- 580 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DEĞİŞİM -DÖNÜŞÜM ve ŞİİR
Mustafa CEYLAN
***************************
Şimdi, yenilenmeyeceğiz de ne zaman yenileneceğiz? Yoksa, hiç yenilenmeden, daha öncekilerin tozu bile olamadan milyonlarca ölü şair-ozan arasına biz de mi katılacağız? Tozup gidecek miyiz şu gökkubbede hoş bir sadâ bırakmadan?
Arka teker, hep ön tekerin izinden gider. Sen, arka teker olmaya daha işin başından karar verdi isen, izin belli, yolun belli. Ön tekeri elbette geçemezsin, hattâ akis kesmeden, rod çıkmadan, yayından fırlamadan ön tekere ömrün boyunca ulaşamazsın.
Demiyoruz ki. geçmişi inkâr edelim. Mevcudu yıkalım, bunca birikimi yakalım asla demiyoruz. Düne iyi bakalım. bakalım ve görelim. Dünün başarılıları, dünün zirveye çıkanları nasıl ve neden zirveye çıkmışlar ve neden yüzyıllara kafa tutarcasına hep o en üst noktada durmaktalar? Bu soruya cevap bulduğunda, kendin olacaksın ve sen de başlayacaksın yukarıya doğru koşmaya. Aksi takdirde, yok olup gideceksin. Geldi, gitti bile diyen olmayacak ardından...
Evet, mâzinin öz değerlerinden, temellerinden, kural ve kuramlarından istifade etmeliyiz. Kopyacı olmadan, işin tekniğini alarak, o teknikle kendi şiir sarayımızı inşaa etmeliyiz.
Karacoğlan’ın koşmalarının kafiyelerini ve uyak mısralarını alarak, kafiyeler arkasını parmak hesabıyla doldurmakla, yemin ediyorum hiç bir yere varamayacak günümüz koşmacıları. Yahu, koşma evet koşma; ama koşmanın başka çeşidi yok mu? Hiç mi merak etmiyorsunuz topal koşmacı şairim, ah seni, seni!!! Ara, araştır, bul, bil, bak...
Kendini tekrarla geleceğe kalmaz izin. Statüko, yerinde sayma; hep aynı şeyleri söyleyip durma seni bıktırmadı mı? usanmadın mı? Yemin ediyorum, bu işi biraz daha uğraşayım, senin yaptığını otamatiğe bağlayacağım. Günde senin yazdığın manzumelerden hiç durmadan yazarak sanıyorum 100-200 tane yazarım. Yemin ediyorum yazarım. Ama bu yazacaklarım ŞİİR olmaz, vezinli, kalıplı, kafiyeli sadece manzume olur. Şiir asla olmaz, olamaz.
Şiir, evet o güzeller güzeli. O bizi yakıp kavuran mısra güzeli. O canda can, o sevgilimiz. O bizim her şeyimiz. Varlığımız, ailemiz, dilimiz, çevremiz, öfkemiz, kalbimiz, canımız şiir...
Şiir, her dem ter ü taze olmak ister. Şiir, ışıl ışıl parlamak ister. Asma yaprağının gün ışığında pırıltısı neyse şiirin yüzü de aynı ışıltıdadır.
Dünya, evren, kâinat sürekli hareket halinde ve her dem yenilenmektedir. Yüce Yaradan saniyenin trilyonda bir kadar küçük bir zamanda kâinatı öldürmekte ve yeniden kurmaktadır. Hücreler, galaksi, yıldızlar topluluğu, atomlar; her şey her şey yeniden yapılanmaktadır. Sürekli Sürekli bir devinim, bir ilâhî raks var bu hayat sanatında. Bu mukaddes sanat niye şiirimize yansımasın? Niye?
Şiirimizi, bu muhteşem değişime ve yenilenmeye niye getirmeyelim. Şiirimizin üstüne attığımız tozlu koruma şallarını yıkıcıların yırtmasına müsaade etmeden, bizler, has şiirin sevdalıları; işin esasını kavramış, özümsemiş olanlar; şalları yuyup yıkayıp yeniden yeni yapmalıyız...
İnsan sevdiğini, korumalı ama yarınlara da hazır etmeli. Gelecek yüzyıllarda yaşayacak olan nesil acaba bugün bizim yazdıklarımıza dönüp bakacaklar mı? Ne dersiniz? Günü, geleceğe aktarırken; mükemmel yeniliklerle şiir halımızı dokumalıyız.
Evet, değişim şart. Ama, değişimle köksüz, ne idiğü belirsiz bir dönüşüm gelmemeli. Kökleri mâzide olan bir değişim; bozmayan, geliştiren, daha ileri götüren ve tadı, havası, nakışı bizim olan bir değişim-dönüşüm arzumuzdur.
Gülce, yolun açık olsun...
Ne mutlu yeniliğin mimarı Gülcecilere...
15.10.2011 : 02:14