- 712 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ACI ÇEKİNCE MUTLULUĞU BİLİRSİN
Zor mu ?Bu hayatı mutlu mesut bir şekilde yaşamak gerçekten de anlattıkları kadar zor mu?Yoksa sadece insanların düşündüğü bir ön yargı ya da söylediği bir yalan mı?
Yaşlıların çoğu kez haya oflandıklarını duymuşsunuzdur.Hayata;içinde yaşadığımız sadece kendimize ait olan;fakat sadece bir kişiyi değil herkesi içine alan, açıklanması güç olan bir varlığa acımasızca lakaplar takılmıştır hep.’’Zalim dünya,yalan dünya,kahrolası dünya..." Elbetteki yaşadıkları acılar nedeniyle söylüyorlar bunu ama suçlu hayat değil ki.
İnsanlar neden sadece hayatın kötü yönlerini görüyorlarda,iyi yönlerini görmüyor?Neden oflanıp puflanıyor?Niye insanlar,dünyanın güzelliklerini görmekten yoksunlar?
Bana kalırsa insanlar yaşadıkları acıların değerini bilmiyor.Bu acıyı sadece acı çekmek için yaşadıklarını sanıyorlar.Derinlere inip ayrıntıları incelemeyi lüzumsuz görüyorlar.Aynı zamanda içinde bulunduğumuz duruma şükretmiyoruz genellikle.Sürekli en iyisini,en güzelini yaşamak istiyoruz.Bu da bizde sürekli mutlu yaşama isteğini uyandırıyor.Düşünün bir kere ,bir insan hayatı boyunca hiç acı çekmeden ,sürekli mutlu bir şekilde yaşayabilir mi?Elbette hayır.Düşünelim ki sürekli mutlu,hiçbir sıkıntısı olmadan yaşıyor bu insan.O zaman mutluluk insana sıkıcı gelmez mi?
Sürekli mutluluk demek tekdüze bir yaşam demek.Doğal olarak hayat boyu tekdüze yaşamak insan sıkıcı gelir.Düşünün bir kere acı çekmeden mutluluğun ne kadar güzel bir şey olduğunu,yaşadığınız onca ızdırap ve kötü şeyden sonra mutluluğun ruhunuza ilaç gibi geldiğini anlayabilir miydiniz?Bunun cevabının hayır olduğunu düşünüyorum.Bir şeyin değerini onu kaybedince anlarsınız ya ,bu da aynen öyle bir şey.
Şunu unutmayın ki acı çekmediğimiz zaman mutluluğu mutluluk olarak yaşayamayız.Siz de ne durumda olursanız olun halinize şükredin.Bir şey daha çektiğiniz acılar mutluluğun güzelliğini tatmak içindir.Bunu sakın unutmayın.
YORUMLAR
Doğayı,insan tarihini ya da kendi öz kafa etkinliğimizi düşüncenin incelenmesi altına koyduğumuz zaman,bize ilk görünen şey hiç bir şeyin olduğu gibi olduğu yerde ,olduğu biçimde kalmadığı ama her şeyin hareket ettiği,değiştiği,olduğu ve yok olduğu sonsuz ve karşılıklı ilşkiler ve etkiler yumağı tablosudur.
Düşünce ve bilinç doğanın getirdiği değil,bunlar insan beynin ürünü oldukları ve insanında doğanın çevresi içinde ve çevresi ile birlikte gelişen bir üründen başka bir şey değildir.
Gerçekten,dünya sisteminin düşüncedeki her yansıması,nesnel olarak tarihsel durum ve öznel olarak düşünce sahibinin fizik ve ruhsal niteliği nedeniyle sınırlıdır.
Yaşamsal süreç bir bütündür.Bir şeylerle yetinirken,bir bakarsın yeni bir şeylerin daha ihtiyaç haline geldiği görülür.Bir şeylere nasiplenirken,onun yaşamsal sürecin gerekliliklerine yanıt vermediği görülür.Süreç her zaman yeniliği ve takviyesini ister...Doyumsuz bir dünya var olduğu sürece bu arzularda devam edecektir.Yaşamsal olguların algılarında pozitif yönüne bakılırken; değişimin nedenlerini o perspektifinde görülen doğrular kendi özelliklerini yadsılar.
Evrensel bütünlükle odaklaşan bilimsel görüş değişmemiş olsaydı,yaşamsal süreç o zaman değişime uğramayacaktı.Bilim ve teknolojinin sık sık değişimi zorunlu olan ihtiyaçtan türemiştir.Bir şeyler irdelerken neden,nedensellik,değişim,oluşum gereksinmelerini göz önünde tutmak bir gereksinmedir.Umutsuz ve yeterlilikle bütünleşmek değil,yaşamsal koşulların getirdikleri öznel nedenleri nesnel bir yaşamla örtüştürerek değerlendirmesi vaz geçilmeyen bir koşuldur.
Sevgi ve saygılarımla...
dost46 tarafından 12/31/2011 9:17:34 AM zamanında düzenlenmiştir.