- 804 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK VE KİN (26)
’Kalkalım artık’ Dedi Selim ’Geç oldu’ Buruktu ’Bu konular açılınca elimde olmadan hüzünleniyorum, fakat laf lafı açıyor sonuçta bunlarda konuşulmak zorunda kalınıyor’ ’Hüzünleneceğini bilmezdim Selim’ dedi Neslihan, salondan çıkarlarken. ’Boooşveeer’ Diye elini cebine soktu bir şey arar gibi, ’Biraz kıyıda yürüyelim, bak seni kiminle tanıştıracağım’ Otelden çıkıp kıyı boyunca yürümeye başladılar, yazın son günlerinin keyfini çıkartmak isteyen turistler çevrede o kadar çoktuki, ’Hayret ediyorum’ Dedi Neslihan, Selim yavaş yavaş yürürken ’Neye’? ’Şu insanlara’! ’Neden’? ’Baksana’ Diye elini kaldırdı ’Ne kadar çok turist var ’Neden bizim insanımız buralara gelip tatil yapamıyor’? Selim güldü ’Ne kaaaa ekmek, o kaaaa köfte’ ’Ne demek istiyorsun’? Diye baktı Selim’in yüzüne, kendisiyle alay ettiğini sanarak. ’’Yani’’ dedi Selim ’Demek istiyorumki senin insanının çoğu fakirlik sınırında yaşıyor, İşsiz kalan yabancı işsizlik aylığı alıyor, Bizde varmı öyle bir şey? gazeteyi al bak bakalım eline, intihar eden, boşanan, cinnet geçiren, onca insan. Bir mobese kamerası konsa sokaklara yoldan geçen insanlar izlense kaçı mutlu kaç tanesi gülüyor, söylermisin bana’? haaaa’’.
Yeni birşey hatırlamış gibi ’’O seçkin zenginler ve ünlüler bak onlar yaşıyor işte’’ Neslihan ’Üzülmemek elde değil’ Diye mırıldandı. Selim sıkıntıyla ’Üzülsen ne çıkar, bu hep böyleydi böylede gider’ ’Yani’ Dedi genç kız ’Yanisi elin yabancısı gelir, burada senin halkının süremediği sefayı sürer, ve gider bu kadar basit.
’Susalım’ dedi Neslihan ’İki kuruşluk moralimiz daha fazla bozulmasın’ ’Olur’ diye gülümsedi Selim elini uzatarak, gülümseyerek elleri birleşti sahil boyu elele yürürlerken, kıyıda irili ufaklı tekneler kimi bakımlı, kimi kapatılmış eski ve köhne, dalgada çıkmıştı akşam üzeri yavaş, yavaş, sallanıyorlardı her biri farklı şekilde, sanki birşeyler söyler gibi denizin Lacivert suları yanlarına çarptıkça...
Selim iki teknenin ortasındaki mavi boyalı olanına eğilip baktı ardından ’Baksana’ Dedi Neslihan’a bizim baba yadigarı gelmemiş bu gün, yerinde yok.
Biraz ötedeki tekneden sarışın saçları omuzlarında, iri yapılı orta yaşlı bir adamın sesi onları dalgınlıklarından arındırdı, ’Ooooo Selim gelmiş’ ’Ahmed Baba senmisin?, ben zannettimki bu sene yine Didim civarına’ ’Yok evlat’ Diye sözünü kesti. ’Bu sene buradayım’, Sigaradan sararmış dişleri görünecek kadar gülerken,gözlerini Neslihan’a çevirdi ’Bu kara kızda kim’? Selim gülerek ’Arkadaşım baba’ Dedi ’Eeee ne duruyorsunuz orada, gelin bakalım’. Diğerlerine göre biraz daha büyük bir tekneydi, Ahmed Baba’nın teknesi. Krem rengine boyanmış yüzeyinde siyah boyayla yazılmış (Ahmed Baba) yazısı gözüne çaptı genç kızın... Tekneye girmek için uzatılmış dar merdivenin üzerine çıkan Selim bir kaleyi fethetmiş kumandan edasıyla, Neslihan’a elini uzattı, ’Haydi korkma’ Elini tuttuğu gibi çekince, beraberce ufak girişinde buldular kendilerini...
Teknede bir kaç sandalyenin çevrelediği irice bir masa orta yerde.. ’Buyrun oturun’ Dedi gülerek Ahmed Kaptan. Ardından ’Aaah Çetin ah’ Dedi ’Senin doktor olduğunu bir görseydi’ ’Takdiri ilahi Ahmed Baba’ Diye mırıldandı Selim. ’Öyle evlat öyle’ Selim Neslihan’a dönerek ’Ahmed Baba’da emekli bir denizci, babamla aynı gemide görev yapmışlar’ ’Demek babanın arkadaşı’ ’Dahada öteydi can dostuydum’ Diye lafa karıştı Ahmed Baba.
Ardından içini çekerek ’Eeeeee ne içersiniz çocuklar?, çay, kahve?, hazırda çay var ama’ ’O zaman bizde çay içelim’ Dedi Selim. Hava gittikçe soğuyor, teknenin dalgalarla verdiği savaş artık iyice hissediliyordu, Ahmed Kaptan elinde çay tepsisiyle gelirken ’Haşin olur buraların dalgası’ Dedi. ’Yazı çok sıcak nemli, kışı yağışlı bol dalgalı, bakmayın bu dalgalara falan, buralar pek soğuk olmaz’ ’Ama ben üşüdüm’ Dedi Neslihan, kollarını ovuştutararak nede olsa sonbahar geldi’ ’Keşke sırtına bir hırka falan alsaydın’ Diye mırıldandı Selim. ’Durun yahu şurada bir ceketim var’ Hemen ardından ’Al kızım’ Diyerek ortadaki minik dümen odasından getirdiği soluk ceketi Neslihan’ın giymesine yardım etti. ’Teşekkür ederim Ahmed Baba’ dedi Neslihan..
’İşte şimdi oldu, artık bana Ahmed Baba diyenler kervanına sende katıldın’ Neşeyle gülerek’Yani bir kızım daha oldu’ Cam fincanlarda getirdiği çayların ortasına minik bir şekerlik kabı koyarken, ’’Umarım hiç ayrılmazsınız’’ dedi. İki genç birbirlerine bakarak Ahmed Baba’nın dileğini onaylarcasına tebessüm ettiler, göz göze dilleri değil sanki gözleri amin der gibi...
Selim ’Baba bu sene yolcu gezdirdinmi’ dedi. ’Yok evlat, geçen yıllarda benim kız gelip yardım ediyordu, birde bizim hanım, bu sene kız evlendi, teyzende ayaklarından muzdarip, bir ay burada kalıp geri İstanbul’a döndü’ İçini çekti ’Yalnız olmuyor bende onbeş gün sonra dönerim, bu yılı kendimize ayırdım, gezdim hanımla balık tuttuk’, ’Balık nasıldı bu sene’? Dedi Selim buralarda, ’Biliyorsun evlat artık eskisi gibi bol balık yok, biraz kefal, gopez, mırmır, ehh işte idare ettik....
’RabiaBelgin’
YORUMLAR
Denize açılacaklar birazdan,,, sıcakkanlı bir miletiz,, hemen herkesle kaynaşıyoruz, Salih baba ile kızımız hemen kaynaştı. Gerçi kızımız, Selim'le de pek çabuk kaynaşmıştı. yöresel olmalı, egede de aynı, Maraş da da havalar sıcak, ikliminden olsa gerek. Türk insanı işte bu nedenle farklı diğer milletlerden.
Bakalım neler olacak???
Belgin Sönmez
Kaynaşmasınmı o kadarcık? kaynaştığı insanlar babası yaşında çünkü yetim ve baba sevgşisi görmemiş melek gibi bir kız o..