ADSIZ BİR ATLIKARINCANIN GÖZYAŞINDA BOĞULMAK
Adsız bir karıncaydı…
Dostumdu.
En son içerlediğinde bana, sırtlamıştı da doru bir atı… Dörtnala doğuya, koşmuştu.
Sanki uçmuştu…
Coşmuştu… Kudurmuştu.
Sarhoştu zaman ardında… Zaman tutuşmuştu.
Bir günde seksen devri âlem eyleyip de sırtındaki ölü atla karşımda, durmuştu. Sırtından usulca indirdiği doru ata bir müddet saygıyla baktıktan sonra şebnemle dolu gözlerini gözlerime çivilemişti... Çivilemişti de sormuştu:
-Şimdi de mi olamadım? Atlıkarınca değil miyim hâlâ?
Çıkmıyor aklımdan… Aklımdan çıkamıyor o buğulu gözleri. Bir de alaycı kelimelerimle harmanlanan çirkin kahkahalarla verdiğim cevap uğulduyor beynimde. Uğulduyor… Uğulduyor:
-Yaptığın her şey harika… Hepsi mükemmel. İyi de be dostum atlıkarınca olmak bambaşka bir şey. Anlayamıyorsun…
Keşke diyorum şimdi… Ne yazık ki; keşke demek iş işten geçtikten sonra söylenen sözdür… Biliyorum. Keşke… Keşke demeseydi insanlar. Keşke… Keşke diyecek duruma düşmeselerdi… Ama keşke bilebilseydim; atlıkarınca olabilmek niye bu kadar önemliydi onun için? Onun için anlamı neydi? Nasıl bir şeydi onun hayalindeki atlıkarınca?
Oysa bir kere bile atlıkarınca görmemişti. Bunca hevesine, bunca gayretine ve bunca umuduna rağmen bir kere bile sormadı ki bana… Sorsa anlatırdım; atlıkarınca nedir? Nasıldır?
Ya ben niye anlatmadım? Niye aklıma gelmedi anlatmak? Ah benim aptal kafam… Ah benim beş para etmez dostluğum… Dost dostunun susamışlığını anlar da dostunun kendisinden su istemesini bekler miydi hiç? Ah benim riyakar dostluğum… Ah benim kirli kara yüreğim.
Evet; o zaman sorsaydı söylerdim. Anlatırdım etraflıca o anlayana kadar… Ama şimdi? Şimdi artık ben de bilmiyorum; atlıkarınca nedir? Ne değildir? Canlı mıdır, cansız mı? Hayal midir? Gerçek midir?
Bilmiyorum…
Bilemiyorum…
Bir tek şey var şimdi bilebildiğim;
Adsız bir karıncaydı…
Dostumdu…
İyi bir atlıkarıncaydı O.
25.09.2010
Sadi Atay
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.