- 754 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ninemin kakları...
Meyvenin kurusuna "kak" denildiğini daha çocukluğumdan bilirdim ve bundan yapılanın da "hoşaf" olduğunu...
Lakin "komposto" ile "hoşaf" arasındaki farkı öğrenmem de epey zaman almıştı.
.................
Çocukluğumuzda kasabamızın Saksağandere,Karamusul,Yılanlıkuyu,Tuzludere diye adlandırılan meralarına hayvan otlatmaya giderken,ninemin,
-Kızanım şu küçük torbacağızına da güvemleri koy getir dediği hep aklımdadır.
Ben de ninemi kırmamak için küçücük boyutta,yuvarlak ve mora çalan renkte olan güvemleri toplamak için saatlerimi verirdim.Kaldı ki başka eğlence "aracı" olmayınca da bu iş epey eğlenceli geliyordu insana.Çünkü "monoton" bir hayatın rengi gibiydi...Onları eve getirince ninem onları çizer,küçük bir tepsi içersinde güneşe bırakırdı.
Güneşte kurumaya başlayan güvemler "kak" halini alınca toplanır,ağzı büzgülü bir torbanın içine neredeyse bir avuç kalmış biçimde konurdu.
Kak torbasını doldurmak için epey çaba göstermek de gerekmekteydi.
...................
Biraz daha büyüyünce,nineme bu "kak "merakını sormaya başlamıştım.
O da,
-Balkan Savaşı "patlamadan" önce güvemleri çizili olarak evimizin çatısına bırakmıştım.Abe kızanım her şey o kadar acele oldu ki,onları "alamadan" muhacirlik başladı derdi.
Derdi ama gözleri dolar,sonra da anlatır dururdu.
Köyünün adının da Cabiler olduğu aklındaydı.
İnternet üzerinden bu köyü de "görmem" mümkün oldu zaman içersinde ve halk arasında böyle de adlandırıldığı,Kırcaali’nin yakınındaki bir Türk köyü olduğu...
....................
Bütün bu duygusal yolculuk nereden mi aklıma geldi?
Bugün "Dedemin İnsanları" adlı filmi izledim.
Muhacirliğin ya da mübadelenin yarattığı duygusallığı "derinlemesine" anlatmıştı yönetmeni Çağan Irmak.
Duygulandım.
Bütün ömrü boyunca "kaklarını" hem de güvem kaklarını hayal eden "ninemi" hatırladım.
Sonra oturmanın bile kısmet olmadığı düz damlı evlerini...
YORUMLAR
sabri ayçiçek
Bir edebiyatçı geçmişteki mutlu anları "anmayı" sanat olarak niteler ve şöyle der:
-Bende mutlu anlarımı yad etme sanatı vardır...
Galiba zaman zaman bu sanatı kullanmak gerek.