- 1884 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Şu BİZİM KIRŞEHİR !
18-19-20 Kasım 2011 tarihlerinde İLESAM Kırşehir Temsilcisi Sayın Zübeyde GÖKBULUT’un Kırşehir Valiliği ve diğer tüm yerel kuruluşlarının tam desteği ile düzenlemiş olduğu “2.Ulusal Kırşehir Aşık Paşa Şiir Şöleni”ne katılmak üzere 18 Kasım Cuma akşamı vardığım Kırşehir’de beni değerli büyüğüm ve ağabeyim, Uğur GÖKBULUT ve şair kardeşim Kadir TURAN karşılayarak akşam yemeği için toplandıkları ASPAVA yemek evine götürdüler. Gerçi o gün saat 14.30 da Prof.Dr.Ahmet GÜNŞEN’in vermiş olduğu “Âşık Paşa” konulu konferansa yetişememiştim. Ama aynı akşam Termal Kaplıca Otelde Sayın Hüseyin SARI’nın kendi emekleri ile yaptıkları çiğ köfte ikramı ve Kırşehir’in yetiştirdiği THM sanatçısı Abdullah GÜNDÜZ için hazırladıkları sürpriz doğum günü kutlaması hepimizin içini ısıttı.
Ertesi gün erkenden Kaman’a hareket edildi. Kırşehir için bir gurur vesilesi olan yüzlerce varlıktan birisi olan yaklaşık 3000 metrekarelik alan kaplayan, 5000 yıllık tarihi geçmişe ışık tutan Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesi, sorumlu arkelolog eşliğinde gezildi. İnsanın bulunduğu topraklarda geçmişte yaşayan insanlarla olan şaşırtıcı bir bağı var. Sanırım o bağ ancak bu tür kültür ziyaretleri ile canlı kalabiliyor.
Sonrasında ziyaret ettiğimiz Kaman Abdallar Derneğinde bizi kendilerine has tarzları olan davul ve zurnalarla karşılayan Kırşehir Abdalları hepimize duygulu anlar yaşattı. Bir ara yanımda bulunan Zübeyde GÖKBULUT bana; “Yüzlerindeki ifadeye bak dedi. Nasıl da mutlular ve ne kadar doğal gülüyorlar, tıpkı şiir gibiler.” Dediğinde ben de aynı şeyleri düşünüyordum. Ona; “Asıl sen şuan burada bulunan herkesin yüzüne bak, abdallardan yayılan pozitif enerji herkesi nasıl da aynı tebessümde ortak kılmış.“ dedim.. Gerçekten de herkesin yüzü aynıydı. İşte dedik şiir bu. Çünkü Dernek başkanı Adem Bey refakatinde sunulan karşılama merasimi gerçekten şiir gibiydi. O şiirsel coşku ile soluğu Kırşehir’in sarıp sarmaladığı Ozan DADALOĞLU’nun anıt mezarında aldık. Burada Kırşehirli araştırmacı-yazar Mümtaz BOYACIOĞLU tarafından verilen kısa brifinge göre DADALOĞLU’nun Çukurova’da doğup büyüse de ömrünün en önemli zamanlarını Kırşehir’de yaşamış olduğunu öğrendik. Kaman’da yenilen öğlen yemeğinin ardından, Belediye Başkanı Sayın Erhan TALU’nun sıcak dost ikramları ile şereflendik ve orada kendisine bilfiil teşekkür ederek Kırşehir’e doğru yola çıktık.
Kırşehir’de; Türkçenin zenginliğini savunan ve eserlerini Türkçe olarak yazan, mutasavvıf ve halk şairi Aşık Paşa’nın türbesini, arkasından 1273 yılında Kırşehir valisi Cacabey Bey tarafından, dünyanın ilk gözlem evi olarak inşa edilmiş yapısı olan o zamanki Gökmedrese, şimdiki Cacabey Camisini ziyaret ettik. Döneminde astronomi yüksek oklu olarak hizmet veren muhteşem medresenin dört yanında bulunan ve her biri roket atılışı sırasındaki aşamaları gösteren dört yuvarlak, sütunlu kubbedeki intizam ve düşünüş adeta kanımı dondurdu. Ecdadımın kudretli ilminin yerinde şimdi yeller esiyor demekten kendimi alamadım.
Son olarak yolumuzun üzerinde Kırşehir’li şair ve araştırmacı İbrahim ÖZDEMİR’in evini ziyaret ettik. Çünkü İbrahim Bey şairliğinin yanı sıra büyük bir antika eşya ve tesbih koleksiyonuna sahip.
Otele geldiğimizde beklenen diğer konuklarımız da gelmişlerdi. Lobide Bahaettin KARAKOÇ’u gördüm evvela. Sonra Cemal SAFİ hocamızın da orada olduğunu fark ettim.
Ne diyebilirim ki, ikisi de kendi alanlarında birer duayen, hislerim tarifsiz. Bahaettin Hocamızın elini öperken şair olmak ne güzel şey diye düşündüm. Evet şair olmak, hele de böylesine kültür elçiliği yapmak sıradanlıktan çok uzakta olmak demekti.
Kırşehir Belediyesinde yenen akşam yemeğinin ardından İl Kültür Müdürlüğüne geçildi.
Daha sonra THM hocası Sayın Abdullah GÜNDÜZ programı başlatırken salonu İstiklal Marşımızı okumaya davet ettiğinde adeta salon yıkılıyordu. Ne kadar güzel bir marş okundu o gün. Kırşehir’den tüm yurda “Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!” diyen gümbür gümbür bir Anadolu vardı! Öylesine duygulanmış ve heyecanlanmıştım ki, daha sonra bu kutlu heyecanım, sahnede kendi şiirimi okurken de kendini gösterecekti!
İstiklal marşımızdan sonra İLESAM Kırşehir temsilcisi şair Zübeyde GÖKBULUT’un veciz konuşmasının ardından Kırşehir Valisi Sayın Mehmet Ufuk ERDEN nazik konuşmasını yaparken, bu toplantıya adını veren Âşık Paşa’dan bir şiir okumayı da ihmal etmedi. Daha sonra İLESAM Başkanı Sayın M.Nuri PARMAKSIZ konuşmasını yaptı ve başta Bahaettin KARAKOÇ olmak üzere programa davetli tüm şairler sırası ile şiirlerini okudular. Her iki hocamızın kendi seslerinden kendi şiirlerini dinlemek bu güne kısmetmiş, mutluluğumu anlatmak mümkün değildi.
Program aralarında programa Ankara’dan katılan THM sanatçısı Cemile YÜCEL muhteşem sesi ile 2 Kırşehir bozlağı okuyarak gönülleri mest ederken, Üstat Cemal SAFİ’nin “Vurgun” adlı eserini yine üstadın huzurunda canlı olarak okuyan Kırşehirli bir hanım sanatçının (….) anlamlı heyecanı da o dakikalara adeta damgasını vurdu.
Program sırasında dikkatimi çeken çok önemli bir husus var ki bu toplantıyı şimdiye kadar katıldığım bütün etkinliklerin önüne geçiriyor. Evet, diğer şehirlerin aksine protokol, özellikle de Kırşehir Valisi Sayın Mehmet Ufuk ERDEN’in, programda ailesi ile birlikte olması ve programı başından sonuna kadar büyük bir nezaket ve fedakarlık ile izlemesi bizleri çok mutlu etti. Protokol salondan ayrılmadığı için hiç kimse de ayrılmadı ve salon toplantı sonuna kadar izleyicisini de, ciddiyetini de muhafaza etti. Bu sebeple kendisine ve refakatindeki diğer protokol üyelerine ve Kırşehir İl Kültür Müdürüne bir kere daha teşekkürü borç bilirim.
Akşamki program otelimizin şark köşesinde, çay ve yöreye ait saç böreği ikramı ile son bulduğunda saat gecenin neredeyse 3’ü olmuştu bile. Bir yandan böreklerimizi yiyip, bir yandan da Bahaettin KARAKOÇ hocamızın hem nükteli hem de tecrübeli sohbetinden yararlanırken sabah erken gidecek arkadaşlarımızı vedalaşarak ayrıldılar.
Normalde diğer etkinliklerde kahvaltıdan sonra vedalaşıp ayrılma faslı yaşanırken, 20 Kasım 2011 sabahı kahvaltıdan sonra hep birlikte Seyfe Gölüne hareket ettik. Aman Allah’ım inanılmaz bir geziydi bu. Ben göldeki flamingoları görmeyi umut ediyordum ama hava sisli olduğundan göremedik. Fakat gölü seyir için çıktığımız tepeden bir anlık sessizliğe bürünüp farklı kuş seslerini adeta kulaklarımızla imbikledik. O anki ruh halimi şimdi anlatmak çok zor.
Program dahilinde olan ve Seyfe Gölü Ekoloji Derneği Başkanı Sayın Ömer ÇETİNER’in, bize Seyfe Gölü hakkında verdiği bilgiler eşliğindeki sunum harikaydı. Özellikle de yöredeki ekolojik yapının korunmasını amaçlayan çalışmalara hepimiz hayran kaldık. Ama ben en çok semazen çiçeğini görünce duygulandım, çünkü bu bitki benim çocukluğumdan beri hayranı olduğum bitkiydi ve ben onun taç yapraklarının tam açılma anında bir semazen ortaya çıktığını yeni öğrendim. O an, içimi sonsuz bir ilahi tefekkür kapladı, gözlerim ve ruhum, ağlamanın anlayabilmekten geçtiğini bir kere daha idrak ederken gücü her şeyi yaratmaya yeten rabbime sonsuzca şükrettim.
Yok artık düşündüğümü söyleyeceğim. Biz Allah’ın sıra dışı ve sevgili kullarıyız ve adeta ilk iki günü aratmayan, bilakis daha da mükemmel kılan veciz bir uğurlanma programındayız. Çünkü öğlen yemeğini yemek üzere Malya Tarım İşletmesine vardığımızda az sonra Sayın Valimizin de yine il protokolü ile bize eşlik edeceğini öğrendik. Malya tarım İşletmesi Müdürü ….. nün nezaketli ve cömert ev sahipliğinde çok nezih bir yemek yendi ve arkasından çay ikramı ile yine nezih bir sohbet edildi. Daha fazla dayanamadım bu farklılık ve sıra dışı ihtimam için kendilerine ve diğer emeği geçenlere bilfiiil teşekkür etmek istedim. Tüm arkadaşlarım adına bu teşekkürü yaptığımda her anı gerçekten dolu dolu geçen, şiir ile başlayıp, kültürel manada amacına ulaşan ve her birimizde unutulmayacak anların hatırasını bırakan 3 koca günün tatlı rehavetindeydik hepimiz.. Sonrası birer birer elveda!
En son ayrılan misafir olmam sebebiyle bir de Zübeyde ablamızın evinde özel olarak ağırlanmanın ayrıcalığı ile diyorum ki; öyleyse şimdi bir kere daha teşekkür zamanıdır.
Kırşehir adının Âşık Paşa ile bütünleşmesinde şiir aracılığıyla bir kere daha ön ayak olan ve şimdiye kadar katıldığım etkinlikler içerisinde en güzeli olan bu etkinlikle doyumsuz güzellikler tatmaya davet eden, ağırlayan sevgili dostum, ablam Kırşehirli değerli şair Zübeyde GÖKBULUT’a, bu süreçte eşinin yanında olup inanılmaz bir özveriyle bizleri rahat ettirmek için elinden geleni yapan Sayın Uğur GÖKBULUT’a ve onu hiç yalnız bırakmayan güzel kızına teşekkür ederim.
Sayenizde Kırşehir’den ve diğer şehirlerden gelen pek çok şair dostumu fiilen tanıma şansım oldu. Sizleri de asla unutmayacağım.
K/argülünüz!
YORUMLAR
Yurdumuzda olanlar şanslılar her gün beş vakit ezan sesimanevi güzellikleri.Vatanımızın her yeri cennet gibi güzel.Olduğum yerde harika yemyeşil ama vatanımı çok özlüyorum.Vatanımızın köşelerinden yazılarıda görünce okumadan geçmiyorum kutlarım Sydney den selamlar..
ALMILA KARGÜLÜ
Sevgili YEGANEM, keşke memleketimizde yaşayanlar da bilseler bu kıymetli yurdun gerçekten de emsalsiz olduğunu.
Yorumunuz da çok kıymetlidir bu minvalde... Teşekkür ederken, Memleketinizden, Bursa dan size kucak dolusu selam gönderiyorum...
Yeganem
Bursa da öğretmenim var çok güzel yemyeşil her yer.
Orda film çekilen Karlıdağ a götürmüştü öğretmen hanım .
Yurdumuzu çok özledim bakalım ne zaman kısmet olur.
Her zaman dediğim şudur yurdumun her zerre toprağı değerli.
Orda indiğimizde tam dışarı çıktık hava alanından ezan okunuyordu yemin etmiştim toprağını öpecem gidince yurdumuzun .Ezanıda duyunca abdestliydim parkta yedek örtümün üzerine secde etmiştim .
Sevinçle ağlıyordum o sese.
Gelen geçen bakıyordu hastamı dediler.
Yegenimse ablam uzun zamandır yurt dışında çok duygulandı demişti.
Hiç unutmam bazıları dudak büktülerdi.Bazılarıda kızım üzülme bak burdasınya demişlerdi.
Yazdığımı okuyanlar da dudak büküp güleceklerdir.
Ama asıl gülünecek olan o ulvi manevi milli duyguları kaybedenlerin düştüğü durum bence..
Tekrar teşekkür ederim güzel yazına.
Şiirlerini de okuyorum zaman zaman başarılar.Allah milletimizi korusun .Selam ve dua ile....
ALMILA KARGÜLÜ
"Ezan-ı Muhammedi" isimli şiiir yazmış ve onu bir siteye çift ezan fonuyla eklemiştim. Sonra dışişleir bakanlığınd agörevli kuzenim görmüş kendi sitesine almış ve beni aradı.
"abla şuan ezan şiirini Jaaponya dan arkadaşlar dinlemişler ve hngür hüngür ağlıyorlar" diye.
akabinde ise Avustralya da yaşayan bir arkadaşım tel açtı.
"kargülüm şuan şiirindeki ezanı dinliyorum ve kendimi memleketimde hissettim, ağlıyorum diye"
Aynı mesajı Almanya da yaşayan öğretmenim Sevgili Şükran GÜNAY da verdi bana.
ben memleket yoksunluğu yaşamasam da o gün öğrendim, memleketinden uzak olanlar için bir ezan sesinin kıymetini.
sizi toprağı öptüğünüzde anlamayanlar umarım vatan yoksunluğu çekmezler.
Öyle samimi idi ki yazdıklarınız içim kabardı şairem. Duygularıma eşliğinizden dolayı teşekkür ediyorum.
etkinliğinizi bir kırşehirli olarak canı gönülden kutlarım. Tarihi geçmişi bir çok kültüre beşiklik yapmışlığı ve kendine has özellikleriyle pek tanınmayan bir türlü hak ettiği yeri bulamayan memleketimi sizin dilinizden okuyunca adeta bende sizlerle oraları gezmiş gibi oldum.. yazan kaleminizi saygıyla kutluyorum.
ALMILA KARGÜLÜ
Yazımda da kendi duygularımı yazmadım daha. Zira çok uzun olacaktı. Sizi Kırşehirli olduğunuz için tebrik ederim. Şehrinizle ne kadar övünseniz de az !
Etkinliğinizi kutlarım. Emeğinize sağlık.
''Ecdadımın kudretli ilminin yerinde şimdi yeller esiyor demekten kendimi alamadım. ''
Biz bu hale neden düştük diye sorgulamalı, fakat akıllıca sogulamalı; bilimden ve teknolojik gelişmelerden nasiibini alamayan uluslar, kolay yoldan köşe dönme hevesine kapılan, çalan çırpan basiretsiz yöneticilerin elinde onların ülke meselelerine ciddiyetle eğileceklerini beklemekle sükut-u hayâle uğrarlar hep...
Saygıyla.