En Büyük Metafizik Olay Hep Seni Sevmemdir Nazlıcan
hayrettin taylan
23.23. 2010
Gitmeni de istemedim kalmanı da beklemeni de özlemeni de istemedim aslında.
-Gidişin yüreğimdeki ayseberkleri tüketti.Kalman en büyük
okyanusum oldu.
-Ortasını dertler kemir, berisini özlemler, umutlar, kalakalışını volkanlar, “hali “ hiçbir duygunun anlatılmayacağı kadar acizlik kaplamıştı bu aşkın.
- MARAZ’ ın kaçınılmazlardan kaçması ruha esrik demler ekliyordu. Haz ile akıl arasında
PERHİZ’in duyu kapılarından ayrılmayarak sürekli beyni içsel istemlere sunması.Kirli ,virane , hazkeş, bir ben yapıyordu.
-Hazkeşliğim içsel volkanlarla desteklenirdi.Aşktan çok zevke fay yatağını sunan perilerin
Perinde öylesine yaşamlarım büyürdü.
Perhîz’e ferman buyuran “Haz “ asılsız hüzünleri pahalıca satardı. İnsan aslınca mizacının güneşidir.
-Her davranış, her tavır, her yaşayış risalesi mizacının ışığındadır.
-Mizacın kaynağı vicdan, hoşgörü, içtenlik, sosyal ve içsel algıdır.
Ve Rûh böylece günden güne büyüklüğünden, mükemmelliğinden yüce mertebelere ulaşır. Olan biteni cevherine ve cevheri cismine ve cismi arazına letafet bağışlar.
-Bu bağlamda ruh, içsel dinamiklerini hazın şehrinde kaybedebilir. İnsan en çok haz şehrinde kaybeder.
-Nefis her zaman aklı galebe getirmiştir. Yenilgiyi kendince yaşayan içse açlıklar beni de bu kirli düşlerin suların bırakmıştır.
-Seni severken pir ü paktım. Çünkü sen melektin, damlaların zemzem gibiydi. Beni aşkı temiz ve temyiz eden gönül leğeninde yıkamıştın.
-Bütün iyilerinle, iyi niyetlerinle, gelmiştin. Bütün ilklerini sunarak. Bizans olan ten kentini bana İstanbul etmiştin.
-Ben de bütün büyük aşkların Fatih’i olarak fethedilmeyen seni fethetmiştim. Sonsuzluğun sol yanında uzayan çölün Mecnun’u olarak göğsümü gere gere, aşkımı yaka yaka, bütün hayatımı aşk ateşine maşa ederek gelmiştim.
-Sevmiştim.
-Sevginle büyük ummanlarımız oluşmuştu.Sol yanımdan akmıştı güzelliklerin.
Birleştik mi ?Ayrıldık mı ? Yeniden geldik mi? Sorulara sığdık mı?
-Bütün soru işaretlerin eğik yapısında sanki biz vardık. Sorun soru işaretindeydi sanki. Bütün sorunlarımızın sonunda boynu bükük bekliyordu.
-Hele ünlemlere ne demeli. !!!!!!!!!!!!!!!!!!
Her ünlem damlaya benziyor. Her damlan bende bir ünlem, her ünlem bende unutulmaz yaralar oluştu.
-Ya iki noktaya ne diyeceğiz .Açıklamlarından sonra hemen üst üste gelip örnekler istemesi. Sonra utanmayıp
Sizi şimdi iki nokta üst üste görmek isterdim demesi. Yetmedi
Başka perilere kullandığım cümlerden once gelip gözünün içine içine bakmasına ne diyeceğim.
-Sonra üç noktalar gibi uç noktalarımı tümlemeni bekledim.
-Seni hep üç noktalara benzettim. Hep bitmezliğin sonundaydın.
Hiç bitmezsin diye bütün sevgilerimin sonuna üç nokta getirdim.
Bütün güzel kelimeleri senin için kullandım.
Nariçem, Zindenazım, Nazlıcanım, Dilnazım, Bennaram, El Azizem,Gülparem… Bak kimse duymasın diye üç noktalar yine kesti sana hitaplarımı.
Dilde varsan, sözsüz romanların kahramanlığında yoksun. Uçtıuğum uçurumların sonuna gül bakışını bırakmışsın.
Üç nokta…Başıyla sonunun soneler yazdırdığı bu mevsimlere aşk dersi veren iklimsiz, sensiz, sessiz işaretlerle bende kaldığın isteme finalinin filiziyim.
-Hep filiz kaldım, hep dal dal sevda olarak büyüdün. Sonra çiçek çiçek açıldın . Meyve tadında sıraladın sıralı noktalarını.
-Noksansız, kedersizdin.
Dargın bir gölgenin peşinde sürüklendi hayalim.Gölgeni sen sandım, gerçeğine götürür diye metafizikten zahirlere sığındım.
- Yol yok,sır yok, gizem yok, etik gölge yok, öz yok. Aradığın gerçek saklı değil. ONDAN SAKLANAN SENSİN. Sensin, aşkı metafizik kılan.
Görünenin dışında görünenin ardına bakmak , görünen olmak, görülmeyene de akli , hissi kaçışlar yüklemek.
Bu yüzden sen misin giden yoksa giden mi bilemedim. Hangi gitmenin zahirisin. Hangi kaçışın içinde ışınsın çözemedim.
-Gitmenin algısal derinliğinde yatan kaderin sığıntıları ders verdi.
Senin suskunluğun kadar değildi kaderimde oynanan içsel oyunlar.
Beni bensiz bırakan yarınlara yar olmak ne kadar zor bilir misin?
“Metafizik, bilinmeyene dair mümkün varsayımların tümü değil bilinmeyene dair mümkün varsayımların bir alt kümesidir. Bu alt kümeyi de kümenin geri kalanından ayıran şey, prensip olarak o varsayımı yanlışlaşabilecek bir gözlemin varlığının kabulüdür.
İşte bu nedenle bilinmeyene dair yeni farklı fiziksel teoriler birbirleriyle rekabet halindedir .
Bir deneyin başında heyecanla nefeslerini tutarlar. Biri yaşayacak diğeri ölecektir ya da en azından biri birini tümleyecektir.
-İşte metafizikten zahir sevgiler birikil bende. Asıl olan asılı kalan duygularım var.
Asıl ona Aslı’nı aramaktır. Kerem ettiğin duygular yeter bir ömür bana.
Şimdi sen hangi Aslı’n asri uzaklığında bensiz asılsızlığı yaşıyorsun. Hangi anlatılamayan, bilinemeyene metafizik alt kümesin.
-Oysa bildiklerim vardı.Beni seviyordun. Kendime sormuyorum.En büyük metafizik olay seni hep sevmemdir bilesin .
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.