- 622 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK VE KİN ( 11 )
Fersiz ayakları onu hala oğlunun pastanesine sürüklerken ’Umarım’ dedi kendi, kendine ’Sorgu memuru karısı orada yoktur’çünkü bazen teftişe gelirdi adamı, gelen giden kadınlarla samimi oluyormu diye, ’Aptal’ dedi gülerken ’Madem o kadar kıskançsın başka iş yapsın adam mesleği icabı ister istemez insanlarla konuşmak zorunda garip’..
(Seyfo’nun yeri) kapıya astırdığı tabelaya kızının adını yani Dicle yazdırmak istemişti ama, anası ’Erkek adamsın senin adın yakışır oğul kıçı kırık bir kıza ne bu değer’ diye homurdanınca, annesinin dediği oldu tabi..
Kahraman Maraş’ın dondurmasını en iyi yapan benim derdi sağa, sola.
Neslihan pastaneye girerken Seyfi abisini aradı gözleri.
içerden elinde havlu gülerek çıkan Seyfi birden kara kaşlarını çattı Neslihanı görünce,’Tüüü kalıbına’ diye, mahsuscuktan tükürdü ’Ne zamandır buradasın az daha gelmiyeydin, bu kapıdan içeri hiç giremezdin’..
’Haydi çıkalımda dışarda oturalım, bak en öndeki masa boş’ peş peşe dışarı çıktılar Seyfi gülerek ’Bu gün şanslısın pek kimse yok, o yüzden en güzel masa senin, bak her tarafı açık’ bitkin sandalyeye çöken kızı süzdü, birşey anlamadı karışık saçlarından, kızarmış gözlerinden ’Evde birşeymi oldu’? dedi sesini indirerek’Berdan Dayım yine bir şeymi yaptı’ ?.
Ah bir ağlasa öylesi olmaz bir iki hıçkırık, adamakıllı bir kaç gün ağlamalı susmadan ölen babasına, üzerlerine çöken karabasan amcası Berdan’a duyduğu iğrenmeye, Selim’in rahat, lakayt, tavırlarına, o zaman kimseye böyle acıyla bakmaz yardım umarcasına, belki boşalır..
Maraş’ın uzakta görünen kimbilir kaç kahraman türküsüyle kavrulmuş, yanmış, Ahir Dağlarına baktı dalgın ve bezgin bir yandan masanın üzerinde çaresizlikle kenetledi ellerini birbirine ’Seyfi abi bu adam beni kızı sanıyor ama onun kızı değilim’.
’Hiç bana sormadan ona buna söz kesiyor, ben bu adamdan kaçmak için İstanbul’u tercih ettim yine kurtulamadım’
Seyfi sıkıntıyla iç geçirdi ’Yaaaa kime vermiş seni Neslihan’ esmer dudaklarında sinirli garip bir gülümseme ’Güya Salih ağa’nın oğluymuş, zengin bağ, bahçe sahibi’ dedi.
Seyfi önüne bakarak bir süre düşündükten sonra’Görseydin bir kere belki beğenirdin hem ben tanıyorum ne bilem babayiğit çocuktur karayağız bir Maraş yiğidi’ ’Kızdırıyormu beni’ diye düşündü içinden genç kız ’Zevk alıyor olmasın azabımdan’ Seyfi kızın iri şiş gözlerine baktı ’Aha ağlıyacak’ dedi içinden ’Yada çekip gidecek ama niye bu kadar tepki bundaki’ İçi acıdı Neslihanın haline ’Yok canım hani bir şans verseydin diye dediydim yoksa sen bilin, hem mal, mülk, çok rahat edersin diye’ ’Sus senide görmem tanımam Seyfi Abi Allah’ını seversen sus’...
Gülümsemeye çalıştı ’Kapatalım madem bu konuyu Neslihan,dur sana duble Maraş Dondurması, kes, kes ye ,elimle servis edeceğim bak şimdi’ ardından kafasını sallayarak, gömleğinin kollarını sıvarken ’Sende bırak onu, bunu, çek git okuluna, bir daha da gelme’ ’Evet’ dedi hüzünle ’Bende bunu düşündüm, annem beni görmek isterse İstanbula gelir değilmi’.
Seyfi neşeli bir tavırla ’Ahaaaa buda halloldu artık hadi biraz gül de gözüm gönlüm açılsın’ zorla bir gülüş soluk yanaklarında.
’Önümdeki koca cam kâse dolusu dondurma nasıl bitecek’ diye geçirdi içinden. Gerçi orkide yumrusundan elde edilen salep katkılı eşsiz Maraş Dondurması ağzında eriyordu ama ’Sütün kaymağını yiyorum sanki’ diye mırıldandı, mis gibi bir kaymak kokusu.
İstanbul’da önüne gelen Maraş Dondurma’sı satıyordu güya ’Maraş’a gelmelide görki Maraş dondurması nasıl olurmuş’ dedi içinden.
Cep telefonu hep olmaz zamanlarda çalardı Neslihan’a göre, ağzında dondurma yine en keyifli zamanında, arayan kim? diye baktığında ’Selim’ tüm atomlarıyla ’Ah senmisin’? dondurma bulaşığı dudakları kıpırdanarak heyecanla ayağa kalkıp pastaneden biraz uzaklaştı buralarda dile düşmek ölümden beterdi hala oğluda olsa..
Selim ’Merhaba’ derken, dingin sesinden anladı sağlık ocağında olmadığını, farkında değildi zamanın bir kaç gündür genç kız öylesine yorgun....
Neredesin ?dedi Selim, hiç dedi nazlı bir sesle ’Bir yakınımızın pastanesinde’..
’Buluşacağımız yere karar verdinmi’? derken manidar bir hava vardı sanki Selim’in sesinde ’Bilmiyorum kafam öyle doluki’! ’O zaman yine kalede’ ’Bir gören olursa laf olacak ama’ ’Ne yapalım’ dedi Selim ’Nere varki burada’?.
Sesinin değişen tonu korkuttu Neslihan’ı ’Tamam olur’ ’Ne zaman’? ’Şimdi hemen’ ’Olur gelebilirim kaleye uzak değilim zaten’ ’Sen neredesin’? Selim güldü ’Kaledeyim zaten haydi gel geç kalma emi’.
Telefonu kapattığında eli ayağı dolaştı yine, kağıt peçeteyle ağzını silerken içeri seslendi ’Seyfi Abi annem çağırdı gidiyorum’arkadaşıyla içerde oturmuş çay içiyordu Seyfi kalkmadı yerinden el sallayarak ’Yine gel ha’ dedi ’Boşlama bizi’.
Caddedinin kıyısında hızlı hızlı yürürken, ’Kalbim onu görme heyecanını korkarım kaldıramıyacak bir gün’ dedi ’Bu kadar çarpması normâlmi acaba’ kontrol edemiyordu onu göreceği zaman sanki kendi kalbi değilmiş gibi.
Kalenin taş merdivenlerini çıkarken nefes, nefeseydi vücuduyla ruhu aynı heyecanı paylaşarak ama bu onu o kadar yorduki..
İşte yine karşıda çay bahçesinde aynı masada ’Ah Selim’ ayakları üst üste atılı, bu kadar öz güven, bu rahat tavırlar, ’Allah’ım dedi tabi kimbilir kaç kız asıldı, yakışıklı olduğunu söyledi şımarttılar oğlanı, ya onun gibi vurulan olmuşmuydu Selim’e ölecek kadar’?.
’Ooooo’ dedi delikanlı ayağa kalkarken, ’Bizim Maraş Güzel’i nihayet teşrif ettiler’.
Elleri birleşti, sıcacıktı eli yumuşacık kaba sert erkek eline hiç benzemiyordu hiç bırakmasa elini keşke.
Öylece döne, döne, el ele göklere doğru uçup gitseler, amcasının sözleri geldi aklına, ’Olurladım’ diyen bet yüzü.
Gözleri doldu o an Selim elini bırakırken oturarak düşünceli mahzun.
Selimin ’Ne o birşeymi oldu’? diyen yüzüne çevirdi dalgın gözlerini tereddüt dolu bakışlarına kayıtsız kalmaya çalışarak ’Oda duysun’ dedi içinden, ’Hem bana karşı neler düşünüyor anlarım’.
’Üvey babam yani amcam beni kendi kendine söz kesmiş bir ağa oğluna olan bu işte’ ’Ne oluyor bana’ dedi Selim içinden ’Tarzım olmuyan bir kız, üstelik çok esmer, yetişme tarzımız herşey itici gelirken bana, ne bu içimdeki garip hırs, sıkıntı, banane anlamıyorumki’
Farkında olmadan masanın altındaki elini sıktı ’Hangi devirdeyiz demedinmi amcana’ sert ses tonuna kendide şaşırarak ’Kimse, kimseyi zorla evlendiremez, öyle değilmi’? ’Bu doğru ama sence, tekdir, nasihat, kar etmez onlara, buralarda çok kızın ailesi seçer kocasını, biriyle konuşsa adımızı çıkaracak diye ağabeyleri yada babası, tutar babası yaşındaki birinede verebilirler, bu Maraş’a özgüde değil, pek çok Doğu ve Güney’Doğu yörelerinde böyle’..
Derin hüzünlü bir nefes, ’Maraş’ın bir bölümü Akdeniz Bölgesinde kalıyormuş falan, töre adet değişirmi, boş laf bunlar’.
Penbe ojeli tırnaklarına baktı bir süre, ’Okusanda kültürün artar, kimsenin fikrini değiştirmeye yetmez gücün, bir kaç ayrıcalık’ dedi, acı bir sırıtışla, ’Pantolon giyersin, oje sürersin, bunlar seni baş göz etme çabalarına engel olamaz, ya kaçar gidersin buralardan, yada boyun eğersin kaderine, bende okuluma dönüp ayak basmıyacağım buralara bir daha’ ’Hiçmi’ dedi Selim ’Hiç evet hiç’..
.....RabiaBelgin....
YORUMLAR
Evet, babanın, ananın, kardeşlerin, ağabeylerin sözlerini tutmayınca, gazetelerin 1.sayfa haberlerine manşet oluyorlar sonra. TÖRE CAN ALDI...
Kimbilir kaç kez okuduk böyle haberleri.
Bir töredir gidiyor.
Neslihan bakalım kurtaracak mı durumu?
Maraş dondurması dediniz de, canım çekti şimdi. Olsa da yesek. Nefis giderdi,,,