- 1067 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
Bu Gece Sana İhtiyacım Var
Sana bu gece ihtiyacım vardı.
Böyle demişti geride bıraktığı notunda. Bana demişti, sanki böyle söylerse yanına gelecekmişim gibi. Ama ben uzakta, köprünün öbür tarafındaydım. O ise bir başına adalara bakarak verdi son nefesini, gık demeden. Ya da ben öyle olduğunu hayal ettim. Son nefesinde insan ne der, bilemem. Yanında olmayana küfür mü eder? Yoksa giderayak maçın sonucunu mu merak eder? Sırlarını yanlarında götürürler; bize kalan ise sallanan bir bedendir.
Böyle buldum Özlem’i evin salonunda. Nasıl yaptıysa yapmış, avizeyi indirip kendini onun yerine asmıştı. Anahtarı çevirip içeri girdiğimde sallanıyordu hala. Bu çok zaman geçmediğini mi gösterirdi, yoksa salonda bir hava akımı mı vardı, bilmiyorum. Tek gördüğüm Özlem’in karşımda sarkaç misali sallandığıydı.
Elimin telefona gittiğini farketmedim. Kimi aradığımı da. Mucize eseri karşıma Can çıktı.
“Gelsen iyi olur.”
“Nereye geleyim?”
“Eve”
“Niye ki? Ne oldu?”
“Gelince görürsün. Ama gel.”
Daha önce hiç böyle konuşmadığımdan olsa gerek, Can kapımda bitiverdi. İçeri girdiğinde şaşkınlığı benimkinden büyüktü.
“Hassiktir!”
“Küfretme! Ölülerin yanında küfretme.”
Özlem hala sallanıyor, ikimizin de üzerinde, kapının kirişindeki bir noktaya bakıyordu.
“Abi, sen mi yaptın?”
“Yapsam, salonumun orta yerine mi asarım?”
Bir Özlem’e baktı, bir salona.
“Bilmem” dedi “Adam öldürdükten sonra her şey yapılır.”
“Ben yapmadım” dedim. İnanmış gözüktü.
“Ne yapacağız şimdi?”
“Bilmem. Benden daha sağlıklı düşünürsün diye seni çağırdım.”
“Polisi arayalım; onlar bilirler.”
Doğru, başka kim bilecek?
“Ara” dedim.
Telefonunu çıkarıp içeri gitti. Niye gittiğini sormadım.
“Birazdan gelirler” diyerek geri döndü.
Kanepeye oturdum. O da karşımdaki koltuğa ilişti.
“Bir şey ister misin?” diye sordum.
“Ev sahipliğinin sırası mı şimdi?”
“Kendi bir şarap açacağım, sen de ister misin diye soruyorum”
“Yok abi, sen içeceksen iç. Ama unutma, birazdan polisler gelecek. Yok yere onları kıllandırma.”
Doğru söylüyordu. Mutfağa gidip kendime bir gazoz çıkardım. Özlem severdi bunları: “Sen sun, ben içeyim” derdi lafı geçtiğinde.
İlk yudumları alırken tekrar Özlem’e baktım; makyaj yapmamıştı. Üzerinde geceliği, bir gidip, bir geliyordu.
“İndirsek miydi?” diye sordu Can.
“Bırak kalsın, sonra sorumlusu biz oluruz.”
“Sen değil miydin zaten?”
Ben miydim? Bilemedim.
YORUMLAR
Çay molamda okuyacak yeni ve kaliteli birşey bulamayınca sayfanızı açım. Bu öyküyü okumamıştım.
Nasıl bu kadar soğukkanlı bu insanlar. Biri bana üzerinde öyle bir not bırakıp kendini assa, hayatım boyunca gülemem herhalde.
Gittikçe modası geçen öykücülük adına şans çalışmalarınız.
Kutluyorum ve saygılar sunuyorum.
İlhan Kemal
Kendini asmanın bir büyüsü var. Ölüyorsunuz ama hala ayaktasınız; hatta herkese tepeden bakıyorsunuz. Öyküde bahsedildiği gibi bir hava akımı filan varsa ufaktan hareketli bile sayılırsınız (William Golding'in Sineklerin Tanrısı'nda şişip inen paraşütü yüzünden sürekli hareket halinde olan ölü pilot sanırım bu konuda bir zirvedir). Böyle bir mizanseni düşünen ölü karşısında gülünür mü, kokteyl parti mi yapılır; cevabı insanların kendisinde. Saygılarımla.
İlhan Kemal
İlhan Kemal
Cesaret verici yorumunuz için teşekkür ederim. Saygılarımla.
“İndirsek miydi?” diye sordu Can.
“Bırak kalsın, sonra sorumlusu biz oluruz.”
“Sen değil miydin zaten?”
Ben miydim? Bilemedim.
Bende bilemedim.Ama öykünün adında gizliydi.Bu gece sana ihtiyacım var...
Sizin öykü kahramanınızın bu soguk kanlılıgı karsısında intihar belkı abartı ama iyi bir dusunmeye ıhtıyac varmıs.Yazık olmus Özleme:))
Bakıs acınızla olaylara yaklasımınızı sevıyorum.Kalemınıze saglık.Saygılarımla...
İlhan Kemal
Özlem e yazık olmuş çünkü mesajının satır arası bize yaşamak istediğini söylüyor.
Teşekkür ederim bu güzel yorum için. Saygılarımla.
nuray telli
İlhan Kemal
nuray telli
İlhan Kemal
nuray telli
nuray telli
Be de böyle bir sahneyle karşılaşsam tepkim ne olurdu diye düşündüm. Anlatım o kadar güzel ki gözlerimin önünde sallanan Özlem'i gördüm.
Belli ki bir anlık kriz sonucu asmış kendini...Tebrikler, sevgilerimle...
İlhan Kemal
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Sevgilerimle.
İlhan Kemal
Karakterlerin gerçekliğinden bahsedilince aklıma kendisi ölüm döşeğindeyken karakteri doktor Bianchon u yanına çağıran Balzac geldi. Umarım bir gün ben de kendimi o denli inandırabilirim.
Yeniden yorum yazdığınızı görmek çok güzel. Saygılarımla.
ne kadar sade bir anlatımınız var..
tam benim sevdiğim bir dil..
kelimelerle oynamadan..
tebrik ederim..
sevgilerimle..
İlhan Kemal
İlhan Kemal
İlhan Kemal
Roza
Bazen anlık itkiler felaketimiz olabiliyor evet...
Sıradışı düşünce aritmetiği yaptırıyor yazınız...
Ölüm, her gelişi ile kapımızı zorlasa da zorlamasa da peşine sorgusuz düştüğümüz asalaet!
Tebrikler...
İlhan Kemal
Ölüm hem de bu şekilde. İnsanın tüyleri ürperiyor. Kızın birine ihtiyacı olduğu notundan belli ama o köprünün öbür tarafında. Belki yanında olsa ölmeyecekti ama bence bir şekilde yine kendini öldürmeye çalışırdı. Sorumluluk üstlenmek hele ki böyle bir durumda ne kadar zor olsa gerek. Acaba daha ölmemiş miydi? Çok başarılı bir öyküydü. Ölmeden önce insan ne hisseder acaba? Derin bir mevzu. Kutlarım. Saygılarımla.
İlhan Kemal
“İndirsek miydi?” diye sordu Can.
“Bırak kalsın, sonra sorumlusu biz oluruz.”
İlginç bir sahne...Acaba, aynı durumda 100 kişinin kaçı, özneyle aynı davranışı gösterir? Biri mi, ikisi mi? 98'i daha kapıdan girdiğinde asılı olanı indirme uğraşısı mı gösterir acaba? Ustalığınızı taktir etmeye devam ediyorum.Saygıyla...