Yağmur Damlaları V-
Yıl 2007 Kurban Bayramı sabahı Yağmur hasta, yatağında yatırken ansızın hislerini yazmak arzusuyla usulca süzüldü yatağından. Öncelikle sağ tarafında duran kırmızı bandoflalarına yöneldi ve içi yünlü bandoflalarına tek hamlede geçiriverdi ayaklarını. Sonra hızlı adımlarla yatağının sol yanında bulunan yazıhanesine yöneldi. Orada duran kırmızı dosyası ve içerisindeki beyaz A4 kağıtlarıyla birlikte mavi mürekkepli tükenmezini alarak yatağına geri gelirken bir an içinden eski yazılarına bakma arzusu hissetti. Yıllar içerisinde yazmış olduğu yazılarını derlediği defterini de yanına almak için televizyonunun bulunduğu raflı dolaba yöneldi ve onu da yanına alarak yeniden yatağına uzandı.
Yağmur’u anlatan son yazısı “Yağmur Buhar oldu” ismini taşıyordu... Hem de 20 Araık 2006, günlerden de Çarşamba diye not düşülmüştü yazıya... Geçen yıl aynı gün yazmasının etkisinden mi bilinmez Yağmur’un yazma arzusu perçinlenmişti. Yağmur yaşadığı hiçbir şeyin tesadüf olduğuna inanmamıştı. O an da öyle bir andı. Neden tam Aralık ayının yirminci gününde Yağmur’a dair hikayesini yazmak istemişti ki! Bu tesadüf değildi. Bu hissi tanıyordu. Herşeyin bir sebep-sonuç ilişkisi içerisinde zincirleme halkalarla bağlı olduğuna inanıyordu.
Sabah erkenden uyanmış, 37.6 derece ateşle yatağından kalkarak dişlerini fırçalamış bir gün önce Doktorunun söylediklerini harfiyen uygulayarak dört-beş gününü yatarak geçireceğine söz vermesinden dolayı annesinin, babasının, anneannesinin, ablasının elini öperek bayramlarını kutlamış ve geri yatağına uzanmıştı.
Yazma arzusu da o an şekllenmişti. O an kalbine düşen hüzünlü ateş parçasının etkisiyle odasında kendisini yapayalnız hissettiren duygularını en iyi dostu olan yastığına sırtını vererek kalem ve kağıtlarıyla paylaşmak istemişti.
Bir yıl hayatından nasıl da geçip gitmişti... Artık Murat da yoktu hayatında. Ne ilginçtir yine Bayram sabahı üçüncü mesaj ondan gelmişti. “Bayramın kutlu olsun. İnşallah mutlu ve huzurlu bir bayram geçirirsin. Benden taraf tüm ailenin de bayramını kutlarsan sevinirim”. Geçmişte yaşanan olaylara rağmen birbirlerini özel günlerde olsun hatırlıyorlardı. Doğum günü ve bayramlar vesilesiyle haberleşiyorlardı. Yağmur içini çekti ve hayat işte dedi. Yağmur paylaşmak istedikleri konusunda nereden başlaması gerektiği hususunda kararsızdı.
Yağmur, 2006 yılının mart ayından itibaren yeni kararlar almış ve huzurunu kaçıran, kendisini mutsuz eden herkesi çevresinden uzaklaştırmıştı. Murat da bu isimlerin içerisindeydi tabii ki... Belki de bu yüzden herkese öfkesi azalsa da ona olan öfkesi ilk anki kadar tazeydi. Giderek de artıyordu, azalmak yerine... Herkesten herşeyi beklerdi de Murattan, onu gerçek dostu sandığından dolayı o davranışları ve sözleri beklememişti. Bu denli kalbini kırabileceğini ummamıştı. Boşuna dememiş Atalarımız, “Ummadık taş baş yarar” diye... Yağmur’da gerçek Arkadaşı, dostu bilip tam arkasından bıçaklanmıştı beklemediği anda... Neredeyse on ay geçmişti doğru dürüst görüşmeyeli. Yağmur bu durumdan dolayı daha huzurluydu. Sahte bir dost yerine gerçek bir boşluğu tercih ediyordu. En azından kendisini gerçekten tanıyan ve anlayan birisinin varlığına inanıp hayal kırıklığına uğramaktansa, olmadığını bilmek daha iyi geliyordu. Ne attığı mesajların samimiyetine ne de bir zamanlar dost bildiği kişiye inancı kalmamıştı. Yaşananlarla birlikte tüm iyi duyguları zaman alıp götürmüştü beraberinde...
Yağmur, Ateş’e olan hislerini paylaşmasıyla hayatında arkadaşı, dostu bildiği insanların gerçek yüzleri ile yüz yüze gelmişti. Aradan geçen bir yıla yakın süre Yağmur için zorlu bir devreydi. İşte bu devrede Yiğit ona fazlasıyla destek olmuştu. Yaşayabilecekleri konusunda ona farklı bakış açıları ve objektif değerlendirebilme konusunda yardımcı oluyordu.
Yiğit’in, Yağmur’dan daha fazla ruhi olgunluğa sahip oluşu Yağmur’un beklenenden daha kısa bir sürede bulunduğu olumsuz, depresif ruh halinden çıkmasını sağlamıştı. Yiğit, Yağmur’u sürekli dinliyor ve erken kararlar almamasını, iyice düşünmesini, kendisine zaman tanıyıp acılarını yaşamasını sonra objektif olarak hükme varmasının kendisi için daha faydalı olacağını belirtiyordu. Yiğit, Yağmur’a kesin hüküm vermenin çözüm olmayacağını, kendisini en güçsüz hissettiği anların aslında en güçlü olduğu anlar olduğunu ve kör uçuşunda olduğunu söylüyordu. Zaman da zaten Yiğit’in söylediklerini doğrulamıştı. En zor günlerinde Yağmur’a destek olmuş, dertlerine ortak olarak kendisini ve ailesini mutsuz edecek kararlar vermesini engellemişti.
Yağmur yine de Yiğit’in kesin hüküm verme uyarılarına rağmen yine kendi hissettiği şekilde davranarak Murat’ı da hayatından uyaklaştırmıştı. En doğru kararın bu olduğuna karar verdi. Tüm yaşananlardan sonra kalbini o kadar incitmişken Murat’a eskisi gibi güvenemez ve içten davranamazdı. Oyuna gerek yoktu. Zaman içerisinde tüm hisler katledilmişti.
Yağmur bir an soluklandı. Tüm düşünceleri unutmak istermişçesine yan tarafında duran radyosunun üzerindeki çayını yudumladı. Arada odasının kapısı tıklamıştı ve ablası çayını yanına bırakıp çıkmıştı. Ailesi salondaydı. Sürekli kapı zili çalıyor, misafirler geliyordu. Bayramın ilk günü herkes bayramlaşıyordu. Yağmur ise faranjitli boğazıyla, tıkalı burnuyla ve can yakan öksürüğüyle düşüncelerini yazıp duruyordu.
Bir gün önce Doktora gittiğinde Ateşi 39 derece çıkmıştı. O nedenle kesin olarak istirahat etmesi kararlaştırılmıştı. Zaten hareket edecek hali de yoktu. Kendisini bitkin ve yorgun hissediyordu. Ansız üşütme tutuyor beş dakika sonra bunalmaya başlıyordu. Bu hastalık Yağmur’u dirençsiz yakalamıştı. Antibiyotik, öksürük şurubu, boğaz pastili, burun damlası...
Yağmur yatağına uzanmış, iki yastığını dikleştirmiş, sırtını yastıklarına dayamış, sağ ayağını dikleştirerek dosyasını dizine dayamış yazıp duruyordu... O anda sol ayak parmaklarını hareket ettirirken kendi haline gülerek... Bir anda ne kadar trajikomik bir tablo sergilediğini düşündü. Hem de Kurban Bayramının ilk gününde...
Uzun zamandır Yağmur’un çevresinde kendi içine gömdüğü güzel duygular haricinde, kendisine iyi niyetli duygular hissettiren kimse yoktu. Bu devrede de hayatına kim girdiyse sadece acı vermişti. Aldatılma ve kandırılma hislerini tekrardan yaşamış, duygularıyla oynanmıştı. Kime güvenip duygusunu verse karşılığında bir yalan ya da kötü niyet ile yüz yüze gelmişti. “İnsanlar neden böyle diye” dahi düşünmek istemiyordu... Bu kaçıncı acıydı kalbine...
Her seferinde en saf ve kutsal duygular zedeleniyordu. Hayatın geridönüşüm kutusu yoktu. Yara alan duyguların yeniden filizlenmesi dışında aynı şekilde yaşanması sözkonusu olmuyordu. En başta da güven duygusu tabii ki... İnsanlara olan güveni yeniden her seferinde farklı olaylarla da olsa bir şekilde azalmıştı... Yağmur kimseye eskisi gibi güven ile yaklaşamayacağından neredeyse emin durumdaydı... Yaşı, eğitimi ne olursa olsun gönül kapısından girmeye çalışan tüm erkekler Yağmur’un duygularıyla oynamıştı. Bazısı bilinçli olarak hareket etmişti. Bazıları ise içgüdülerine yenik düşmüştü. Neticede hepsi de iyi niyetten yoksundu. Güvenini sarsmak bir yana, en kutsal duyguları hiçe sayarak Yağmur’u kullanabileceklerini düşünmüşlerdi. Zaten Yağmur’u da derinden etkileyen husus buydu. Yağmur bu karaktersiz yapılarını görebilecek kadar aklı başında olduğunun bilincindeydi...
Kendisinin frkındaydı. Ne istediğini biliyordu. Kendisini aptal yerine koymaya çalışan bu insanların bu cesareti nereden bulduklarını merak ediyordu. Suç kendisinde mi diye de düşündü bir an! “Nerede hata yapıyorum ben” diye kendisini de sorgulamayı ihmal etmiyordu. Yaşadıklarını muhakeme ederek hatalarından ders alarak ileriye adım atmak arzusundaydı.
“Çevresine iyi niyet ile yaklaşması, samimi ve yalansız güven veren duruşu olması acaba onu çevresinde bu kıza herşeyi yapabilirim mi imajı veriyordu!” diyerek “hadi canım, bu kadarı da olamaz. İyi niyetliyim, sevgimi içten gösteriyorum diye suçlu mu olmam lazım diye düşünmekteyim” diyerek başını iki yana sallayarak, bu da mantıklı açıklama değil, böyle olmamalı diyerek düşüncelerini geçiştirdi.
Zaman değişti diyorlar ya yaşlılarımız muhabbet açılınca... Aynen öyle... Yağmur da genel olarak zamane erkeklerinin bir kıza yaklaşırken farklı beklentiler ve menfaatler nedeniyle yaklaştığını hissedebiliyordu. Erkekler alınmasın ne yazık ki kızların da geneli öyle... Netice itibari ile bu duyguyu hissettiği anda bu tarz insanları çevresinden uzak tutsa bile duyguları inciniyordu. Bu yılın hayat tecrübelerinden birisi de buydu Yağmur için. Farklı farklı yüzlerde farklı beklentiler ve yaşam tarzları bulunmaktaydı. Saf ve kutsal olan sevgi paylaşımı ya da aşk, fiziki arzulardan dolayı geri planda tutuluyordu. Yağmur hatta çoğu kişi için sevginin anlamını yitirdiğini hissettiğini düşünüyordu. “Hayat bu kadar basit değil ki! Neden insanlar herşeyi basit ve yüzeyselleştirerek yaşamak istiyor ki!” diyerek yine gözlerini odasının tavanına dikti. Hiçbirşey düşünmek istemiyordu yine... Zaman akıp geçseydi ve ömrünün son günü gelseydi diye düşündü... Aslında karamsar birisi değildi... Hayata bağlı, yaşamdan enerji alan, pozitif ve güleryüzlü bir kız olmasına rağmen bazı anlarda kendisini yorgun ve çaresiz hissediyordu... Yine o anlardan bir andı sadece... “Sevgi, saygı, güven, sadakat, hoşgörü, iyi niyet, namus, ahlak”, tüm bu kavramların hiçe sayıldığı ve öylesine yaşanan beraberlikler varken tüm bu değerlere sahip çıkan birisinin duygularını kullanmaya çalışarak, o kişiye kendisini kötü hissettirirseniz ruh hali Yağmur’dan farklı olmayacaktır...
Yağmur’un isyanı ve yorgunluğu, insanların bencilce, kendilerini tatmin arzusuyla tüm kutsal duyguları hiçe sayarak yüzeysel ve basit yaşam tarzlarıyla kutsal olanı yoketme arzusuyla hareket edebilmelerinden kaynaklanıyordu. Yağmur’u yaşadıklarından daha zor günler bekliyor... Dünün bu günden kolay yaşanmadığı gibi, yarının da bu günden farklı ve kolay olmayacağı ortada...
Her seçiş bir vazgeçiştir. Şimdiye kadar Yağmur vazgeçtiklerinden pişmanlık duymadı. Seçip, yaşadıklarından da pişman olmadı... Şu andan sonra da seçimleri sevgi, saygı, güven ve sadakat çercevesinde olacaktır. Bundan şüphe yok... Yağmur her zaman beyaz sayfalara içini akıtacak ve hayat da berrak ve şeffaf yaşanmaya devam edecektir. Alnı açık ve başı dik! Gün gelecek acılar daha da hafifleyecek ve mutluluklar tahtaravallide ağır basacaktır.
Bir tebessüm belirecek Yağmur’un yüzünde. Daha umutla, daha bir istekle sımsıkı sarılacak hayatına. Yeniden filizlenecek en saf duygular, çiçek açacak elbet sonunda...
Yağmur’um, hüzün okyanusum...
Bayramın ilk gününü geçirirken yapayalnız hasta yatağında sen yine de gülümse kaderine, Tarkan’nın şarkı sözlerinde olduğu gibi...
Hepinizin Kurban Bayramı Kutlu Olsun...
Yağmur damla damla Bayram’da da...
20 Aralık 2007 Perşembe