- 2849 Okunma
- 41 Yorum
- 0 Beğeni
Teneffüs
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
/Teneffüs zamanları hüznün duldasında güneşe gebe kalacak ruhumuzun doğum zamanıdır!…/
Çan sesi geliyordu çamların kökünü yalayan toprağın kahverengi teninden. Atlasın göğsünde günü müjdeleyen kuşlar meşk ederken ruhumla; ay ile toprağın üşümüş koynundan firar ediyordu bir buğday tanesi. Gövdesi küflenmiş duvarın dibinde buluyordu kendini sarı bereketin gölgesi. Karıncanın ona yaklaşan adımları kaderinin ağındaki felsefi çığlığı sarıyordu bedenine sessiz sessiz...
" Hadi minik buğday tanesi kaderine sarıl yalnızlığın ninnisinde büyütecek seni yaşam!"
diyen karıncanın beni düşündüren fısıltında kalmıştı aklım. Sanki hüzün yazmalı kadınların dudaklarındaki toprak kokusuna banmıştı karıncanın buğdaya serpiştirdiği repliğin sesi!…
Yaşamın her sabah koynuma bıraktığı sorgu dergâhında arındırırken içimdeki kırıntıları, güne başlamanın hoş hırkasını da giymek iyi geliyordu ruhumun çıplak duvarına. Bugünün programını yapmıştık arkadaşımla. Eşinin görev yaptığı okula gidecekti ve dilersem benimde gelebileceğimi söylemişti. Bilirsiniz edebiyatın kaynağı gözlem, empati ve birikimin kişiye kattığı zenginlikle beslenir. Bende bu tür ortamlarda bulunmanın avantajını yaşamak adına, mutlaka sosyal çevrelerde ruhumu dinlendirme yoluna giderim. Ve elbette ki arkadaşım nazik davetinin karşısında verdiğim cevap “ tabii ki gelirim ” oldu.
Okula girişim ile okuldan ayrılış anımdaki o sonsuz huzur ve zenginliği belki kalemim tam olarak anlatamayacak! Çünkü kalem, yüreğimizin ve ruhumuzun bize izin verdiği harita doğrultusunda kelimelere elçilik eder. Ama hislerimiz, yaşadıklarımızı kalemin elçiliğinde kağıda hiçbir zaman tam olarak yansıtmamıza izin vermez. Mutlaka yama gerektiren bir üşümüşlük bırakır ki kalemin bize daima yolu düşsün! Sanırım bu da yaşamın gizli bölmelerindeki çekmecelerde saklı olan özet olsa gerek!
Okulun bahçesinden içeri girdiğim ilk andan itibaren bu okulu diğer okullardan ayıran bir şeyin olduğunu hissetmiştim… Çocukların gözlerinde yaşamın taaa içinden gelen gerçekleri hiç düşünmeden okuyabiliyordum. Öğretmen öğrenci ilişkisindeki saygının yanında; anaç tavırların bereketi ise bir başka hoşluktu aklımda kalan. Disiplinin içine şefkatin eklenebilir olduğunu kanıtlayan anları gözlemlemek bana umut veriyordu gelecek adına…
İlk dikkatimi çeken okulun perdeleri oldu. Okulun perdelerinin mavi zılgıtını içimdeki sessizliğe sararken, kimseye hissettirmedim! Zira harika bir onarımdı kırık yanlarım için bu renk desteği. Usumdaki devinimin yerini derse giriş zilinin çalmasıyla bir sakinlik aldı.
Koridorda koşturan geleceğin fidanları ve bilgilerini öğrencilerine aktaracak olan kutsi melekler, tatlı bir koşturmanın duvağını işliyorlardı en canlı renklerle. Hayata konuşlanan bu huzur ordusunun yaşama akışına şahitlik ederken şaşkın yüreğim, bir el tuttu ellerimden…
“dersimize sizde konuk öğrenci olarak katılmak istemez misiniz?” gülümsedim ve içimden kendime dönerek “kocaman bir öğrenciyim tabi tabi!” dedim…
Derse girecek öğretmenin hoşgörüsüne sığınarak biraz çekingen biraz heyecanlı halimle oturdum özlediğim o tahta sıraların çocukluğumu saklayan kucağına. Öğretmen dersi anlatıyor, onu dinleyen geleceğin fidanları ağızları açık, alacakları her bilgiyi en coşkulu misafirperverlikle karşılıyorlardı. Okulun meslek lisesi olmasının avantajı sanırım gerçek hayata daha katılımlı kıpırdanışlara yakın olmasıydı. Uygulamalı bir ders oluşu ise onları yakından gözlemlemek için bana bulunmadık bir fırsat doğurmuştu!...
İşledikleri dersin konusu pamuktu. Pamuk bir şairin dilinde lâl masalların soyut sertliğidir belki! Ya da imgelerine kan arayan, kanamalı bir duygunun imdadına yetişen bir beyaz yolculuktur ! Ama burada pamuk; gerçeğin avuçlarında o körpe öğrencilere kendini ispat etmek için bekleyen koskoca bir anlamdı… Hatta ilk defa bir pamuğu dalında görmenin tatlı heyecanını bile yaşadım açıkçası. İlerleyen dakikalarda öğretmenin “pamuğun lifini ayırın ve inceleyin” uyarısından hemen sonra öğrencilerin gözlerindeki feri, öğrenme kaygılarına ekmelerindeki coşku görülmeye değerdi.
Bazen açık olan pencerenin arasından rüzgâr kaçak ziyaretlerde bulunup sınıfın beni cezbeden mavi perdelerini havalandırıyordu. Sanki ortama katılmak isteyen haylaz bir ziyaretçi gibiydi… Rüzgârın öğretmen masasındaki çiçeklerin dallarını yalayıp, duvara yansıyan gölgeler ile dans edişindeki endam, yaşanılan âna katkı sağlayan artılardı. Hatta bir ara rüzgâr kulağıma yaslanıp,
“Bak bu fidanlar geleceğe dallarını verecek bilgi tohumları. Onların yeni yetme düşlerini emziriyor şu an yaşamın umut kozaları… Bilgi öğrenmek için acıkan yanlarındaki seyyah pencerelerini görüyor musun!? İşte o pencereleri kırmadan yolculuklarını yapmak için, şimdiyi yarın ile besleyecekler...”
Birden ürperdim rüzgârın kulağıma fısıldadığı bu cümlenin etkisiyle…
Güldane, Esma, Nidâ, Tuğba, Huriye, Melek, Cennet, Gamze ve Bahar bir saatliğine arkadaşım olmuşlardı bu yaşlı yaşamın yargılı yüzünde! Arkamda oturan Esma’nın sert tavrının arkasına sakladığı gül bahçesini görmemek, oradaki küskün çiçeklerini koklamamak içten değildi. Esma’nın hayata kabuğundaki zırh ile karşı koyma çabasını anlayabiliyordum. Ama gözlerindeki kaçamak bakışlar, yufka yürekli duygu desenini benden elbette kaçıramamıştı. Bahar’a ne demeli. İsminin hakkını veriyordu sanki. Baharın her rengini kirpiklerinde taşıyor gibiydi. Cennet, sanki cehennemine bir düş düeti kuran peri gibi firari bakışlarını savuruyordu çekingen tavrıyla. Ama en çok da en ön sırada oturan kırlangıç kanatlı minik kız dikkatimi çekti. Adını hatırlamıyorum tek hatırladığım öğretmenin her sorusuna parmak kaldıran cesaretiydi. Ah güzel çocuk! Yaşama hep böyle hazırlıklı ol inşallah…
Teneffüs zilinin çalmasıyla sınıftaki tılsımın yerini öğrencilerin telaşa koşan sesleri almıştı. Onlar koşarken iç dünyalarındaki yaşam ormanına, ben ruhumun kırık penceresinde bekleyen gölgeye el sallıyordum sessizce…
Aklımda bu okula gelmeden önce sabahın çiğ doğuran saatinde, karıncanın buğdayın tenine yağdırdığı replik geldi
" Hadi minik buğday tanesi, kaderine sarıl yalnızlığın ninnisinde büyütecek seni yaşam!"
Yok yok! Yalnızlığın ninnisinde büyümemeliydi evrendeki hiçbir ses…
Bu okulda aldığım umut zerrelerini, gerçeğin düşsel kurgusuna ekip yarınımın saçlarını taramaya devam etmeliydim!…
Sessiz ol yaşam!...
Birazdan kuyumun duvarlarında ki Züleyhâ ağıtını öteleyecek ruhum… Çünkü ben bugün, yaşamın yarın bayrağını gamzelerinde saklayan bir sürü öğrencinin duldasında teneffüste olacağım!
Mehtap ALTAN
17.10.2011
Not: Adı geçen Okul Niğde 75. Yıl Mehmet Göker Anadolu Tekstil Meslek Lisesidir…
YORUMLAR
Sevgili Kardeşim, değerli edebiyatdefteri.com şair ve yazarı Sayın: Mehtap ALTAN
Farkıını hissettiren muhteşem bir yazıydı. Beğenerek ve saygı duyarak okuduğum bu eserinizin hakkı tam puan.
Tebrik ediyor; başarınızın daim, kaleminiz her dem kudretli olması ve ilham perinizin başınızdan eksik olmaması dileklerimi sayfanıza bırakıyorum.
Sevgi ve saygılarımla. Yorum + antoloji + Tam puan.
____________________________1¶¶1
___________________________1¶¶¶¶1
_________________________1¶¶¶¶¶¶¶1
_________________________¶¶¶¶1¶¶¶¶¶1
_____________________1¶¶¶¶¶¶11¶¶¶¶¶¶¶1
__________________1¶¶¶¶¶¶¶¶¶111¶¶¶¶¶¶¶¶
___________1¶¶¶11¶¶¶¶¶¶¶¶¶1111111¶¶¶¶¶¶¶¶1
__________11¶¶¶¶11111¶¶¶¶¶11111111¶¶¶¶¶¶¶1
__________1¶¶¶¶¶¶¶¶111¶¶¶¶1111111¶¶¶¶¶1¶¶ 1
____________¶¶¶¶¶¶¶¶¶11¶¶¶111111¶¶¶1111¶¶1
_____________¶¶¶¶¶¶¶¶¶11¶¶¶111¶¶¶111¶¶¶¶¶¶¶1
_____________1¶¶¶¶¶¶¶¶¶11¶¶¶¶¶¶111¶¶¶¶¶¶¶1
_____________¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶111¶¶1111¶¶¶¶1¶¶¶1
_____________¶¶¶¶¶¶1¶¶¶¶11¶1111¶¶¶¶1¶¶¶¶1
____________¶¶¶¶¶¶111¶¶¶111111¶¶¶¶11¶¶¶¶¶1
____________¶¶¶¶¶111¶¶¶¶11111¶¶¶¶11¶¶¶¶¶¶¶
____________¶¶¶¶11111¶¶¶¶111¶¶¶¶111¶¶¶¶¶¶¶1
____________¶¶¶¶11111¶¶¶¶11¶¶¶¶1111¶¶¶¶¶¶1
____________¶¶¶¶¶1111¶¶¶1¶¶¶¶¶11111¶¶¶¶¶1
____________1¶¶¶¶11111¶¶¶¶¶¶1111111¶¶¶¶¶1
_____________¶¶¶¶¶1111¶¶¶¶1111111¶¶¶¶¶¶1
_____________1¶¶¶¶¶¶¶1¶¶¶1111111¶¶¶¶¶¶¶
______________1¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶1¶¶¶¶¶¶¶¶¶1
________________¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶1
____¶____________11¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶1
___¶¶¶_____________1¶¶¶¶¶1¶¶¶¶11
__¶¶¶¶____________¶¶¶11¶¶1
_¶¶¶¶¶1___________¶___11¶¶
¶¶¶¶¶¶¶1__________¶__¶1¶¶¶
¶1¶1¶¶¶¶1_________¶¶_1¶¶¶1
¶11¶¶¶¶¶¶_______1¶__¶¶
¶111¶¶¶¶¶_______¶__¶¶
¶¶11¶¶¶¶¶_________¶¶
¶¶¶1¶¶¶¶¶________¶¶
¶¶¶¶1¶¶¶¶_______¶¶1¶¶¶1
¶¶¶¶¶¶¶¶______¶¶11¶¶¶¶¶¶¶1
¶¶¶¶¶¶¶¶_____¶¶1¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶
¶11¶¶¶¶____¶¶¶_¶¶¶1111¶¶¶¶¶¶¶¶1
¶11¶¶¶__1¶¶¶____¶¶¶¶1111¶¶¶¶¶¶¶1
¶¶¶¶1__¶¶¶1______¶¶¶¶¶11¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶1
¶1___1¶¶¶__________¶¶¶¶¶11¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶
¶__¶¶¶¶______________1¶¶¶¶1¶¶¶¶¶¶¶¶¶
__¶¶¶ __________________¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶
__¶¶¶ _____________________¶¶¶¶¶¶
_¶¶¶
.¶¶¶
¶¶¶
¶¶¶
¶¶¶
¶¶¶
.........
................
...................
......................(: kutluYORUM :)
Dr. İrfan Yılmaz. - ^'^'^TEKİRDAĞ. -
...eski bir hikayenin tekrardan pişmesi gibi...
Eski mi daha güzel; neden öyle gelir ki her zaman?
Hani ilk defa fatura ödeyen birinin hayata özdeyişleriyle tutunması gibi...
Ben bu yazıyı; öncelerin bir yaprağı olarak gördüm...
Güzel esiyor rüzgar!!!
Dua vakitlerinde teneffüse çıkar gibi...
(Mana ve de bütün itibariyle güzel olan yazı için, sadece eskilerden etkilenilmiş bir yazıyla köprülerini kurdum az kafamda...)
Hürmetle...Duayla...
Mehtap ALTAN
Evet o yaprakların devamı...
Senin gibi dikkatli bir okuyucum hep olsun inşaALLAH...
Mehtap ALTAN
teşekkür ederim...
Şişşşt, "Sessiz ol yaşam!..."
Ama nasıl. Yaşam fireni boşalmış bir kamyon gibi yokuş aşağı son sürat akmakta sanki. Öyle ki hem etrafına mukayyet olacaksın, hem direksiyon hâkimiyetini kaybetmeyeceksin. Diğer fireni patlayanlar da cabası.
Benzin ne kadar kalmış bilmiyorum “ammâ u lâkin” (İbrâhîmî Feyzullah Yalçın’ın kulakları çınlasın 8 ) , artık şansıma mı, şansızlığıma mı sayayım bilemiyorum bu dik bir rampa (kasıt;gündem) açı itibari ile teneffüs için zorunlu bir geometri teşkil etti. Tamda denk geldi, tebrik etmeye.(şansımdan olsa gerek)
Tebrikler, selamlar, saygılar
Mehtap ALTAN
düşünceniz ile ben geldim demeniz güzeldi...
teşekkür ederim...
Mehtap ALTAN
ama sessiz ziyaretlerinizin devamı lütfen gelsin :)
sevgiyle...
Harikaydı. Tasvirler, anlatım, ruh ve nefes alış verişi cümlelerin cidden çok iyiydi.
Okurken öyle yerlerde gezdim ki... Üniversitede gıda mühendisliğinde okuyan bi arkadaşım vardı. Bahçe bitkileri dersini ziraat fakültesi'nin kampüsünde işliyorlardı. Misafir öğrenciydim ben de. Ellerinde farklı farklı dal parçaları ve dallardaki tomurcukları inceliyorlardı. Kendi okulumdaki heykellerden, boya kokularından, killerden ve alçı tozlarından sonra öyle farklı gelmişti ki bu ortam bana. Seni sınıfta ziyaret ederken rüzgâr, ben de bi an kampüsün o havasına gittim geldim. Sonra birdenbire görev yaptığım okulda dersteydim. Sonra yine seni düşündüm. O zarif ziyaretinin ardındaki inceleyen bakışları.
Bazen de bambaşka birinin bambaşka bir ortamdan aldıklarını ve sonra onlarca kişiye geri dönüşlerini düşündüm. Sonuç mu? Ortada. Çooook hoştu. Keyifle okudum.
Kutlarım Mehtap.
Mehtap ALTAN
çok teşekkür ederim "ne nedir" komşum...
Çok güzeldi yazınız. Tıpkı severek okuduğum diğer yazılarınız gibi. Bir de bana ilk pamukla tanışmamı hatırlattı.
Bir sebeple gittiğimiz Adana ziyaretinde bembeyaz olmuş tarlalarda bitki haliyle görünce şaşıp kalmıştım. Çünkü
ben onu, sadece paketlerdeki haliyle biliyordum :)
Mehtap ALTAN
teşekkürler...
Güne düşen başarılı çalışmanızı yürekten kutlarım.
Merhaba Mehtap hanım, aslında güne düşen yazınızı okumak gibi bir maksadım yoktu doğrusu...Kaç gündür sayfamı açmamıştım, güne düşen şiir ve yazılara baktım, isminizi gördüm.Takdirlerimle beraber, yine de okumak istememiştim, ancak konusu okul ve öğrenci olunca dayanamadım. Çünki ben kırk yıllık eğitimciyim, bir fanatiğim eğitim adına...Hastayım eğitimden yana...Sizin öğretmen olabileceğiniz aklıma geldi, oysa öyle değilmiş, okuduğumda öğrendim...
Elbette ki merak ediyorsunuzdur niçin yazılarınızdan uzak durduğumu...Evet gerçekten de uzak durmaya çalışmaktaydım. Çünki okuduğumda yazmazsam rahatsız olmaktayım...ancak ikinci kez sizi eleştirmeyi göze alamadım...İki kere kalp kıramam zira...Bir önceki eleştirimden, kırıldığınızı tahmin ediyorum .Ancak öyle idi...Birilerinin bunu size demesi gerekiyordu...Oysa herkes hep süslü şeyler yazıyordu...Bizler eleştirilmezsek nasıl gelişeceğiz? Bir gün birileri "kral çıplak" dediğinde o zaman daha çok yıkım olmaz mı? Elbette mükemmeli rütuşlanarak yakalayabiliriz...
Tarzınızı şiir dili olarak çok olumlu buluyorum...Nesirde farklı düşünmekteyiz...
Bu günkü yazınıza gelecek olursak; yazı imge ve betimleme açısından fevkalede...Gerçekler biraz daha hayal alemi ile birleştirilerek anlatılmış...Düşün dünyanız çok nostalji ağırlıklı...Daha çok kuramsal düşünmeyi yeğlemektesiniz...
Fakat gözlemleriniz çok etkileyici...Öğrencilerle ilgili tespitleriniz ve detaylı anlatımınız bir muhabirin titizliğini akla getirmekte...Ve öğrencilerin dünyasına inmeniz ne kadar hoş...fevkalede empati gücü var kaleminizde...Sonra hayal dünyanızla bütünleştirmeniz...doğa ile bağ kurmanız...Karınca ile diyalog... ne güzel...Vardama ve yordamalarla yazıya ayrı bir renk katmışsınız...Gelecekle ilgili hayaller örneğin...Doğrusu 1739 sayılı M:Eğitim Temel Kanunu'nun ruhunu çok iyi bilmektesiniz.. Çünki Türk Milli Eğitiminin genel amaçlarını o kadar isabetli betimlemişsiniz ki...Özellikle duyuşsal anlamda...
Bütün bunlarla beraber ne de olsa kurulun beğenisini almış bir eser....Benim değerlendirmem kendimi bağlamakla beraber, sadece yöntem bakımından % 10 luk bir eleştiri getirebilirim...hiç bir ön yargıya kapılmamaya çalışarak...Bilimsel yaklaşım da bunu gerektirmektedir....İlmi tavır sahibi olmamız gerekmektedir...Bütün bu yazılanların ışığında, tebriklerimi ve takdirlerimi sunuyorum efendim...
Mehtap ALTAN
Beni çalışmalarımı lütfen eleştirin...
Ben zaman geçirmek için değil geleceğin Edebi topraklarında kendi yolunu çizmiş bir edip olmak için kulaç atıyorum bu kargaşada...
Bir önceki eleştirinizi de çok iyi hatırlıyorum "sanat için sanat" mı yapıyorsunuz dipnotunu düşmüştünüz...
Kesinlikle eleştirinin beni gelecek adına büyütecek her rengi elbette başım gözüm üstüne diyorum...
Ve çalışmalarımı gelip okumanız ve tecrübe ırmağınızdan akıttığınız bir damla düşünce bile bana yeterli ...
Teşekkür ediyorum... Saygılar...
yabancısı olmadığım bir ortamı bir de ince bir süzgeçten derinlemesine analiz ederek geçirdiğinden emin olduğum kalemden okumak ne güzel...Lise öğrencileri ile teneffüs de bir başka zevkli olmalı bir gün biz de miniklerimle bekleriz bak o zaman neler yazacaksın...
yüreğine sağlık sonsuz sevgilerimle
Esmize - Perihan TUNÇOK K tarafından 10/22/2011 9:05:16 PM zamanında düzenlenmiştir.
Mehtap ALTAN
onların ki çok daha başka bir coşku...
sevgimle...
umut zerreleri ekildikçe gamzelere yarınlar ışıl ışıl nasıl da güzel gülümser..:)
tebriklerim günün yazısına hayata kattığın sevi yürekli eşsiz cümle güzelliklere iyi ki varsın Mehtap'ım..:)
sevgim saygımla hep selamlar...
Mehtap ALTAN
Sabiha KÜÇÜKTÜFEKÇİ
sağolasın gönlü harika Mehtap'ım hayata ne güzel armağansın..:)
Hayatın tatlı yanlarını görebilmek bir lütuftur insana..
Gölgeye bakıp güneşin varlığını hissetmek, tohuma bakıp ormanı hayal etmek, geleceğin resmini güne çizebilmek de bir lütuf..
İlim arzusuyla karınca misali çabalayan bir yürekten sevgiler sunuyorum size..
Mehtap ALTAN
teşekkürler...
tekrar tebrik ederim..
sevgili mehtap..
düşsel yazı hakettiği yerde..
sevgilerimle....
Mehtap ALTAN
teşekkürler...
Mehtap ALTAN
teşekkür ederim çokkk...
Mehtap ALTAN
bana kalansa onu size aktarmak...
sevgimle...
bir yol buluş ,bir umudun türküsü yol alan karınca,karınların buselerine dokunuş
ve atlasına sakladığı kocaman bir dünya dokunuşu ruhundan sesleniş
evet sessiz olalım o güzel karıncaların düetlerinde
.
sevgiler
Mehtap ALTAN
sana ne kadar çok teşekkür etsem azdır...
neden mi!
onlara dokunma cesaretini veren gizemli gölgesin çünkü...
sevgimle...
hayat, güneşin tam tepede seyrettiği zorlu bir yol...
yazı, bu zorlu parkurda soluklanılan bir umut gölgeliği...
tebriklerimle...
Mehtap ALTAN
teşekkürler...
Mehtap ALTAN
teşekkürler _cânâ_
uzun zaman oldu sizi okumayalı.... ( bunun nedeni benimle ilgili...)
özlemişim...
çocukluğumum okul sıralarında dolaştırdınız beni...
bu acılı günlerin devamında bu şairane yazı ne iyi geldi yüreğime..
ruhunuza ve kaleminize sağlık..
sevgili arkadaşım...
Mehtap ALTAN
ayrıca teşekkür ediyorum...
Saçları iki yandan örgülü, beyaz kurdelalı kız oluverdim bende.
Çok uzakta değildim hemen yanında ki sırada..
Yaşamın her alanında öğrenciyiz.
Öğrenmek bizim için vazgeçilmez olmalı.
Öğrendiklerimizi daha ne kadar geliştirebiliyoruzlar olmalı.
En öndeki kız gibi cesur olmalı en arka sıradaki önlüğünün düğmesi kopmuş dalı kırılmış ağlamaklı da olmalı.
Mavi perdelerin rüzgarda ki halinde asılı kaldım
Sevgiyle mavi ışığım
Mehtap ALTAN
ama en güzeli gelecek var diye bekleyen umut bahçesindeki bekleyişleri olsa gerek...
teşekkürler değerli kalem...
Gittim !
Ordaydım hatta !
yüzümü gölgelerle saklayıp , ruhumu ruhuna katıyordum.
dünlerimde cevabını bulamadığım sorularımı hazırlamıştım , içimdeki çocukla dışa çıkacaktım az sonra
olmadı
bir ses zamanını beklediğim anları ç/aldı
oysa o sıralarda geçmişi seviyordum, elimde yarım bir kalem , ucu açılmamış kırmızı kalemle kağıtları aşındırıyordum.
yine bir öğlen vaktine denk gelmişti saati ileri almak.
durduramadığım bir gülüş bırakıyorum en arkadaki sıraya
ve parmak uçlarımla çıkıyorum geldiğim yerden....
Mehtap ALTAN
külleri yeniden umut umut diyordu...
teşekkürler...
Bi güzel okudum kiiii...
ruhumuda tenefüse çıkardın Sarı Yalnızlığın KAyıp Prensesiiiiiii...
Tebrikler, o suskunnn yüreğine... :)
Mehtap ALTAN
teşekkür ederimm...
Sessiz ol yaşam!...
Birazdan kuyumun duvarlarında ki Züleyhâ ağıtını öteleyecek ruhum… Çünkü ben bugün, yaşamın yarın bayrağını gamzelerinde saklayan bir sürü öğrencinin duldasında teneffüste olacağım!
Şiir tadında .
Şiir gibisin (hep!)
Şiir kadar yüklü ve hayata başka bir pencereden bakan, bakabilen!
Tebriklerim şiir kokulu sayfana...
Sevgim daim.
Sevgim hep bu sayfada.
Mehtap ALTAN
nesir çalışmalarıma o ritmi biraz bulaştırmayı seviyorum...
teşekkürler nûn...
O nasıl bir yazıydı, Yüreğine sağlık. Özendim cümlelerine, biraz kayboldum içinde esmanın, cennetin...
Hani demişsin ya Sanırım bu da yaşamın gizli bölmelerindeki çekmecelerde saklı olan özet olsa gerek! Şu anda çekmecelerimde ne sakladığımı bilemezsin. Gerçekten insanın orada olası yeniden okuma hevesi geliyor...
Günün yazısı, günün şairi, günümün yazarısın bugün... Huzur vericiydin...
Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı harmanlayarak sunuyorum...
Mehtap ALTAN
hadi! umutları göğün göğsünden yüreğimizin otağında ağırlama zamanı...
teşekkürler...
Ne çok teneffüse ihtiyacımız varmış..ne çok iyi geldi
Yorgun toprakları bir gelincik musikisi ve rayihası sarıyor şimdi..
kendine nadas eken acılar nefes aldığımın, aldığım nefesin farkına vardırıyor.
Teneffüs zillerini özledim..zili çalan kaleme sabah aydınlıkları,feyz, bereket ve nur yağsın.
Mutlak yama gerektiriyor üşümüşlüklerimiz..gönül kalemi hep gelsin hep yazsın
Bir kar beyazı sıcağının başında içimin ellerini ovuşturup, okuma acizliğimi avutmanın baharını bekliyorum
Ders zili mi çaldı?
Şükranlarımla..selam ve dua ile
Mehtap ALTAN
yorumunuz değerliydi teşekkürler...
Konu çocuk olunca, hele ki kız çocukları olunca, insan daha çok hassaslaşıyor. En azından ben bu duyguya kapılıyorum.
Hayatı öğretmek…
Bir çocuğa anne-babasından daha çok zaman ayıran, kardeşinden daha yakın olan öğretmenlerinin yetiştirme çabasına (bir günlüğüne de olsa) şahit olduğun için şanslısın sevgili Mehtap. Belki de bu ders zilinin çalmasını hiç istememişsindir. Oradaki havayı iyice ciğerlerine çekmek adına.
Bazen. Çok fazla konuşmak yerine, sadece yazıyı okur ve dalar gidersiniz uzaklara, biraz geçmişe, biraz geleceğe bakarsınız…
Hepsine güzel bir gelecek dilerken.
Bu güzel anıyı bizimle paylaştığın için teşekkürler değerli şair
Saygıyla
Mehtap ALTAN
onların gözlerindeki çakmak çamkam duran yaşam beni müthiş dinlendirmişti...
Ama bilirsin Sevgili Cömert Yılmaz teneffüsler uzun sürmüyor...
teşekkürler...
Yazınızı okuyunca, Kız Teknik Meslek Lisesi Çocuk Gelişimi mezunu ve sonra Kız Meslek Lisesi öğretmenliği yapmış olan eşime, kız meslek liselerinin tedrisatında "pamuk ve yaşamdaki yeri" konulu bir tedrisat bulunup bulunmadığını sordum, çünkü bilmiyordum, bu tür konuları işleyen bir bölümün olup olmadığını. Neyse, sayenizde bir bilgi birikimi damlacığına daha malik oldum. Yazılarınızı imgeleri ustaca kullanarak, adeta bir sanat eseri gibi sunuyorsunuz, bu özelliğinizin hayranıyım. Keyifle okudum, teşekkür ederim. Saygıyla...
Mehtap ALTAN
okulun isminde minik bir detayı atlamışım hemen gereken düzenlemeyi yaptım...
bunun içinde ayrıca teşekkürler...
Bir günlüğüne de olsa ne güzeldir o sınıfların coşkusuna katılmak, imrendim size.
Bizlerle paylaştığınız için teşekkürler, selam ve saygılar.
Mehtap ALTAN
Teneffüs zamanları iyi geliyor ruha...
Teşekkürler...
Yazınızı özenle okudum.
Özellikle disiplin içine şefkatin eklenebilir olması cümlesi beni düşünceye itti.Çok anlamlı buldum tümünü ama bu satır yeni bir konuya da davetiye çıkardı zihnimde.
Evet,ceza ile disiplin arasında temel fark da buradadır bence.Ceza,yüzü geçmişe dönüktür;olan,biten bir "suça" karşılık gelirken,disiplin ise geleceğe yöneliktir.Çünkü ortada cezayı gerektiren bir hal olmayıp,öz denetim vardır...
Zamanın programlanması bir disiplin olayıdır veya sözümüze sadık kalmamız gibi!
Mehtap ALTAN
bunu yerine getirmeyenlere uygulanan gerekli ya da gereksiz yaptırımdır "ceza"
bu ayrıntıya girmek istemiyorum dediğiniz gibi başka bir konuya davetiyedir...
bu sert taımların içinde şefkatin varlığı bir başka lezzet veriyor insan ruhuna... bunu anlatmak istedim yaşadım çünkü...
bu arada düşünceleriniz için teşekkür ediyorum...