- 898 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK VE KİN ( 16 )
’ Hadi Neslihan çaylar soğuyor ’ Odanın kapısında dinelmiş bekleyen Yeşim’in sesiyle kendine geldi. Manidar bir gülümseme kızın dudaklarında... ’ Telefonda kimin resmi var?’
’ Hiç arkadaşlarla bir şeyler ’ diye gevelerken ’ Uydurmana gerek yok, demin benim varlığımın bile farkında değildin. Kimin resmiydi o ? ’ Yeşim’in gözlerine baktı hüzünle, ’Ona buna anlatmak yok ama’’
Aniden kalkıp Yeşim’i gıdıklamaya başladı, bir yandan da ’Bak diğer kızlara söylersen seni gıdıklayarak öldürürüm’. Kahkahalarla yandaki koltuğa düşen Yeşim bir yandan da, ’’Tamam söz, yeter ki bırak’’ diye, hem gülmekten kıvranıyor, çığlık çığlığa gülerken arada da yalvarıyordu . ’’ Söz mü’ ? ’’Evet söz’’. Yeşim’in elini tuttu, beraberce ranzanın kenarına iliştiler..
Yeşim ’ Kim?’ diye söze başladı. Ama Neslihan söze karışılmasını, lafının kesilmesini hiç sevmezdi. ’’Şimdi sus, sadece dinle,’’ Kız ağzına fermuar çekme hareketi yaparak gülümsedi. ’’Maraş’ta doktor Adıda Selim’’.
Yeşim farkında olmadan ’’ Süüüüper’’ diye bağırdı ’’ Zannettiğin kadar toz penbe değil ama herşey’’ ’’ Niye ne olduki?’’ Çiçekli penye pijamasının içindeki ince dizlerine uzandı elleri, bacakları ağrıyan ihtiyar bir kadın gibi dizlerinde elleri, ’ ’’Bir kere aşkım karşılıklımı onu bile bilmiyorum’’.
Ardından merakla sözün devamını bekleyen Yeşim’in yüzüne kaygıyla baktı, ’’Gerisini masada yemek yerken konuşuruz ’’’.
Peş peşe mutfağa giderlerken sıcak ev kokusu, çayın değişik kokusu ile harmanlanıyor, iki annesiz kızı birbirine samimi ve farklı bir yuva havasıyla daha çok bağlıyordu...
Sofradaki sucuklu yumurtaya elini uzatırken,’Yeşim’ciğim böyle güzel sucuklu yumurtayı kimden öğrendin’’? Kız tatsızca güldü, ’’ Sucuklu yumurtayı herkes yapabilir, sen konuyu değiştirmeye çalışma’’.
Çaydan bir yudum alırken ’’ Uuuuf Yeşim, ne anlatayımki’’?.
Kahvaltılarına devam ederlerken, ortalığı şüphe sorgularla dolu bir sessizlik kaplamıştı, ister istemez.
Öğleden sonra iki arkadaş deniz kıyısında yürürlerken, denizin iç ferahlatan havası Neslihan’ı gözle görülür şekilde kendine getirmişti, bir çok sonbahar gününde olduğu gibi yağmur yoktu o gün İstanbul’da.
’’Allah’a şükür, biraz toparlandım, sağol Yeşim deniz kenarında yürümek iyi fikirdi ’.
Genç kız tebessüm etti ’’ İstersen akşamda sinemaya gideriz ha, ne dersin’’? Neslihan güldü ’’Neden olmasın, haftanın popüler filmi ne acaba’’.
Yeşim ’’Amaaan yabancı bir film işte, kavuşamayan iki aşık’’ ’’ Ne yani konusu bumu!’’ ’’Özetini en aza indirgersek reklamında yazan bu’’.
Neslihan Yeşim’in yeni aldığı siyah vinleks montunun kolunu çekti, ’’Kızım bıktım aksiyon yaşamaktan anlıyormusun zaten kendi hayatım aşk, acı, ayrılık trajedilerine dönmek üzere şöyle eğlenceli bir film olursa tamam yoksa gelmem bak’’ gülüştüler.
Yol kenarındaki tahta kanepeye yanyana oturdular, İstanbul’da sonbahar, Neslihan kıyıdaki taşları döven Lacivert denize baktı, ’Hiç bir zaman şu denizi dalgasız görmedim, tıpkı beni hayatım gibi sakin ve duru görmek imkansız galiba ’.
Ne zaman yanlarına yaklaştığını görmediği çiçekçi kadınla konuşan Yeşim’in sesi dalğınlığından arındırdı ister istemez ’’Güller kaça’’? Neslihan fısıltıyla ’’ Çiçeği ne yapacaksın’’? ’’Kendime alacağım ’’ ’’Delimisin ya’’! ’Neden kendime çiçek alamazmıyım?.
Elinde bir demet gül, kokusunu içine çekti. ’’Fazla kokmuyor ama, yinede güzel ’’ ’Zavallı Yeşim’’ dedi içinden, ’’O bir türlü, ben bir türlü, gözleri ne kadar hüzünlü bakıyor öyle, bu gün rimelde sürmemiş, göz altları ne kadar solgun ve gri’’ göz bebeklerine baktı ardından hüzünle, yeşil ölgün iki kozalaksı beze.. Elini cebine attı Yeşim’den önce ’’Kaç lira’’? ’’Beş lira’’ dedi çiçekçi kadın.
Şişman yüzündeki kanlı kara gözlerini Neslihan’a dikti ardından ’’Bir demette sen alsan güzelcaz, hem o güzel siyah saçlarının arasına takarsın, sevgilinede poz atarsın’’.
Neslihan birden garip bir hınç duydu herşeye ’Benim sevgilim yok teyze, al beş liranı git artık’’.
Uzattığı beş lirayı alır almaz giden çiçekçi kadının’’ Güllerim var hadi, al kırmızı’’ diyen sesi gittikçe uzaklaşırken, Yeşim Neslihan’a dikkatle baktı ’’ Güllerin parasını ben verecektim, kovarcasına parasını verip ardından birde kadını azarladın’’.
’Bilmem hiç farkında değilim azarladığımın, ben hoşlanmıyorum arsızlıktan, ille sende al diye yapıştı kaldı, ona kızdım galiba’’.
Aniden çalan telefonun sesiyle ayağa kalktı, Selim arıyordu işte, deniz, güller, herşey bir kenara artık sevinçten ölecek gibi oldu, onun ’’Merhaba’’ sesiyle..
------------_ & SÖNMEZ &_-------