- 2680 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
Şair Sözü Yalan mıdır?
Toplumları toplum yapan hasletlerden biri de Kültür ve sanattır .Kültür ve sanata değer vermeyen toplumlar zamanla yok olmaya mahkûmdurlar.Bizler, öyle bir milletin ahfadlarıyız ki, kültürümüzle nice toplumları, ırkları ve devletleri kendimize hayran bırakmış, dünya mirasına sayısız eserler armağan etmişizdir.Yüzyıllarca, dünya’ya her alanda liderlik yapmış zamanın ilmini, kültürünü ve sanatını şekillendirmişizdir. İşte, bu sanat dallarından biri olan şiiri ve bunları hayata geçiren şairlerin neler anlattıklarını ele alacağız. Şiir, neden yazılır? Şairler, hangi duygularla şiirlerini yazar? Şairler, şiir yazarken yalan söylerler mi? İnsanları aldatırlar mı? Bu konuyu bir çok kere dost meclislerinde,şiir toplantılarında değişik toplumsal kimlikleri olan kişilerle konuştuk,tartıştık. Bir çok arkadaşımız, şairler tarafından yazılanların hayali yalanlar, uçuk fikirler, ütopik alıntılar, velhasılı baştan ayağa yalanlarla dolu süslü kelimeler topluluğu olduğunu beyân ettiler.Onlara, gerekli ilmî ve edebî cevaplar verildi. Lâkin, son zamanlarda yine birkaç yerde böylesi ifadelere ma’ruz kaldık. Artık, bu konuyla ilgili ufak bir araştırma yapmanın zamanı geldi.Fikirlerimizi beyân ederek sizlerle paylaşmanın bu konuyu gündeme getirmenin faydalı olacağını düşündüm.Öncelikle, yapılan bu kısa araştırma sonucu, değerli insanlar tarafından yazılmış olan paragrafları paylaşayım sizlerle.
Burak yıldırım, Üçnokta dergisi-2002 tarihli yazısında şöyle anlatır;
"Şiirde yalan kavramının ne olduğunu (ya da olabilirliliğini) düşünmek için önce şiirde gerçeklik kavramının sınırlarını çizmek (sınırları var mıdır?) gerekir. Şiirde gerçeklik, şiirsel söylem olarak gerçek-yalan, ‘imge’ kavramıyla değerlendirilirse şiirde yalanın imgenin varlığıyla bir yönüyle gerçek-yalan düzleminden uzaklaşıp imkânsızlaştığı diğer bir yönüyle de (yalanın gerçeği gizlemek olduğu tanımı) birçok şiirin yalan olduğu ispatlanmış mı olur.?"
"Ki Derrida, şiirin adeta ‘olmayan’dan hareketle kurulduğunu söyler. Görüntüye getirdiği aslında görüntüde olmayandır, gösterdiği aslında görünmeyendir der. Tüm bunların ışığında Mikel Dufrenne ‘ in “Şairi, şiir yazmaya, kendi özgün yapıtlarını meydana getirmeye çağıran şairlerdir, başka şairlerin yapıtlarıdır.” demesi beni düşündürüyor, acaba şairler birlikte bir yalanı mı büyütüyorlar?
Lawrence Durrell der ki "Şimdi söyle bana, hangimiz büyük yalancıyız?
Ben seni aldattım, sen ise kendini"
Hilmi Yavuz, 26 Eylül 1999 tarihli Star gazetesinin Star Pazar ekindeki ‘Şiir ve Felsefe’ başlıklı yazısında, Ataol Behramoğlu’ nun “Ölümdür yaşanan tek başına/ Aşk iki kişiliktir” dizelerindeki ‘Ölümdür yaşanan’ yargısını Wittgenstien’ın ‘Ölüm bir yaşam olayı değildir’ önermesinden yola çıkarak yanlış bulduğunu söylüyor. Attila İlhan’ın “Ne zaman Maçka’dan geçsem/ Limanda hep gemiler olurdu” dizelerini yanlışlatmak için de Hume ve Popper’dan yola çıkarak (her geçişinde limana bakan ve çoğu kez limanda gemi görmeyen arkadaşını tanık gösterip ) böyle bir genellemenin yapılamayacağını; çünkü bu genellemenin deneye açık olmadığını ileri sürüyor. O arada, Fuzuli’nin “Aldanma ki şair sözü elbette yalandır” dizesini de bir mantık önermesi olarak ele alma yanlışlığına düşüyor ve bu yanlışlığı da yazısına destek kılıyor. Sonuçta “şiiri doğru’nun ve yanlış’ın dışında tutmak mümkün değildir” yargısını da işin içine alıp Ataol Behramoğlu’nu L.Wittgenstein’a, Attila İlhan’ı da D.Hume’ a teslim ediyor. ...
Şiiri, doğru-yanlış ayrımlarından yola çıkarak açıklamaya çalışmak yerine, şiiri kendisi olarak ele almak şiirin doğasına daha uygundur. Sanatta doğru yanlış kavramlarını değerlendiren Melih Cevdet Anday, yazısını şöyle tamamlamıştı: “Paul Eluard’ın bir şiirinde şöyle bir dize vardı: "La terre est une organe bleu." Mavi bir portakal olduğunu, Eluard’dan duyduktan sonra dünyamızı daha güzel bulmuştum. Fakat Aragon kalktı, bakın ne dedi ve sevincimi yarıda bıraktı. Portakal hamken mavi olurmuş, demek bu dize doğruymuş. Oysa bu dizenin doğru olup olmadığını araştırmak benim aklımın ucundan bile geçmemişti.”
İyisi mi, portakal mavi olsun. Anahtarımızı koyduğumuz masaya bisiklet sesini çıkrık sesini de koyabilelim. Aşkı ölümle yaşayalım. Hani ‘yalanı’ yeğleyelim, ama ‘şair yalanını’ “
Şimdi, yukarıda alıntı yapılan bölümlerde değişik fikir adamlarının ortaya koyduğu şudur ki; yaşanmış olayları anlatan şiirlerin haricinde, yaşanmış olaylardan yola çıkarak yaşanması muhtemel olabilecekleri ve insanlara içindeki duyguları anlatabildiği kelimeler topluluğudur şiir. Şair ilhamını aldığı herhangi bir konuda, dile getirdiği süslü ve özlü anlatım şekli olan şiirde, kendi iç dünyasında oluşturduğu şiirle başkalarını aldatıp,yalan mı söylüyor? Şairler, birer yalancı mı yada şiirler yalanlarla dolu kelimeler topluluğu mudur.? Hayal üretimi yalancılık mıdır? Kimselerin giremediği engin deryalarda yüzmek,oralardan inci,mercan getirmek ütopya mıdır? Üç beş kelimeyi bir araya getiremeyen,konuşmayı beceremeyen,kullandığı dilin ayrıntılarını dahi bilmeyen insanların kıskançlık ifadeleri midir yoksa bütün bunlar?
Ütopik yazılan,hayal mahsulü şiirler de şair olmamış şeyleri olmuş gösterebilir,insanları eğlendirip,dinlendiren şiirler yazabilir ki.Bu da kişinin zekâsını ve insanlara duymadıkları sözcükleri edebi dille anlatmalarından daha doğal ne olabilir ki ? Ve buna da yalancılık demek ne kadar doğrudur.
Birde yaşanmış,yazılı bilgi ve belgelerle kayıtlı dini,ilmi,kahramanlık, doğa,aşk v.s gibi konuları anlatan şiirler var ki bunlar doğru sözün ve sanatın ta kendisidir. Bunları yazan, Yunus Emre, Mevlana, Pir Sultan Abdal, Şeyh Galip,yakın tarihimizden Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Arif Nihat Asya, Mehmet Akif v.s. gibi sevilen ve yaşadıkları devirlere damgasını vuran insanlar ve yazdıklarını düşünelim.
Selâm ve saygılarımla
YORUMLAR
.....Konusu, bilgi yoğunluğu ve akıcı anlatımı ile okumaktan büyük keyif aldığım bir yazıydı.
.....Yüreğinize ve kaleminize sağlık. Kutluyor ve saygılarımla selamlıyorum.
.....Hoşça kalın, saygıyla kalın.
İbrahim ERZURUMLU
Güzel yazınızı kutlarım...
Kendimce...
Biz biliriz ki doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar,diliniz uzayınca keserler,hicvetmeyin diye parmaklarınızı kırarlar,burnunuzu bir işe soktunuzmuydu burun yetmez kafanızı vururlar olmuyorsa gün ışığına hasret bırakırlar...Susmamak adına Ayşeye balık, fatmaya dağ dersiniz, kuşlardan daha küçük olursunuz gece yarlarında, ateşle dans eder, ayda güneşlenirsiniz. Yalancıya çıkar adınız..varsın yalancı desinler kimene binlerce yıldız toplarım gönlüme gökten hergece.Ataların boşa gitmez hiçbir sözü,inadına şairsek inadına yazarız şiirinimizi.işimize gelmezse suçu kaleme atarız.....anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az...
Saygılarımla...
İbrahim ERZURUMLU
İbrahim ERZURUMLU
İbrahim ERZURUMLU
güzel bir yazı ,şiir gerçektir,şairler ise her yana yatabilirler ,bir tiyatro oyuncusu gibi duygular adına her konuyu işleyebilirler
saygılar
İbrahim ERZURUMLU
şairin sözü yalan ramak olabilir kaldı ki, kurgudur ve böyle olur şiirin dili anlayışı ile.. ve mecazi anlatıma bağlandığından yalanlana bilir gibi algılanabilir.. selam ve saygılar.
İbrahim ERZURUMLU
İnsan'ın kendi duygularını,yaşanmışlıklarını ya da yaşanmamışlıklarını anlatması ve şiire yansıtması sıradan gibi gözükse de kolay iş değildir.Her yazdığımız, hikayede nasıl yaşanmışlıklar var ise ki yaşanmamış ise de yazar kişi tarafından karşı tarafa aksettirilip, aksettirilirken de hissittirilmesidir esas olay..
His efenim his...
Yazmak maharet ister.
Yazan, takdire şayan şairlere selam olsun...
Selam ve dahi Hürmetle, Efenim...
İbrahim ERZURUMLU
Merhaba İbrahim Bey,
Güzel bir çalışma yapmışsınız. Kutluyorum. Sizin yazdıklarınızdan çok şey anladım da, sayın Burak Yıldırım'ın yazdıklarından doğru dürüst bir şey anlamadım. Ha, bir de sizin gereksiz yere sözcükleri ayırmanızı da anlamadım. TDK, toplumca benimsenen bazı sözcüklerin yazım şeklini dikkate alıyor ve uyguluyor. Konulmadığında, anlamında değişiklik olmayan sözcüklere uzatma işareti-şapka- artık konmuyor. Beyan, edebi, lakin gibi.
Başarı dileklerimle saygılar.
İbrahim ERZURUMLU
Veysel Başer
Burak Yıldırım'ın ne demek istediğini anlamadığımı belirttim.
Mar'uz, doğru'nun, yanlış'ın gibi ayrımalar demek istedim.
Şapka konusundaki espriyi beğendim. Dün benim sözcük
ve işaretlere Marş Marş dediğim gibi olmuş.
Selam ve sevgiler.
İbrahim ERZURUMLU
Sayın Erzurumlu, bu güzel konulu paylaşım için öncelikle teşekkür ediyorum. Önce şiirin Güzel etkisinden başlayalım birazcık.
Şiir; Topluma ortak bir duyarlık ve bazen vicdan oluşturmak,insan-doğa ilişkisini düzene koymak,sıradan insanın gözlemleyebildiği halde ifade edemediği olayları ve olguları güzel ve farklı bir dil kullanarak gündeme getirmek ve böylece toplumun sözü olmak gibi işlevleri vardır şiirin....
Şiirin işlevi yazıldığı ya da söylendiği döneme bağlı olarak farklılık göstermiştir..Topluma kazandırılmak istenen değerlerin sözcülüğünü yapmış,yenilikleri tanıtmaya çalışmış,demokrasi ve özgürlük kavramlarının kalıcı olmasında önemli pay sahibi olmuştur... Durum bu olunca azıcık elbet şairinde sözleri yalan olmuyor .
Şair yaşadığı dünyayı,olayları ve insanları herkesten farklı algılayan bir kişidir ya da olmalıdır..İzlenimlerini halka aktarırken diğer sanatçılar kadar rahat değildir çünkü ne günlük konuşma dilini kullanabilir ne de düzyazı tekdüzeliğini..Şairin dili diğer tüm yazın türlerinin dilinden üstün ve zahmet vericidir ve bu durumdada biraz farklılık olacaktır. Belki Ütobik, belki düş, belki gerçek, belki sadece varsayımlar sıralanacaktır. Buda yalan olmasın..:)) Bütün Şairlere ve size Saygılarımı sunuyorum.
İbrahim ERZURUMLU
İbrahim ERZURUMLU
İbrahim ERZURUMLU
inci*
İbrahim ERZURUMLU
inci*
İbrahim ERZURUMLU
İbrahim kardeş... Derin bir mevzuya dalmışsın.
Şair yalancı mıdır? Hatta şunu da sorabiliriz: Şair insanlara yanlış şeyler mi önerir? Onları yanlış mı yönlendirir? Hımm Bakalım öyle mi?
Derviş bağrı taş gerek - Derviş kısmı bağrında hep taşla dolaşak. Bağrına taşı basacak. Ne işine yarayacaksa artık.
Gözü dolu yaş gerek - Devamlı ağlayacak, gülmek haram adama. 7/24 ağlayıp duracak.
Koyundan yavaş gerek - Ve de koyun gibi yavaş olacak. Hızlı hareket etmesi yasak. Hatta bizzat koyun olsa daha iyi.
Eğer Yunus'u bu şekilde anlarsak evet şairler yalan söylüyor ve milleti yanlış yönlendiriyor.
O zaman ne yapmak lazım?
Katli vaciptir deyu cümlesini helak eylemek...
Kelleler tehlikede vesselam.
Sevgi ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Ben seni aşık gördüm.
Elinde kaşık gördüm.
Önünde camış pohu.
Ağzın bulaşık gördüm.
Madem ki gönül ota da poha da konuyor. O halde bu dizeler yalan olmaz.
İbrahim ERZURUMLU
Ben sana demedim mi ?
Gördüğün bilmedin mi ?
Camışlar sizin idi
Sen ondan yemedin mi ?...onlarda anlasınlar bu güzelim sanatın yalan olmadığını...Selamlar üstadım...
http://www.sancaktepe.bel.tr/icerik/2029/117/profdr-iskender-pala-ile-osmanli-sultanlari-ve-siir.aspx belirtilen adreste İskender PALA Osmanlı SUltanları ve Şiir konulu bir seminer veriyor. Ben bu yazıyı dikkatle ve çize çize okudum Ayrıca İskender PALA'nın Divan Edebiyatı isimli kitabınıda dikkatle okudum. Adı üstünde ya edebi kural ve kaidelere uygun ve toplumun değer yargılarına paralel olursa şair sözü kesinlikle yalan değil hikmet ve icazdır. Az sözle çok şey anlatır. Zaten gerek felsefe gerekse ilim alanında kendisini yetiştirmiş büyüklerin tamamına yakını şiiri bir anlatma aracı olarak kullanmışlardır. İskender PALA da seminerinde "33 Osmanlı Padişahı’ndan 27’sinin şair olduğunu söyleyen Pala, Fatih Sultan Mehmet, Cem Sultan ve Sultan Beyazıd, II. Selim ve I. Ahmet’in yazdığı şiirlerden" örnekler veriyor.