- 1104 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
BİLİYOR MUSUN ?..
Biliyor musun?
Gurbetindeyim… Dilini bilmediğim, lügatini çözemediğim, benim ben olmadığım bir diyarda sensizim… Işıksızım, dilsizim, yol iz bilmezim; bir garibim bu akşam. Gözlerimin gerisinde biriken koca koca bulutlarım var, ağırlığınca sulu sepken... Dokunsan yağacağım. Bir nefesin ulaşsa, değse şefkatle bakan gözlerin çözüleceğim. Arınacağım, üstüme bulaşan siyahlardan. Biliyorsun insan, bazen gözyaşlarıyla da yıkanır.
Biliyor musun?
Gurbetin ne yaman bir acı olduğunu. Yalnızlığın dayanıksız sızısını… Sürüklenirken yaban sokaklarda eğilip, bükülürken kapı aralarında, eşiklerde bilinmemekten, bilememekten ne çok yorgunum... Yorgunluğa yoldaş bir deruni yetimlik, üstüne üstlük öksüzlük… Ne haldir diye sorma? İşte hepsinin içinde koca bir boşluk adı sensizlik. Bilsen ne darmış bu evren, ne sığılmaz yermiş her yer bu mekân. Bir gönül içine sığamadıktan sonra anladım cihan artık bana sensiz zindan…
Biliyor musun?
Yoksun bu gece daha bir silik yıldızlar isteksizce örttüler şu tatsız tutsuz şehrin üzerini ferahlık taşımayan bir rüzgâr geçti tepelerden; nefes aldırmayan, yağmur bile keyifsiz yağıyor çamurlara buladı caddeleri. İçimdeki sen yaram bir başka sızladı bu gün, bir başka kanadı ılık ılık susturamadım gönlümün ağıtlarını, avutamadım. Baktım olacak gibi, değil iş yine kaleme kaldı. Gönlüm söyledi o yazdı.
Biliyor musun?
Sen, sen ne çok şeymişsin meğerse bildiğim tek lügatimde. Yar, yara, dost, sırdaş, umut, dua, sevgi, hasret, özlem, vuslat… Yazsam sayfalarca sen eder; ya yoksan, o vakit ne olur biliyor musun evren bir kara delik düşerim binlerce yıllık yokluklara savrulurum öyle yokluğuna boylu boyunca.
Biliyor musun?
Arz’ın ortasında öyle bir yer bana mesken olmuş ki, tıpkı bildiğin bir Robinson Crusoe hikâyesi. Gidecek yol yok, iz yok, yüzsem fersah fersah sana ulaşacak takatim yok. Bir tek dua vakitlerim var. Sana ulaştığım, seni görüp hissettiğim tıpkı şu an gibi. Biliyor musun senin adını dualarım da yıllar var ki ezber etti.
Yalın kocaman derin bir boşluk ve benim olmayan bir dünya; sen öyle uzaktasın ki sadece belki gerçekleşmesi dilenen rüya. Bir anafor; kapkara yalnızlığın çukuru yutuyor beni. Düşüyorum içine içine... Bir yerden bir anda çıksan, tutsan ellerimden savrulmasam. Kalbim kafesini daraltmasa artık, kanamasa içim. Ben anlatsam sen dinlesen, sen anlatsan ben dinlesem hiçbir günaha dokunmayan cümleler kursak. Bir el atsan mirac öncesi söksen şu darlığın içindeki kalbimi yıkasan ab-ı hayat verecek ellerinle; başım omuzlarının kuytusunda dünya kahrından bir arınsa unutsam kapadığım gözlerimin ardında kötü gün mirası olan her şeyi, silsen yüzümde yılların acımasız izlerini yeni doğan bir şafağa götürsen ellerimden tutup beni.
Biliyor musun?
Anadilimle konuşmak istedim bu gün olmadı acı bir tebessüm olup yüzümde asılı kaldı yokmuş meğerse öyle bir dilim.Dilsizmişim doğuştan.Yeni yeni fark ediyorum dua beklerken vebal yüklemiş bir lisana teslim edilmiş ömrüm ötelerden gelen..bir feryat bir çığlık söksün istedim bu gün isyanımı. Heyhat, sesim boğazımda bir düğüm anlatamadım.Ne yaparsam yapayım boşa yumruk olmuş acılarım boğazımda ne yapsam yutamıyorum.
Biliyor musun?
Ne çok cümlem var sana biriktirdiğim ne çok anlatacağım ne çok dinleyeceğim bir gelebilsem sılama bir ulaşabilsem sen diyarıma yuvasına dönen turnalar gibi uçsam konsam dalına susmayacağım susmalarıma inat, terk ettiğim lisanlara inat, sağırlar senfonisine çaldığım sazlara inat...İnadına konuşacağım, konuşacağım, konuşacağım...
Biliyor musun dedim hep, ama sen hep bildin... İşte kulaklarımıza değen hepimize çalan şu yalan dünyanın türküsü. Türküleri de severim sen gibi. Onu da bilirsin sağaltırlar acının içindekini. Kim bilir kimin ciğeri yandı, kim dillendirdi, kimin ahı göklere ulaştı. Çıktı nefes nefes dillerde yandı yakıldı bu türkü…
ne ağlarsın benim zülfü siyahim,
bu da gelir bu da geçer ağlama.
göklere erişti figânım ahım,
bu da gelir bu da geçer ağlama.
bir gülün çevresi dikendir hardır,
bülbül har elinde ah ile zardır.
ne olsa da kışın sonu bahardır,
bu da gelir bu da geçer ağlama.
daimi’yem her can ermez bu sırra,
gerçek aşık olan erer o nûra.
yusuf sabır ile vardı mısır’a,
bu da gelir bu da geçer ağlama.
Anlaşılan Âşık Daimi’nin de ben gibi kendini teselliye ihtiyacı varmış. Helal olsun ne güzel de etmiş. ”Bu da gelir, bu da geçer ağlama” demiş. Ağlamıyorum ben, sen de üzme kendini. Sabrın sonunda Mısır’a sultan olmak da var kaderde. Kaçırır mıyım hiç bu fırsatı. Esti işte bir gurbet gününde hasbi hal ettim kalemimle bir de gönlümün içindeki senle…
Her şey bildiğin gibi..
İşte gurbette ben, hala ilk gördüğün gibi
Bir ben baştan ayağa sen gibi…
Perihan TUNÇOK KILIÇ
ESMİZE İzmir
YORUMLAR
Herkesin, her gurbet evladının "işte benim" diyebileceği cümleler sevgili yazarım. Bizim yerimize de söylemişsiniz, söylenmesi gereken ne varsa...Bir de melodi eklenmiş türküyle beraber...Bundan iyisi, sıla...
Kutluyorum. Çok çok sevgiler.
Esmize - Perihan Kılıç
Esmize - Perihan Kılıç
Biliyor musun?
Gönlümün söylediğini kalemim yazarken kirpiğimdeki tüm karıncalar intihar ediyordu...
Ve gecenin celladına hizmet eden maskeler yüreğime zifiri sancılarını bırakıyordu!....
Sevgimle güzel insan...
Esmize - Perihan Kılıç
Mehtap ALTAN
zira; bana gelemesen de yüreğinle bende olduğunu biliyorum...
ki ben gittiğim her yazı ve şiir de çok şey alarak kendime dönüyorum... Dolayısıyla bana çok şey kazandırıyor okuduğum her eser...
sevgimle...
Esmize - Perihan Kılıç
Eline yüreğine kalemine yüreğine sağlık arkadaşım.çok harika yazmışsınız.tebrik ederim.selam ve sevgiler sunarım.