- 763 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Ruh Güzeli 2-(yeni düzenlemeyle)
Anne Ayşe hanım her sabah gün doğmadan kalkar, namazın ardından çayı ocağa koyar, sofrayı hazırlar, eşini ve çocuklarını kaldırır; kahvaltının ardından büyük kızı Nazlı ile günlük işlerini yaparlardı.
Nazlı çok hamarat, eli çabuk, becerikli bir kızdı. Tek kusuru yüz güzelliğine sahip olmamasıydı. Onu uzun süre tanıyanlar güzel huyundan, merhametli, yardımsever hallerinden dolayı severler, yadırgamazlardı.
Anne o gün de, çocuklarını okula, eşini işe uğurladıktan sonra:
-Nazlı birer bardak çay koy da, ana kız sabah keyfi yapalım.
Nazlı çay tepsisiyle, evlerinin Eyüp camiini gören cumbalı oturma odasına gelip, annesinin çayını vererek sedire annesinin karşısına ilişti.
Hemen ev işlerine başlamadılarsa, önemli şeylerdi konuşacakları.
-E kızım lafı eveleyip gevelemeden sadede geleceğim. Sen de kardeşlerin de çok iyi ahlaklı gençler olarak yetiştiniz. Sen çok becerikli, çalışkan tertipli bir kızsın. Sağlığımızda baban da ben de senin yuvanı kurup, mutlu olduğunu görmek isteriz. Komşumuz Ahmet beylerin uzaktan akrabaları bir genç varmış. Ana babası o küçükken, genç yaşta ard arda vefat etmişler.
Akrabaları sahip çıkıp büyütmüşler. Baban görmüş, terbiyeli çalışkan biri. Ahmet amcan babana:
- Nazlı’yı ona isteyelim, sen de maddi yönden destek olursan yuvasını kuralım bu gençlerin. Sen ne dersin kızım?
Nazlı utanarak başını eğdi.
Baba Hasan bey, evlerine çok yakın Eyüp meydanındaki kumaşçı dükkanını besmeleyle açtı.
Ortalığı gözden geçirip düzensiz birkaç kumaş topunu düzeltip, o günün gazetesini alıp okumaya başladı.
1950 li yılların İstanbul’u...
Cadde ve sokaklarda şimdiki trafik keşmekeşi yok. Az sonra dükkan komşusu Ahmet bey, sabah kahvelerini içmek için kapıdan kafasını uzattı.
-Hayırlı sabahlar dostum, birer az şekerli köpüklü söylüyorum kahvecinin çırağına.
-Gel Ahmet’ciğim gel zahmet etme, çırak birazdan uğrar.
-Hasan amca misafirin var galiba, o Ahmet amca siz miydiniz? Hayırlı sabahlar, kahvelerinizi getireyim mi?
-Tamam getiriver, köpüklü olsun!
-Nasılsın dünden beri iyi misin? Diyerek sohbete başladılar.
Ahmet beylerle ayni zamanda mahalle komşusu idiler. Ahmet beyin eşi Rahmiye hanım, Ayşe hanımın genç kızlık arkadaşı idi. O da güngörmüş hanımefendi bir insandı. Tek eksikleri çocuklarının olmayışıydı.
Arkadaşı Ayşe çocuklarını büyütürken öz teyzeleri gibi ilgilenip yardımcı olmuştu. Nazlı’yı da ‘yüreği güzel kızım, Rabbim güzel huyların hürmetine hayırlı kısmet versin sana’, diye dualar ederek severdi.
O yüzden Ahmet beyin o uzak akrabaları, Kerem adlı yeğenleri için kız ararken, Ahmet beyin aklına Nazlı’yı o getirdi.
-Ne dersin? Nazlı’yı Kereme alırsak hem biz hem de Hasan beyler maddi manevi koruyup kollarız fena mı olur?
-Dur hanım dur, sana kalsa hemen düğünü yapacaksın. Tamam biz Nazlı’yı çok sevdiğimiz için, güzel huylarını bildiğimizden, yadırgamıyoruz, iç güzelliği yüzüne yansıyor. Ya Kerem görünce beğenmezse!
YORUMLAR
handan akbaş
bu gün görsellik ve farklı yöndeki düşünceler önde olduğundan kimse ahlak ve inaca bakmıyor
evlilker üç günlük tabi
ömürlük değil artık
oysa ahlak ve inançlı olanı tavsiye ediyor sevgili Peygamberimiz sav.
çok nasihat alamlı ve uymalıyız...
tebrikler çok
dua ile güzel Ablam...çok sevgiler...
handan akbaş
Canım benim gelenek ve göreneklerimizin değişimiyle yaşamımız da çok farklılaştı maalesef. İnsanlar artık cafcaflşeı ylere bakar oldular. İncinin dışı cezbediyor, aslında değerli olan kısmı en içindeki incisi. Teşekkürler ve tebrikler. Sevgilerimle...