- 629 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kalbi Allah'a Bağlamak
Allah’a tam bir teslimiyetle bağlanmak; her durum ve koşulda Rabb’imize bağlılık ve sadakatten vazgeçmeyecek kadar çok sevmektir. Allah’a bu şekilde bağlanan insan, O’nun hoşnut olmayacağı davranışlar sergilemekten kendisini şiddetle sakındıracak derin bir saygı duyar. Allah’a böyle güçlü bir inanç ile bağlı olan kişi, hem ibadetlerinde hem de Allah’ın hoşnutluğunu gözeterek yaptığı diğer tüm işlerinde samimi ve içtendir. Samimi müminler ’Rablerine kalpleri tatmin bulmuş olarak bağlanan kimseler’dir(Hud Suresi, 23) ve onlar Kur’an’da cennetle müjdelenirler.
Yalnızca Yüce Allah’a güvenip dayanan insanların sahip oldukları bir ayrıcalık vardır. Yaşadıkları hiçbir olay, başlarına gelen hiçbir musibet onları üzmez, mutsuz etmez ya da sinirlendirip strese sokmaz. Bunun nedeni müminlerin, evrendeki her olayın, ‘herşeyin varlığı boyunca görüp geçireceği halleri, hadiseleri tespit ve tayin eden ve ona göre yaratan’ (Halık) Rabb’imizin dilemesiyle olduğunun bilincinde olmalarıdır.
Allah’a duydukları güven ve teslimiyetleri nedeniyle, müminlerin yaşamlarında, korku ve hüzne yer yoktur. İman edenler Allah’ın dilemesi dışında hiçbir olayın meydana gelmediğini bilirler. Yaşamı boyunca karşılaştığı ve karşılaşacağı her olay kişinin kaderindedir; hayır görüneni de ‘şer’ görüneni de Yüce Rabb’imiz bizim için yaratır. Bu gerçeğin bilincinde olan mümin için hiçbir zaman ‘kötü’ bir olay olamaz. Kötü gibi görünenler de, aslında mümini hayırlı sonuçlara ulaştıracaktır.
Güven duymak, hiçbir kuşkuya yer olmaksızın tam bir teslimiyete yol açar. Her işte Rabb’ini vekil edinerek teslimiyeti yaşayan mümin korkusuz, rahat ve sakin ruh haline sahip olur. Tam anlamıyla teslim olmuş bir mümin melek gibidir, emrolunduğunu kararlılıkla yerine getirir.
Ancak Allah’a teslim olmak, kişinin kendisini olayların akışına bırakarak hiçbirşey yapmaması anlamına gelmez. “Teslim oldum” diyerek hiçbirşey yapmamak şeytani bir tevekkül olur. Mümin fiili dua anlamında tedbirini alır, elinden geleni yapar, sebeplere de sarılır. Çünkü Rabbimiz yalnızca sonucu değil, sebepleri de yaratmaktadır.
Mümin her olayda tüm sorumluluğu üstlenir ve alabileceği tüm tedbiri alır, Allah’ı vekil edinir ve sonunda –O’nun izniyle- başarıya ulaşır. İnanan insanın en büyük korkusu ancak Kendisine şükredilen, bütün varlığın diliyle yegâne övülen Allah’ın sevgisini, rızasını ve rahmetini kaybetmektir. Teslimiyetli bir mümin, Allah’tan başka hiç kimseden korkmadığı için dünyanın en güçlü insanıdır. İmani olgunluğa sahip olan müminlerin gücünden bir Kur’an ayetinde şöyle söz edilir:
“Derler ki, "Andolsun, Medine’ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp-çıkaracaktır." Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah’ın, O’nun Resûlü’nün ve mü’minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar.” (Münafikun Suresi, 8)
Kalplerine imanı yerleştirememiş kişiler ise hiçbir zaman güven ve huzur duyamazlar; çünkü her an bir zorlukla karşılaşılabilecek olmanın korkusunu, henüz başlarına gelmeden yaşarlar. Oysa Rabb’imiz kulları için kolaylık diler; huzur ve mutluluğu yaşamak gerçekte çok kolaydır. Yapılacak şey de, Allah’a ve O’nun yarattığı kadere teslim olmak, yalnızca Allah’a güvenip dayanmaktır.
Söz konusu kişiler, kontrolün Allah’a ait olduğunu düşünemez, kendilerini ve etraflarındaki varlıkları Allah’tan bağımsız olarak görürler. Oysa kenarından köşesinden teslimiyet olmaz. Kişi tam teslim olmadığında, bilinçsizce Allah dışındaki varlıkları ilah edinir. Şirk koşan kişi Allah korkusunu, sabrını, kararlılığını yitirir; öfke, üzüntü ve gelecek korkusu gibi Kur’an ahlakına uymayan özellikleri üzerinde taşır. Kötü gibi gördüğü olaylar karşısında çirkin tepkiler gösterir ve artık şeytanın engebeli yolunda ilerlemeye başlar. Çünkü Allah’a teslim olmamak ve O’nun iradesine karşı çıkmak şeytanın çarpık mantığıdır.
Yüce Allah tevekkülümüze şahit olmamız için bizi imtihan eder. Teslim olmamız için bela verir, hastalık verir. Ayaklarımızın yere basması için dertler verir. Tüm bunlar gerçekte Allah’ın bize olan lütfudur; çünkü zorluk insanı inceltir. Kalbi tam bir teslimiyetle Allah’a bağlamak huzur verir; bunu gönülden yaşarsak mutmain olur, acı hissetmeyiz.