da da görüleceği üzere “Toplumcu Gerçekçi” bir şiir anlayışını benimsediğini, şiirini yeni biçim ve tema arayışlarıyla beslendiğini ve özellikle de imge, metafor, mecaz gibi şiirin yapı taşları üzerinde düşündüğünü gözlemliyoruz.
1970 - 1995 yılları arasında Metin Demirtaş’la yaptığı yazışmalarda, yaşama ve şiire duruşunu "Şiiri gerçek Yaşam olarak algılıyorum. " (7. Bölüm, s.218) diyerek özetlemiştir.
Türk Edebiyatı’nda Ali Sir Nivaî’den (XV. Y.Y.) tutun, Kınalızade Ali’yi (XVI. Y.Y.) , Ahmet Hamdi Tanpınar’ı, Nazım Hikmet Ran’ın Kemal Tahir’e, Özdemir Asaf’ın karısına yazdığı mektupları ve nicelerini, geniş bir yelpaze içinde anabiliriz. Ataol Behramoğlu’nun 1970 / 1995 tarihleri arasında Metin Demirtaş’la yaptığı yazışmaları inceleyecek olursak; yaşamı şiir olan bir şair, bir denemeci, bir yazarla karşı karşıya olduğumuzu görürüz. Kendini kendinden süzerek huzur bulan, edinimlerini şiir potasında eriterek bizlere birçok eser kazandıran Ataol Behramoğlu’nun mektuplarına kısaca bir göz atalım…
Bir yazımda "Dürtülmeyen düşünceler birikim ve düşünce kapasitesiyle sınırlıdır. Düşünce ve paylaşımlar tartışmaya açılmadığı sürece yeni boyutlar kazanamaz; sağlıklı, kesin bir sonuca ulaşılamaz." demiştim. Bu durum Ataol Behramoğlu’nun "Şiirin Kanadında Mektuplar" kitabında, geniş bir süreye yayılan karşılıklı tartışmalarla yeni bir boyut kazanmış, karşılaştırılmalı örneklerle zenginleştirilmiştir. İmge konusu zaman zaman yazılan kitap ve makalelerle birçok şair, araştırmacı ve denemeci tarafından da ele alınıp irdelenmiş ve hâlâ da irdelenmektedir.
Şiirin Kanadında Mektuplar’da Ataol Behramoğlu; mecaz, benzetme, eğretileme, imge gibi söz sanatlarını üzerinde önemle durmuş, örneklerle incelemiştir. Şiir yazan herkesin bu konuları mutlaka bilmesi gerektiğine inanıyorum. Ancak şiir yazarken “Ben bu söz sanatlarını yapacağım.” diyemeyiz. Almış olduğumuz şiir terbiyesi ve şiir anlayışı içinde şiirimizi kurar, sonrası üzerinde düşünür, bitmiş hale getiririz. Burada sezgiler, beş duyu ve beyin arasında bir dönüşüm, bir fırtına başlar. Belki bu dönüşüm ilk dizeden itibaren devreye girer. Gelelim şimdi Ataol Behramoğlu’nun bu konudaki karşılaştırmalı örneklerine...
Vezin, sözcük, benzetme, mecaz, eğretileme, imge hakkındaki düşüncelerini 9/05/1982’de Kartal-Maltepe Tutukevi’nden Metin Demirtaş’a yazdığı mektuptan öğreniyoruz. (s.65) 31/10/1982 tarihli mektubunda imgeyi “Tam olarak açıklanmayan bir duygunun, karmaşık bir duygunun dışa vurulması” olarak dile getiriyor. (s.72) Ayrıca aynı mektupta Hilmi Yavuz’un şiirlerine değiniyor ve bu şiirlerde imge olmadığını; benzetme, mecaz, cinas türünden çeşitli teknik öğelerin profesyonelce kullandığını saptıyor. Yine aynı tarihli mektupta Behçet Necatigil’in “Bir gün gelir bu yollardan / Şahit ister geçtiğime” dizesinde de imge olmadığını söylüyor. (s.73) Metin Demirtaş’ın; Mayokovski’nin dizelerinden örnek vererek, imge olup olmadığı sorusunu; “Gökyüzü ne kadar cömert / Bol keseden ne çok yıldız sunmuş geceye” dizesinde imde yoktur, benzetme vardır; diye yanıtlıyor. Yine Mayokovski’nin “Dayadım yüzümü/ Çilli yüzüne yağmurun” dizelerinde ise benzetmeyi aşan, imgeye yaklaşan bir sezinletme olduğunu vurguluyor. Kısaca Ataol Behramoğlu; bizde düşülen en büyük hatanın; imgenin benzetme, mecaz, cinas vb. türünden söz sanatı öğeleriyle karıştırılması olduğunu, örnekleriyle dile getiriyor mektuplarında… 30/11/1982 tarihli mektubunda ’İmgenin düşünülerek, mantıkla kurulabilecek bir şey olduğunu sanmadığını söylüyor. Şiirselliğin imgeden kaynaklandığını, Ahmed Arif’in “Hani kurşun sıksan geçmez gecede” dizesiyle açıklamaya çalışıyor. (s.77) İmgeye örneği, İsmet Özel’in “Dudaklarımda çürükler vardı / Dağ çiçeklerinden ötürü … Bir şehrin uzak semtleri gibi gözlerin / Üzgün, kara ayaklanmaya hazır” dizeleriyle veriyor. (s.79) Paris’ten 18/03/1984 tarihinde yazdığı mektubunda “İmge, kavramlar arasında mantığa indirgenemeyecek bir bağın kurulmasıdır; mantığı aşan bir şey, mantığın heyecana, duyguya dönüşmesidir.” diyerek özetliyor. (s. 92)
Ataol Behramoğlu şiir bilgisini “Karşılaştırmalı Şiir Merkezi” olan, Paris Sorbonne Üniversitesi’nde geliştirmiştir. Edinimlerine yeni edinimler katarak şiir üzerine düşüncelerinin dürtülmesine olanak vermiştir. Sorbonne’da edebiyat kuramı üstünde master yapmıştır (s. 105) Bu arada dilbilgisi, sesbilgisi öğrenimine de yoğunlaşmış, kendisini bu konuda yenilemesinin gerektiğine inanmıştır. Özdemir İnce’nin getirdiği N. Akıncıoğlu’nun kitabındaki şiirlerin, ses konusunda önemli örnekler içerdiğini 04/04/1985 tarihli mektubundan öğreniyoruz. (s.97) Örneğin: “Şataraban makamında bir şarkı dudaklarında … Ve çocuklar büyür nar gürbüzlüğünde” dizesinde kaç tane iç uyağın olduğuna vurgu yapmıştır. Aynı mektupta sadece Ahmet Haşim şiirinin değil; tüm Divan, Halk, Servet-i Fünûn, Cumhuriyet Dönemleri’nin şiirlerinin “Ses” (Phoneme) konusunda araştırmalar yapmaya eşsiz olanaklar sağlayan bir alan olduğu üzerinde durmuştur. Bunun kendi şiirlerinin de besin kaynağı olduğunu görüyoruz. Yine bu mektupta Ataol Behramoğlu’nun şiir bilgisini sistemli bir şekilde nasıl geliştirdiğine şahit oluyoruz. Devamlı araştırma içinde olan, bildiğiyle yetinmeyip kendisini sürgit geliştiren bir kişiyle karşı karşıyayız. Nitekim Ataol Behramoğlu doktora tezinde Mayakovski-Nazım ilişkisini, şiirde ritmi, yapıyı, tonlamayı araştırmıştır.
Ataol Behramoğlu’nun mektupları ve irdelediği konularla ilgili söylenecek daha çok şey olabilir. Örneğin organik şiir, mekanik şiir, biçem ve biçim vb... Sonuç olarak diyebiliriz ki Ataol Behramoğlu’nun 1970 - 1995 yılları arasında yazdığı 88 adet mektubu, bizleri şiir sanatı üzerinde düşünmemize olanak sağlıyor. Ataol Behramoğlu’na teşekkür eder, başarılı çalışmalarının devamını dilerim.
(*) Şiirin Kanadında Mektuplar, Ataol Behramoplu / Metin Demirtaş, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, Ekim 1997
M. Mazhar ALPHAN
YORUMLAR
Çok teşekkür ederim Saygıdeğer hocam, Bu değerli önsöz yazınızı bizimle paylaştığınız için.Şiirde poetik yazılar en büyük merakım.Sürekli araştırıyorum.Yazınızdan kitap hakkında edindiğim intiba da şiirimizin tüm unsurlarıyla birlikte sayın üstadlarımızca geniş kapsamlı irdelendiği yönünde.Kesinlikle temin edeceğim bir kitap.Teşekkür ederim bu değerli paylaşımınız için.Selam ve en derin hürmetlerimle.
Şükran AY tarafından 11/28/2011 7:26:46 PM zamanında düzenlenmiştir.