- 649 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ANANIN BİZCESİ-II
Anamın on parmağında on marifet, hatta daha fazlası vardı.Hasta olanın yardımına koşar, düğün olsa aşçı olur kazan kazan yemek yapardı ,hiç karşılık gözetmeden…Çul dokur,çulha dokur,evin önüne sebze eker,birkaç koyun kuzu yetiştirir…Boş kalsa komşuların işlerine yardım ederdi.Bir gün eski çeyiz sandığından; rengarenk basma,emprime,carse,kadife ve daha bir çok ismini unuttuğum kumaş çeşitlerini ortaya çıkarmıştı.Bunlar,mütevazi evimizin bir köşesinde abide gibi duran dikiş makinesinde, dikilen elbise ve örtülerden arta kalan yıllarca birikmiş parçalardı.Kullanıp eskittiğim elbiselerimin parça kumaşları ilk günkü gibi pırıl pırıl duruyor ve beni elbiseleri ilk giydiğim mutlu geçmişime götürüyordu.Anam o kumaşları aynı boyutlarda kareler halinde kestikten sonra parçaları birleştirerek yamalı çarşaf yapmıştı.Uyku vakti kardeşlerimizle o örtüleri üstümüze örttüğümüzde, anamız bizi kucağında sarmalamış gibi sımsıcak bir duyguyla uykuya dalardık.Her konuşmasını atasözü kullanarak sadede bağladığı gibi kumaş parçalarından oluşan çarşaf için de “damlaya damlaya göl olur “demişti.Damaya damlaya göl olup susuzların imdadına yetişen çağlayanlar ,Birleşen parçaların üşüyenleri ısıttığı örtüler İlahi şefkatin tecellisinden başkası olamazdı.İşte buna en fazla anam,buna en fazla analar namzetti.
Küçük sevimli kulübemizin önünde iki zeytin ağacı dallarıyla göğe doğru yükselirdi.Bu iki ağacın arasında rengarenk çiçeklerbulunurdu.Gülağaçları,karanfiller,begonyalar,ortancalar, gül damlası,menekşeler,küpeliler,balık ağızları ve daha bir çok çiçek renkleriyle,desenleriyle mis kokularıyla dört mevsim bize baharı yaşatırlardı.Anam çiçeklerini mi yoksa çocuklarını mı çok severdi ayırt edemezdik.Onları sularken,bakımını görümünü yaparken türküler mırıldanır,çocuk sever gibi onlarla konuşurdu.Sevgisi karşılıksız kalmazdı anamın ve yediveren misali hepsi çiçek açmakta adeta yarışırlardı.Zeytin ağaçlarının başında bu renk cümbüşüne besteler düzen kuşlar ,sabah cıvıltılarıyla ,akşam çığlıklarıyla her güne bir bayram havası katarlardı.Anam kuşları da çok severdi.Bir gece kuvvetli bir rüzgar sonrası ağaçta ,çatıda yer alan kuş yuvaları ortalığa saçılmış,kuş yavruları telef olmuştu.Anacığım onların başına oturup saatlerce ağlamıştı.Belli ki kuşlarla da bir gönül bağı vardı.Çocukları gibi, kuş yavrularını da büyütüp gurbet ellere gönderecekti.Göçmen kuşlar anamı çoğu zaman hüzünlendirir,ona türküler söyletirdi.Hangi çiçek, hangi kuş fark etmez ,dünyanın bütün çiçeklerine ve kuşlarına muhabbeti vardı anamın ,tıpkı çocuklarına olduğu gibi.Yerin çiçeklerinin dilini anlayabildiği kadar göğün yıldızlarının dilinden de anlardı o.Vakti yıldızlardan nasıl bilirse bilir ,ayın ve yıldızların hallerine göre sıcak ,soğuk hava raporu verirdi adeta.Bunlar onun atalarından süregelen doğal bilgisiydi. Varlıkla bütünleşmişti ve sanki onların hallerini okuyordu..
Evet, sıkıntılar içinde bile olsa kaderiyle barışık,hayat neşvesini kaybetmeyen,ailesine sımsıkı sevgiyle bağlı benim anam,bizim anamız ,hepimizin anası…Tertemiz has Anadolu kadınları…Toplum hayatını çile tığıyla sessizce örgüleyip,kopmaz inanç ve insanlık zincirleriyle kenetleyen destan analarımız .Gürültüsüz, gösterişsiz ve çalışkan ,beyaz zarif dantela gibi her biri ayrı bir örnek, tertemiz analarımız…Bugün yüreğimizde atalarımızdan armağan, ne kadar ulvi inanç ve sevgi varsa ,bizi geleceğe umutla götüren yakıtlar bunlardır aslında.Ve aslında, onların yürek seferi,gönül fethi geleceğimizin ilhamıdır.Yaşanabilir orijinal hayat modelini uzaklarda ,yaban ellerde aramaya ne gerek var ki!Hazine bizim içimizde,geçmişimizde yer alan,ihmal ettiğimiz belki de unuttuğumuz hatıra sandukçalarında…Geçmişimize köklerimize her dönüp baktığımızda ,hiçbir şey bulamıyorsak,sıcak bir tebessüm karşılar bizi mutlaka!Ana dinamiklerimizi dimdik ayakta tutan ,yuvasına sadık,vefalı analarımız tebessüm eder mazimizde…
Mazi dedimde ;küçük tahta kulübemiz, ebeveynimle ve kardeşlerimle birlikte geçen onaltı yıldan sonra göçmen kuşlar gibi zamanın avuçlarından uçup gitmişti.Her biri antika değerinde ki çocukluk anılarımız ve kulübemiz mazideki yerini almış şimdi bize göz kırpıyor.Hayatta tutunacak bir şeyler aradığımda,bunaldığımda sık sık çocukluk sarayıma, anamın kucağına kaçıyorum.Ve asla oradan eli boş geri dönmüyorum…
YORUMLAR
Aile müessesesinin çökmeye yüz tuttuğu günümüzde güzel bir yazı. İk yaznınız da anlamlı ve mesaj dolu. Selamlar Nihan Hanım.