- 1204 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Divriği Ulucamii Gezisi
24-25-26 Ekim 2011 tarihleri Arasında "Sivas Valiliği Şiddetle Mücadele Yerel Eylem Planı" konulu etkinliğe katıldım. Bu etkinliğin en güzel yanı Türkiye’nin dört bir tarafından gelen akademisyenler ve Amerikalı Polis Katılımcılardı. Bir kez daha iftihar ettim ülkemle ve güzel insanlarıyla. Etkinlik boyunca izledim, dinledim, notlar aldım ve düşündüm. Benim penceremden göstermek isterim katılabildiğim 2 günde yaşadıklarımı ve hissettiklerimi. Etkinliğin seviyesi inanılmaz yüksekti. Dünya genelinde ve Türkiye çapında istatistikler gençlerin suça karışma oranları, Kadına Karşı Şiddet, rakamlar, tespitler, slaytlar, tebliğler havalarda uçuştu. Çalıştayın sonunda bütün bu sonuçları kitaplaştıracaklarını söylediler. O kitabı dört gözle bekliyorum. Bunun yanı sıra Uyuşturucu İle Mücadelesi ile tanınan Emniyet Müdürü Zafer ERCAN, Gençlerin ilgiyle izlediği Haluk PİYES, yazılarını yıllardır okuduğum yüzünü bir türlü görmek nasip olmayan Asayiş daire başkan yardımcımız Ercan TAŞTEKİN, ve 15 yıldır tanıdığım öğrencilik yıllarımdan beri derslerde anlattıkları hususları bu gün gibi hatırladığım, duruşu, tebessümü, inceliği ve her hareketiyle örnek bir insan. Polis Akademisinden hocamız Prof. Dr. Halil İbrahim BAHAR bu çalışmanın başkanıydı. Bu gezide Asayiş Şube Müdürü Dr. Cüneyt Gürer müdürümüzü hem bir abi hemde bir Emniyet Müdürü olarak daha yakından tanıma fırsatı edindim. Sivas Divriği arasındaki 170 km’lik yolu nasıl gittiğimizi ve nasıl geldiğimizi hatırlamıyorum. Çünki yol boyunca Emniyet müdürü Yardımcımız Eyüp YILMAZ, Asayiş Şube Müdürümüz Dr. Cüneyt Gürer ve ben . Prof. Dr. Halil İbrahim BAHAR hocamızı ve Asayiş daire başkan yardımcımız soru yağmuruna tutuk, paylaştıkları meslek tecrübelerini, kolej hatıralarını, yabancı ülke uygulamalarını dinledik. Prof. Dr. Halil İbrahim BAHAR hocamız konuşmalarının bir yerinde “deniz yıldızları meselesi” dedi. Bu cümle biz polis akademisi mezunları için 20 yıllık bir tarihi tarif eden bir cümledir. Evet 1996-1997’li yıllarda ingiltere’de doktora mastır yapmış 40 hocamız polis akademisi literatürüne “deniz yıldızlarını kurtaran adam” kavramını kazandırdılar.
Hikayesini arzedeyim. “Deniz Yıldızlarının” : “bir gün bir adam, güneş doğmadan aceleyle eğilip yerden aldıklarını denize atan birinin silüetini görür İngiltere sahillerinde. Bu olayı izlemeye başlar. Her gün güneş doğmadan aynı adamın, aynı sahilde eğilip yerden aldıklarını denize attığını fark eder. Bir gün bu meçhul adamın ne yaptığını öğrenmeye karar verir. Yanına gider ve sorar. Eğilip yerden aldıklarını denize atan o Adam, ona, deniz yıldızları geceleri karaya vuruyor. Sabahta güneş doğunca deniz yıldızları susuz kalıyor ve ölüyorlar. “Deniz yıldızlarını kurtarıyorum.” Der.
Merak eden adam sahile bakar ki her yer deniz yıldızı !
- “bu kadar deniz yıldızı var sahilde kurtarılmayı bekleyen. Sen tek başına ne yapabilirsin ki onlar için ne fark eder.” Diye cevap verir.
Eğilip yerden aldıklarını denize atan o Adam eğilir ve yerden bir deniz yıldızı daha alır ve onu uzaklara, taaa uzaklara, denizin enginliklerine fırlatır.
- İşte bu deniz yıldızı için fark etti. Diye cevap verir.
Ertesi gün iki kişi olurlar ve İngiltere sahillerinde deniz yıldızlarını kurtarmaya devam ederler.
Derken A’yan ağa konağı diye bir konağı ziyaret ettik. Bu küçücük yerde bu konağın emsali 170 tane daha var ancak bir ikisi restore edildi ve bir konuk evi bir müze hüviyetine büründürüldü dediler. Bir aralık konağın işlemeli pencerelerindeki motifleri gösterip onlarla ilgili bir şeyler söyledim. Maksadım kendimce ecdadımızın san’at ve estetiğe olan özenini, önemini gösterip onları övmekti. Prof. Dr. Halil İbrahim BAHAR hocamız Emniyet Müdürü Zafer ERCAN’a dönüp “Zafer işte bir tarihin yazılmasını bekliyoruz dedi. 2160’larda seni de böyle anlatacaklar. İşte biz o tarihin yazılmasını bekliyoruz dedi.” O anda bir tarihin içerinde yaşadığımız fark ettim.
Yola devam ettik ve Tüm ihtişamıyla Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası’na ulaştık. 1228–29 yıllarında Mengücekli beyi Ahmed Şah tarafından; Dârüşşifa ise aynı tarihte, Ahmed Şah’ın eşi ve Erzincan beyi Fahreddin Behramşah’ın kızı olan Turan Melek tarafından Ahlatlı Muğis oğlu Hürrem Şahadlı bir mimara yaptırılmış. 1985 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine alınmış. Camiinin Abanoz ağacından minberi, kabartma sülus yazı kuşakları ve yıldız motifleri büyük bir özenle yapılmış. Ahlatlı nakkaş Ahmed tarafından yapılan camiin her taşı her nakışı İslam sanatı, felsefesi, matematik, geometri ve estetiğinin tarihini yazıyor.
Rehberin anlattığına göre bu eser Allah tealanın “her şeyden bir şey yapabilme kudreti ve bir şeyde her şeyi toplayabilmesi yani İslam felsefesinde vahdaniyet, ehadiyet diye tarif edilen konuları simgeliyormuş bu sebeple bu eserlerde bir motif iki kere kullanılmamış. Öğlen ile ikindi arasında güneşin pozisyonuna göre giriş kapısında "namaz kılan adam " görüntüsü oluşuyormuş. İzleyenlerin başını döndürüyor. Her taşın, her motifin bir mesajı, bir anlamı ve bir hikayesi var. Ve eseri yapan sanatkarın o güne kadar başka bir eseri olmadığı gibi bir daha da başka eser yapmamış. Bu anlatılanlardan ve eserin ihtişamından çok etkilendim doğrusu. Beni en mutlu eden ise 3 amerikalı misafir gezdirilirken burası “1985 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine alınmış. Dünya’da eşi ve benzeri olmayan tek eser” cümlesinin tercüme edilişi sırasında göğsümün kabarması ve yaşadığım hazdı.
Daha sonra balıklı çermiğe geçtik. “Dişleri olmayan ve 2 -10 cm uzunluğunda olan Cyprinide (Sazangiller familyasından), Cyprinion Macrostamus (Beni balığı) ve Garra rufa (Yağlı balık) türündeki balıklar 36 - 37 ºC sıcaklıktaki suyun yumuşatmış olduğu ve tahriş olmuş durumdaki veya herhangi bir enfeksiyonla oluşmuş cilt dokusundaki yaraları, egzama, cerahatli sivilceler ve sedef hastalığı oluşumları gibi kabarık yara kabuklarını kopararak cildi pürüzsüz hale gelmesini sağlarlar.” Diye anlattılar ve ardından herkes paçaları sıvayıp ayakları suya daldırdı. O manzarayı görmenizi isterdim. Ve devam eden anlatım sırasında yine dünya tek bir özelliğimizden bahsettiler. Bu kaplıca “37 derece sıcaklıkta balık yaşayan ve yaraları balıkların temizleyip tedavi ettiği” dünyadaki tek kaplıca olma özelliğine sahip eşi ve benzeri olmayan doğal bir güzelliktir. Dediler. Eyüp YILMAZ müdürümle birbirimize baktık. 8-0 yenildiğimiz. Yenildik ama ezilmedik diye manşet atılan İngiltere Türkiye maçlarının yaşandığı o günlerden sonra bir rüyada değil deniz yıldızlarını kurtarmaya çalışan 8 kişinin arasında tarihin yazılmayı bekleyen bir karesinde bu günden 160 yıl sonrasına yansıyan silüetin arasında olduğumu fark ettim.