İSTEDİĞİN KADAR YİYEREK ZAYIF KALMANIN SIRRI ORDU’ DA…
İSTEDİĞİN KADAR YİYEREK ZAYIF KALMANIN SIRRI ORDU’ DA…
Geçtiğimiz ayların birinde Süleyman Felek’ te yürürken, Akbank’ ın karşısındaki Sağlık Eczanesine bir uğrayayım dedim.
Hani, öğle yemeğini çıkarırız aradan diye, Eczacı Ferit’ e; yıllardır aç kalmış tosbağa gibi gözlerimi süzerek baktım.
Anlayışlı vatandaştır ve de geçmiş yıllarda vergi rekortmenliğine sahiptir. Rekortmen olduğu yıllarda eczanenin önünden geçerken saygıyla eğilip selam verirdim. Bu saygımın yüzü suyu hürmetine, halime de acımış olacak ki, “hadi yemeğe gidelim” dedi.
Yeri dar gelin pozu takınıp, iyi gidelim bari dedim ve papaz Fikret’ in Reis’ ine destur diyerek daldık. Hafif göbek vaziyetinden ötürü Papaz Fikret’ in ot mönüsünden seçtim içim ağlayarak. Kulağımda Orduspor’ lu eski futbolculardan Arif’ in karısı Aysel’ in başöğretmen olarak verdiği ot nasihatleri vardı.
Ben bu hesaplar içindeyken Ferit, eski Kırkpınar Başpehlivanları mönüsünden seçimler yaptı. Onu ver, bunu ver, şunu da ver diyerek masayı donattı. Bir de arka masanın ikramı meyve tabağı gelse tam olacaktı.
Önümdeki ot birikintisini gevişlerken, susuz kalmış köpek yavrusu gibi dilim dışarıda Ferit’ i izliyordum. İnanılmaz bir sakinlikle bütün tabakları sildi süpürdü. Kesmedi, bir de kaymaklı kadayıf söyledi. O an son darbeyi vurmuştu bana. Boş gözlerle bakıyordum. “Ya bu adam hem bu kadar ince, bir de bu kadar yemek yiyor. Nereye gidiyor bütün bunlar” deyip yan masada oturan Cerrah Kenan Uralkan’ a “ Kes abi şu herifi, kobay olarak kullanalım; zayıflığın sırrını keşfedip yedidüvele satıp para basarız” demek geldi içimden.
Neyse, bitti yemek Ferit kalktı ayağa ve dişlerinin arasında bir kürdanla kasaya yanaşıp Papaz Fikret kontenjanından hesabı ödedi.
Geldik eczaneye ve kahvelerimizi höpürdettik. Benim dışımda herkes mutluydu. Çünkü onun yediklerinde gözüm kalmış ve yediğim otları geviş getirmeye başlamıştım.
Eyvallah derken hala soruyordum kendime; “ Yav bu adam yemeği neresiyle yiyor ” diye. Öyle koşan, fit kalmak için kendini paralayan, spor salonlarından çıkmayan bir adam da değildi. Akşama kadar eczanede oturup çalışan bir sefa aracısıydı.
Uzun etmeyelim. Aradan iki saat geçti ve ben yine ayni yerden geçmek zorunda kaldım.
Ferit’ in abisi, müzikten zaman kaldığında ara sıra doktorluk yapan Ahmet Katırcıoğlu ile karşılaştım yolda. Öğle yemeğini bedavaya getirmek için takındığım tavır ve otlar yüzünden hala aç gibi görünüyordum herhalde ki, “ Hadi yemek yiyelim “ dedi doktor. Zevahiri kurtarmak için “ ben tokum, az önce kardeşin Ferit’ le yedik “ dedim. Olmaz, o zaman yanımda gel Cahit’ lerin Kervansaray’ ına gidelim, ben yerken sen de sütlaca gömülürsün diye ısrar etti. Naçar kalmış Hintli pozunda lokantanın kapısını açtık. İçeri doğru hamle yaptık. Saat üçe yaklaştığından kimse yoktu lokantada. Ama masada vatandaşın biri, hem basketçi Hido uzunluğundaki yumurtalı-kıymalı pidesine parmakları ile dalmış, hem de keyifle gazetesini okuyor. Yüzünü göremedik önce ama dikkatimi çekmişti pidenin uzunluğu. Valla bu kadar uzununu görmemiştim.
Doktor yemeğini bitirdi, sıra sütlacına geldi ama benim gözüm hala uzaktaki masadaydı. Adam gazeteyi tam siper etmiş, sutre gerisinden çalışıyordu. Ayağa kalktığımızda yüzünü görme imkanı buldum.
Gözlerime inanamadım. Bu Ferit’ ti… Bana görünmemek için yüzüne gazeteyi siper ediyordu. Uygulamada basılmış işadamı gibi önündeki pideyi saklamaya çalışıyordu.
Sırıtarak Ahlak Masası Şefi kılığında yanına yaklaştım ve “ Bu kadar uzununu görmemiştim. Yaa, senle iki saat önce azgın danalar gibi yemek yedik…Ne bu hal usta” dedim. Yanakları kızarmıştı suçluluk duygusu ile. Kem küm etti, ağzındaki pide parçasını yuttu ve ayağa kalktı. Doktor, Ferit ve ben yürüyerek eczaneye doğru yola çıktık. Ferit hiç ses çıkarmadan arkamızdan geliyordu. Teskin etmek için “ Tamam “ dedim. “ Hiç kimseye söylemeyeceğim. Aramızda kalacak.”
O gün bu gündür bir cerrah bulup bu adamı kesmek ve istediğin kadar yiyerek zayıf kalmanın sırrını inkişaf etmek için fırsat gözlüyorum.
Ey bilim adamları, ey diyetisyenler…
Aradığınız sır burada. Evet bu kentte yaşıyor.
Gelin elele verelim ve istediğin kadar yiyerek zayıf kalmanın sırrını keşfedelim.
İşte o gün bu kentin makus talihi yenilecektir.
İddia ediyorum, bütün dünya buraya taşınacak ve işsizlik, gelir dağılımı vs. bütün sorunlar çözülecektir.
Ferit Katırcıoğlu, kendine dikkat et. Bu yazıdan sonra etraftakiler sana bir garip bakmaya kalkarlarsa sakın şaşırma. Kötü niyetli değiller. Sadece sırrı keşfetmeye çalışıyor olabilirler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.