NİFIS MEMIRI
Büyüyünce ne olacaksın? Bütün çocuklara sorulan, olmazsa olmaz sorulardan biridir. Cevaplarda üç aşağı beş yukarı bellidir: Doktor, Mühendis, Pilot vb. Oysa ben o yıllarda “Nüfus Memuru” olmak isterdim. Sadece memur değil, ille de Nüfus Memuru!
Babamın zamansız vefatını henüz idrak edemediğim yıllardı. Annemin içindeki fırtınalardan habersiz, mahallenin sevilen çocuğu olarak anneannemin tek göz odalı evinde, yokluklar içinde ama mutlu mesut büyüyordum.
70’li yılların ilk yarısıydı. Sabahtan akşama kadar sokağın kız erkek bütün çocuklarıyla oynadığımız, Haydar bey’in ağacından kaçak incir topladığımız, elimizde salça sürülmüş ekmekle karın doyurduğumuz, oynarken kafamızı çarptığımızda oluşan şişiğin çiğnenmiş şekerli ekmekle, arı sokmasının çamurla tedavi edildiği, ateşimizin gaz ve sirke ile düşürüldüğü, dişimizin bir ucu kapıya bağlanmış iple çekildiği, sevgililer arasında çocukların mektup taşıdığı ve bu vesile ile sakız şeker hatta harçlıkla nasiplendiği güzel yıllardı. Televizyon yayınlarının siyah beyaz, Maykıl Jakson’un zenci olduğu yıllar…
Sokağımız genelde tek katlı ve bahçeli, bazıları iki katlı evlerden oluşuyor, mübadele sonrası gelmiş olan sakinler, zeytincilik veya balıkçılıkla geçiniyorlardı. Haliyle ahalinin kıyafetleri de yaptıkları iş ile uyumluydu. Kasım ayı geldimi önde eşek, arkasında hane halkı, herkes zeytine gider, gündüz toplanan zeytinler akşam kadınlar tarafından imece usulü, yağlık ve yemelik olarak ayrılırdı. Bu günlerin biz çocuklar için en güzel tarafı, arkadaşlarımızla oyunlarımıza gece de devam edebilmemizdi.
Bir gün sokağımızın denize bakan tarafında bulunan ve bizim apartman dediğimiz 4 katlı binaya birileri taşındı. O zamanlar sokağa birinin taşınması gündemi uzun süre meşgul eden önemli bir olaydı. Bu ailenin benimle akran bir oğullarının olması da bizim gündemimizi belirliyordu. Mehmet Emin, annesinin ifadesi ile Meemedemin. Biraz tutuk bir çocuk olmakla beraber bu onu aramıza almamamız için bir sebep teşkil etmiyordu. Üstelik onların evlerinin önündeki boş arsa oyun için ideal bir alandı. Böylece annesi biricik Meemedemin’ini rahatlıkla kontrol altında tutabiliyordu.
Mehmet Emin’in babası hükümet konağında Nüfus Memuruydu. Annesinin ifadesi ile nifıs memırı. Akşam mesai bitiminde takım elbisesi ve elinde bond çantası ile sokağın başında göründüğü zaman ben, böylesine önemli bir şahsiyetin bizim sokakta oturmasının bir lütuf olduğunu düşünürdüm. Öyle ya herkesin paspal kıyafetlerle dolaştığı, ortaokul mezununun parmakla gösterildiği bir ortamda bir devlet memurunun gönlümdeki yeri başka türlü olamazdı. Karısı biraz tuhaf olsa da, bu Mehmet Emin’in babasına duyduğum saygıya engel teşkil etmiyordu.
Yine arsada oynadığımız bir gün şimdi sebebini bile hatırlayamadığım basit bir tartışma çıktı aramızda. Çocuklar arasında tartışmalar yaşanmasından daha doğal ne olabilir ki. Zaten bizim bağırış çağırışlarımızı sokak ahalisinden önemseyen yoktu. Ya da o zamana kadar ben öyle zannediyordum. Birden Mehmet Emin’in annesinin 2. kat penceresinden ulusa seslenişini tüm çocuklarla beraber pür dikkat dinlerken buldum kendimi:
_ Meeemedemiiin, gel yavrım, oynama onlarla sen. Sen Meemır çocuğusun. Senin baban nifıs memuru!!!
İşte sözün bittiği ve benim ileride hayalimi süsleyen meslekle ilgili olarak aldığım, kısa ve öz brifing buydu. İlerleyen yıllar içinde Nüfus Memuru olamadım ama, o günü de hiç unutmadım.
YORUMLAR
güldürdünüz..
allahda sizi güldürsün..
çok hoştu..
anınızı bizimle paylaşan yüreğe sevgiler..
VarolT
Okuyup yorumlama lütfunda bulunmanızdan dolayı teşekkürlerimle...
VarolT
Bir an için ...Nejat Uygur'un tiyatrolarındaki replikler geldi aklıma...nesef alamıyom gülmekten..nifıs memırı :))))) tebrikler çok güzel bir anı paylaşımıydı...İyi bayramlar