- 493 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
"Adını bilmiyorum sevdiklerimin"
Kimse bilmeden taktığımız maskelerin altında, sitem dolu bakışlarımız vardı."
Biz her gün göstermeye çalıştıkça,onlar görmemek için kararlı kıldılar gözlerini. Her gülücüğün altında sıkışıp kalmış kırgınlıkları, dargınlıkları ve yarım kalmışlıkları doldurduk bir valize ve koyduk kapı önüne. Sonra hiçbir şey olmamış gibi normale döndü şiş gözlerimiz, dargın yüreğimiz ,yitik kelimeler. Sonra hiçbir şey olmamış gibi kılık değiştirdik…
Bir bilinme korkusu ve gizlenme tutkusu altında hep içimizdeki bizi hapsettik sorgusuz sualsiz. Saçma cümleler kurduk, ekler birbirinden kopuk ve yeniden kurduğumuz cümleler sitemkar. Her adım başında bir yarın…
Ucu açık cümlelerimizin. Söylemek istediklerimiz bir yığın .Köşebaşlarında yarım bıraktıklarımızla karşılaşma ihtimallerimiz. Şehri güzelleştiren sokak ışıkları; önce mavi sonra karalara bürünen bir gökyüzü.
Durmadan, delice; bir salıncağın kollarında, hep daha hızlı, hep daha çabuk. Gökyüzüne değen gözlerimi kapatıyorum ellerimle. Dokunamadıklarıma bakarak değiyorum. Sustukça deli oluyorum, düşündükçe insan. Düşünebildiğime göre hala yaşıyor olmamın o büyük sorumluluğu.
Sahi, yaşıyorken ölümün o soğuk tanımını yapabiliyor olmam neden?
Kelimelerim birbirine dolaştıkça bedenimi kilitleyen, suskunluğumu konuşturdukça yüreğimi ezip geçen o tarifsizliğimin;
“Adı yok.”
Adını bilmiyorum sevdiklerimin; Sebebi yok. Kendi boşluğum içerisinde gel gitlerimin her geçen gün daha dibe sürüklediğini bile bile gidiyorum öylesine…
" Bulanık ve kırgın bir günlükten."