- 1907 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sesinin Dalgalarıyla Aşarım Düş Denizlerini
Durgun bir göle düştü gövdem, avuçlarımda öfkeli bir yalnızlık
Savruk bir yaşam geçti gülüşlerimden ah, adını koysam sensizlik
Firuze aşkların düşlerinden uyandım, bekleyişlerin cepkeni delik
Bir sevda gülümsüyor tabakamda, o bende vazgeçilmez tiryakilik
Yıpranmış bir bakışın çerçevesinden baktım düne, kristal düşünüşlerin penceresini açarak dokundum sevdanın yeline. Öfkeli yeminler biriktirdim aşkın ceplerinde, savruk bir nidayla serptim, seni getirmeyen hayat denizlerini geçemeyen özlemin gemilerine küfrettim. Daralan göğsümü suskulara gömdüm yokluğunda sevdiğim, yoldum somurtkan takvimleri, yırttım içime bakmayan resimleri, sildim avuçlarımda biriken kavuşmanın naftalin kokulu simlerini.
Giydirilmemiş hiçbir hüzün fiyakalı düşlerin yolculuğuna çıkamaz. Çıplak kanatlarımıza bulut değer umarsız yolculuklarımızda ve göğsümüzde bir acı belirir, isim ararız boyut ötesi yolculuklarımıza, gönlümüz en çok vakit gece yarısını geçince delirir. Şifasız dertlerin kentlerinde yaralarım sensizliğe derinlerinde inleyişlere serilir.
Umursamadıkça sevginin gücünü karanlık denizlere atardık aşkın kanlı gömleğini, Ruhumuza çarparak göğsümüzü okşardı nazlı bir dalga, sen avuçlarında sakladıkça sevdalı bir öpücüğü, delirmişliğimin durulmasını beklerdin sabırla. Uçuklara bölünmüş dudağına şifalar sürerdin. Ah gönül yaram, kadınım, sevdalı yüreğimden sağdığım bir gelgitin kuyularını örer iken, aşk kulaçlarıyla sen olmasan ne ederdim. Yanardı az sonra gözümün dik yokuşu, ömrümün en zor yolculuğu ve sen derdimin şifalı iksiri olurdun.
Yankıya kapatınca kendini gece, su yıkayarak geçer yüreğin paslı şarapnellerini. Sığlaşır denizler tenine değince özlem, kuraklık başlar aşkın ovalarında kaçınılmaz sarılışlarla örselenirken beden. Yosunlar aykırı sarılışlarla kirlenir ve gülüm gözlerine bunun için öfke yerleşir. Zamansız devinmelerin rüyalarına yağmur düşer yokluğunda, bunun için bu yürekte fırtınan asla dinmez, bunun için bu adam asırlardır aşka kükrer.
Kendi gölgesini arayan bir kavuşmanın kaygan elleriyle bekliyorum seni, savruk bir yaşamın gülüşleriyle yolunu gözleyerek. Dünden bugüne taşıdığım ne varsa sensizlik, ne varsa aşka dair, bilmelisin ki hep nefessizlik. Yüreğimin soylu kalabalıklarından geçerek, ömrümün paslı raylarında adımlarını sürükleyerek buldun sen beni, bir menekşe kokusuyla ruhuma doldun ve dokunduğun her yeri bahar tomurcuklarıyla doldurdun. Yitmiş bir düşün kundağını arıyorum ben sende, rengini gözlerinden alan bir şiir gibi asırlardır varlığınla içime coşkunun öpücüklerini kondurdun.
Yokluğumda ıslanan kirpiklerine ne sürsem, özleminde buğulanan yüreğine ne etsem derman olamam biliyorum. Sezgilerimizin kanatlarıyla ve hislerimizin mucizevî ispatlarıyla göçmen kuşlar taşısın sevdamızı. Her ülke devingen duruşlarımızın durağı, her bozkır aşkımıza yurt olsun. Üşüse de yüreğimiz mevsimlerle, kanasa da dudaklarımız birbirimize sokuluşlarımızla fakir bir ömrün sessizliğiyle iklimleri de geçeriz. Mülteci sevdaların denizleri mavidir ve her sevdanın ırmaklarıyla gün olur kendi şiirlerimizi bu sevginin ovalarına ekeriz.
En derinine sarkıtılan aşk ipinin katlarından tutunarak ulaştım sana bu yüzden bırakmam imkânsız. Sensizliği işaret etme bana, en koyu gecelerde yurdumun varsıllığına, en deli özlemlerin sularını geçtim, sensizliğin resimlerini asma sevda odama, yağlı urganlarla sarıldım yaşanası yüreğine gülüm. Çürük umutların sınama kartlarıyla yapışma yakama, ben bu kürede bir seni sevdim. Ruhunun özlemine sarılarak yaşamak bile ödüldür bu aşk adamına.
Yol yorgunu bir bedeni sararak umuda, özlemin türlü bahaneleriyle beni silkelerdin yaslı dalımdan, ergin sarılışlarımı duyumsamak için. Sınanmış bir istikamet sunardım sana, koşarak gerçeğinin sularını içerdin. Islanırdı tenin, kurulanırdı sürtünüşlerden arzulu bedenin. Sarsılışlarla bir kayığa atardın sonra kendini ve çekerdin seni izleyen bir sevdaya kürekleri. Durulurdu yüreğin, gülümseyişlerle ışıldardı gözlerin ve arardı sesimin kırıklığını içsel devinimlerin. Susardı ansızın gün, bir boşlukta dağılırken en sitemkâr sözlerim.
Gözlerinin bıçkın hanlarından uyanarak atılırım güne her sabah. Her sabah güzelliğinin sütunlarını geçerek arşınlarım sevda saraylarının mahzenlerini. Yüreğinin emsalsiz okyanuslarından geçerek dünyanın en bilinmez krater yuvalarına sevdanı taşırım, içimdeki dişi bakışlarınla sevişmek için. Bir aşkın örsünde döversin yüreğimin sabırsız bekleyişlerini ve yarınlar sürersin yorgun gözkapaklarıma. Uykusuzluğumun biçare devinimlerine sokulur, güneş gibi sızarsın küflü odama. Yeşil bakışlarındaki huzurla, ruhumdaki sürgün yokluğunla sarmalarsın beni. Sensizliği çıkardıkça ömrümden hiç olurum, varlığının düş bahçelerinde her yok oluşumda aşkına sokulurum.
Selahattin Yetgin