Bî Bedel Peri
O, öyle alımlı bir peri ki billûr tebesümdür elinde bardak, dilinde söz. Konuşsa çağıl çağıl, sussa ipek tül; ne farkeder adı gül yahut betül. Suyun berraklığı kıskanır saflığını. Çayın buğusu imenir gözlerindeki neme. Harfler adını yazarken erir sulara. Gözler, hasret hasretinden uykulara. Gülde haset, lâlede gam nedeni; incecik dal gibi asil bedeni. Bir efsane ikliminden gümüş kanatlı atlara binip gelmiş. Gönülleri ılgar eylemiş sevda dağlarına. Ferhat’ın külüngünde seda, Mecnun’un gönlünde gada olmuş. Leyla ki leyller eline su dökemez.
Bazen, çayımızın tadında damak burar. Bazen, nefesi çayımızın buğusuna karışır. Namemizde girizgah odur çoğunlukla. Çaynağme dükkanında icra edilen cümle makam onun içindir. İstanbul’a bir erguvanlar yakışır bir de elinde ince belli ile o peri. Boğaz’ın sularına, sabah güneşi çavdığında; onu anlatır bir bir ışık huzmeleri. Kız kulesi kıskanır inceliğini ve asaletini. Ve en çok onun ellerine yakışır çay bardağı İstanbul’da. Zamanı nakışlar duruşu. Gönülleri mest eder saçlarını savuruşu. Hisarlar onu bekler gelip geçsin diye Boğaz’dan, yalılar selama durur. Nefesi bir ateş sineleri kavurur…
Edası, sedası, vedası yazsan şiir olur, yazmasan efsane. İstanbul’un gözlerinde intizardır daima. Hazanda baharı özlerken İstanbul onu hayal eder. Cümle meftunu ve medfunuyla bir şehir onun gelişini bekler. Firuze gülüşlü İstanbul sabahları, onsuz mahzunlaşır birden bire. Gece ay sulara iğreti yansıtır ışığını. Semaver, demliğe küser o yoksa ; eli değmezse öksüz kalır ince belliler.
İstanbul onu bekler, biz onu bekleriz sabah akşam. Sabah çayı tazeliğinde gülüşüyle çıkıp geleceği ümidi sarar sarmalar cümlemizi. Bir buğulu anın özlemiyle tutuşur sineler. Teşrif etse de etmese de şehrimizi gamzesi sine deler. Gözlerinde bir ebru haresi dudağında nağmeler. Öyle bir peri ki ömre bedel. Edası, sedası, vedası her hâliyle bî bedel… 19.10.2011 İbrahim KİLİK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.