- 3146 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
CENNET YAMAÇLARINDA GEZEN KADINLAR
CENNET YAMAÇLARINDA GEZEN KADINLAR
Tarih penceresinden baktığımız zaman bulunduğu devirde yıldız gibi parlayıp adeta ismini altın harflerle o asra mühür gibi yazdıran nice kadınlar vardır. Mesela Hz. Muhammed (SAV)’in “Cennet kadınlarının en üstünleri Hatice Binti Huveylid, Fatıma Binti Muhammed, Meryem Binti İmran, Firavun’nun Zevcesi Âsiye Binti Muzahimdir.” (1) diye buyurarak bu abide şahsiyetlerin bulunduğu dönem ve şartlar itibariyle ne kadar müstesna kişiler olduğunu vurgulamıştır.
Hz. Meryem’in Allah’ın Övgüsüne Mazhar Olması
Hz. Meryem, ismi Kuran-ı Kerim’de geçen tek kadın olması ve Cebrail (AS) ile konuşması itibariyle çok önemli bir konuma sahiptir. İmran kızı Meryem’in maruz kaldığı imtihan o kadar büyüktü ki zannedersem bu yükü dağlar, taşlar dahi kaldıramazdı. Ancak bu iffet abidesi ve doğruluk timsali kadının bu çetin imtihandaki dirayeti ve duruşu ona beraberinde Allah’ın övgüsünü ve korumasını getirecektir. Kur’an-ı Kerim’de "Rabbı onu, güzel bir şekilde kabul etti. Ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi ve Zekeriyya’yı onun bakımına memur etti. Zekeriyya, Meryem’in bulunduğu mihraba her girdiğinde onun yanında yiyecek rızık buldu. Bu, sana nereden geldi ey Meryem!" dedi. Meryem; "O, Allah tarafındandır. Şüphesiz Allah dilediğini hesapsız bir şekilde rızıklandırır" dedi" (2) şeklinde kendisinden övgüyle bahsedilir.
Hz. Meryem’in babasız bir şekilde Allah’ın izniyle Hz. İsa’ya gebe kalması ve sonrasında geçirdiği o zor süreç onu Allah’ın övgüsüne layık kılmıştır. Eğer kadınlardan da peygamber gelseydi şüphesiz bunların başında Hz. Meryem gelirdi.
Hz. Asiye’nin Firavunla (Kocasıyla) İmtihanı
Hz. asiye firavunun karısıdır. Kur’an-ı Kerim’de Hz.Âsiye’nin durumu şöyle anlatılıyor:
“Allah (cc) iman edenlere de Firavun’un zevcesini bir misal olarak getirdi. O vakit o “Ya Rabbi bana katında cennette bir ev yap! Beni firavundan ve onun kötü amellerinden kurtar! Beni o zalimler gûruhundan selamete çıkar! demişti." (3)
Hz. Âsiye o zalim ve hain Firavun’un karısı olduğu halde, Allah’a iman eden bir kadındır. Allah’a imanı ve Hz. Musa’yı himaye etmesi sebebiyle Allah (cc) ona yüksek dereceler vermiştir. Hz. Asiye aynı zamanda Peygamber Efendimiz (SAV)’ in övgüsüne mazhar olmuştur.
Samimi ve imanında sebatlı bir kadın olan Hz. Asiye, ibadet vakti geldiği zaman bir bahane bulur, odasına çekilir ve orada Allah’a ibadetini gizlice yapardı.
Hz. Asiye sonunda Firavun’un emri ile işkencelerle öldürüldü ve bu çetin imtihanda kazanan oldu.
Hz. Hatice’nin Diğerkâmlığı ve Cömertliği
Hz. Hatice validemiz soylu ve zengin bir kadındı.40 yaşında iken Peygamber Efendimiz (SAV) İle evlenmiş ve vefat edene kadar O’nun en büyük can yoldaşı olmuştur. Bu büyük kadın İbrahim hariç Peygamberimizin bütün çocuklarının annesidir. O aynı zamanda ilk Müslüman olması hasebiyle hem büyük bir imtihan geçirmiş hem de sonrasında servetiyle ve yaşamıyla Peygamber Efendimiz (SAV)’e bütünüyle destek olmuş ve bu çetin yolda onun en önemli yoldaşı olmuştur.
Çok büyük bir servete sahip olan Hz. Hatice fakirlere, düşkünlere yardım etmeyi de ihmal etmemiş ve bu âdetini Peygamberimizle evlendikten sonra da devam ettirmişti. Evet, dünya malına muhabbetin bu denli olduğu zamanda başkalarına en ufak bir şey verirken canları çıkan çoğu insanların tam aksine Hz. Hatice bütün servetini Hz. Muhammed (SAV)’in ayağına dökmüş ve onun yüce davası için sadece kendi servetini değil, canını dahi adamıştı ve o büyük dava uğruna bütün çilelere severek katlanmıştı. Hz. Hatice validemizi büyük yapan da bu diğerkâmlığı ve cömertliğiydi.
Hz. Fatıma’nın Fedakârlığı
Hazreti Fatıma Peygamber Efendimiz(SAV)’in kızı ve aynı zamanda gelmiş geçmiş nice seyyid ve şeriflerin anasıdır. Peygamber Efendimiz (SAV)’in soyu Hz Fatıma’nın çocukları vasıtasıyla devam etti. Hz.Fatıma duruşuyla, bakışıyla, yürüyüşüyle yani bütün hal ve hareketiyle Peygamber Efendimiz (SAV)’i andırıyordu. Bu özelliklerinden dolayı ‘Eşref-un Nisa’ yani ‘Kadınların Hanımefendisi’ övgüsüne mazhar olmuştur. Aslında, Hz. Fâtıma isteseydi çok lüks bir hayat sürebilir, bir değil birçok hizmetçisi olurdu. Ancak Hz. Fatıma lüksün ve şatafatın yerine sıradanlığı seçti, tıpkı İslâm toplumunun diğer mümtaz fertleri gibi. Hz. Fâtıma annesi Hz. Hatîce’den kalan bütün mirası İslâm yolunda Allah için Resulullah (SAV)’a vermiş ve evlendiği zaman sıkıntılarla karşılaştığında da bunda hiçbir pişmanlık duymamıştı. Hz. Fatıma da annesi gibi fedakârlığı ve diğerkâmlığı ile İslam toplumunun diğer fertlerine örnek olmuştur.
Peygamberimizin vefat edeceğini öğrenince çok üzülmüş ancak yine Peygamberimizin müjdesiyle O’na ilk kavuşacak olan kişinin kendisi olduğunu öğrenince yine aynı ölçüde sevinmiştir. Peygamber Efendimiz (SAV) ‘in vefatından sonra ailesinden O’na ilk kavuşan da Hz.fatıma olmuştur.
Daha bu büyük şahsiyetler gibi nicesini burada zikredebiliriz. Ancak bu dört abide şahsiyet dahi kendi itibariyle olayı özetler mahiyettedir. Zira kadınların üstlendiği rolün hakkını verdiği zaman nasıl da bulunduğu asra mühür vurduklarını görmüş oluyoruz.
Kadının Ailedeki ve Toplumdaki Önemli Rolü
Evet, başta da zikrettiğimiz gibi kadınların içtimai hayatta ve ailede nasıl temel roller üstlendiğini bu örneklerle daha iyi anlıyoruz. Gerek Dünya tarihinde gerek İslam tarihinde ve gerekse Osmanlı tarihinde, baktığımız zaman bu anlamda ismini zikredebileceğimiz nice kadınlar vardır.
İnsan en temel eğitimini ailede alır. Aile sağlam temellere dayanıyorsa o toplum topyekûn zirveleri yakalar. Çünkü bireylerin ilk eğitimini aldığı kişi yani ilk öğretmeni annesidir. Eğer anne çocuğa evrensel değerleri ve İslami prensipleri bihakkın öğretmişse o toplumun temeli çok sağlamdır ve o toplumun geleceği de emin ellerdedir demektir.
Kadınların kendilerini iyi yetiştirmesi ve bu abide şahsiyetleri kendi hayatlarında örnek almaları onlar için tartışmasız çok önemli ve olumlu sonuçları da beraberinde getirecektir. Kadın ailede ve toplumda iffetiyle, dürüstlüğüyle, ilmiyle ve ahlakıyla çok önemli katkılar yapabilecektir.
Anne Olarak Kadın
Kadın içtimai hayatta ve aile hayatında birçok rol üstleniyor. İşte bu bağlamda kadınların üstlendiği veya sahip oldukları rollerin başında elbette ki annelik gelmektedir. Annelik kavramı kadının bulunduğu konum itibarı ile onu zirveye taşımıştır. Hz. Peygamber (SAV)’in ‘Cennet annelerin ayaklarının altındadır.’(4) Hadis-i Şerifi kanaatimce kadınların annelik görevini ifade etmesi bakımından mutlak bir tariftir.
Kadını cennet yamaçlarında dolaştıran ve onu adeta üstlendiği ve/veya taşıdığı roller bakımından zirveye taşıyan elbette ki annelik rolüdür. Kadın ideal manada bir annelik yapıp çocuklarını güzel bir ahlak üzerine yetiştirirse bu onun için belki de hiçbir insanın erişemediği manevi mevkiler getirecektir.
Kuran-ı Kerim’de ’İnsana da, anne ve babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur.(işte onun için) insana şöyle emrettik: bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır.’(5) Ayet-i Kerimesi anne ve baba olarak kadını ve erkeği bir bütün olarak gördüğünü ve Allahın kadına ve erkeğe verdiği önem derecesini de anlamaktayız.
Yine Hz. Muhammed’in (SAV) şu Hadis-i Şerifi de durumu fevkalade güzel özetliyor. Bir adam, Hz. Peygamber (SAV)’e gelip, şöyle dedi:
“Ey Allahın Resulü! Kendisine iyilik yapmaya kim daha lâyıktır?”
“Annen, sonra annen, sonra baban, sonra yakınlık derecelerine göre diğer yakınların,” buyurdu.(6)
Kadının Metalaştırılması ve Eğlence Malzemesi Haline Getirilmesi
Modern hayatın kadına dayattığı rol onu adeta bir meta haline getirmiştir. Kadın bütün hüviyetlerinden arındırılarak adeta bir reklâm ve eğlence malzemesi haline getirilmeye çalışılmaktadır. Kadın bu anlamda özgürleştikçe (!) aslında ruhi anlamda tam bir tutsak haline getirilmektedir. Oysaki İslam kadına fevkalade değer ve önem vermektedir. Kadını bir bütünün diğer yarısı olarak görüyor ve onu toplumun temel dinamikleri arasında görüyor.
Bütün bu örneklerden de anlaşılacağı üzere kadın içtimai ve ailevi hayatta temel rolü üstlenmektedir. Kadınların iyi eğitimli ve üstün ahlaki değerlere sahip olmaları halinde adeta birer Hz Meryem, Hz. Asiye, Hz. Hatice, ve Hz.Fatıma gibi övgüye layık ve manevi makamlara sahip olabilecekleri, aynı zamanda bulundukları toplumu da abad edebilecekleri görülmektedir. Aksi durumda ise modernizmin etkisiyle kadın sadece cinsel bir obje olacak ve günümüz toplumunda olduğu gibi bütün manevi değerlerini kaybedecek ve adeta bir eğlence ve reklâm malzemesi olacaktır.
Mustafa Yücel Demirtaş
KAYNAKÇA
1. Ahmed B. Hanbel, Müsned,c.1,s36 ; Hakim, Müstedrek, c 2, s, 594
2. Al-i İmran, 3/37
3. Tahrim, 66/11
4. Nesâî, Cihad, 6
5. Lokman 14
6. Ebû Hureyre. Buhârî