- 663 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Dil Bayramı Öncesinde Cengiz Dağcıyı Kaybetmek
Yusuf AKGÜL
Türkçe’miz; Türklerin eski ve zengin kültürünün aktığı bir nehir gibi, yaklaşık 11 Milyon kilometrekarelik bir alana yayılmıştır. Bu coğrafya içinde, 7 tanesi Türk devleti olan 23 ayrı devlet içinde Türkçe’nin ayrı lehçe, şive ve diyalektleri konuşulur.
Türkçemiz lehçe farklılıkları ve etkisinde kaldıkları kültürlerin yarattığı olumsuzluklara rağmen Çince, Hintçe, İngilizce ve İspanyolca’dan sonra, Dünyada tespit edilen 6 bin 912 dil arasında 5. dildir.
Bundan anlaşılıyor ki; 6 milyarlık Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 5’i, “Bizim Dilimiz”i, “Türkçemiz”i konuşuyor.
Atatürk, 28 Ağustos 1928’de, çağdas dünyaya uyum sağlamak amacıyla harf devrimini gerçeklestirir. Bunu, Türk dilinin dünya dilleri arasındaki yerinin belirlenmesi, köklerinin araştırılması, Türk lehçe, sive ve ağızlarının bilimlik yöntemlerle incelenmesiyle ilgili çalısmalar takip eder. Bu amaçlarla 12 Temmuz 1932 tarihinde Türk Dili Tetkik Cemiyeti’ni (bugünkü adıyla Türk Dil Kurumu’nu) kurdurur. Bu kurumun tüzüğünün taslağı da bizzat kendisi tarafından hazırlanır.
Türk Dili Kurumu, 26 Eylül 1932 tarihinde, İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda, Atatürk’ün huzurunda Birinci Türk Dili Kurultayı’nı toplar ve Türk diliyle ilgili ciddî kararlar alır. O günden bugüne Türk Dil Kurultaylarının Türkçenin gelişmesi, özleşmesi, zenginleşmesi yolunda çok önemli yeri vardır.
İşte bu münasebetle 26 Eylül tarihi, Ülkemizde "Türk Dili Bayramı" olarak kutlanılmaktadır.
Gelinen noktada Türkçe, bugün bir “Dünya Dili”dir. Dünyanın dört bir yanında Türkçe konuşan yaklaşık 300 milyon insan olduğu gibi, resmi veya özel olarak açılan Türk okullarında Türkçe öğretilmekte, uluslarası çapta olimpiyatlar düzenlenip, Türk dilinde eserler verilmektedir.
Türkiye’nin yetiştirdiği önemli Türkçe üstadlarının yanısıra, bugün ülkemiz sınırları dışında yaşayan Türk soylu yazarlarımızdan Kırgız Türk’ü Cengiz Aytmatov ile Kırım Türk’ü Cengiz Dağcı, romanlarıyla Dünya Edebiyatında haklı bir yer elde etmiştir.
“Gün Uzar Yüzyıl Olur”, “Mankurt” gibi geride birbirinden nefis onlarca eser bırakan Cengiz Aytmatov geçtiğimiz yıl vefat etti. “Selvi Boylum - Al Yazmalım” romanını, önceleri beyaz perdede seyretmiştik, şimdilerde de bir tv kanalında dizi olarak yayına girdi.
Geçtiğimiz hafta da, (22 Eylül 2011) Perşembe günü, Cengiz Dağcı’nın ölüm haberiyle sarsıldık. Hatta Kırım’da değil de, II. Dünya Savaşı sonrası Almanya’ya esir düştükten sonra savaşın ardından yerleştiği İngiltere’de yaşadığını ve orada vefat ettiğini de öğrenmiş olduk.
Cumhuriyet sonrası toplanan ilk Türk Dil Kurultayının 89. Yıldönümünde, Türk Dil Bayramını kutlama hazırlıklarının yapıldığı bir süreçte, Cengiz Dağcı’nın ölüm haberiyle sarsılmak, belki de Yetkili ve Etkililerimizi akıllarını başlarına getirecek bir ibret olmuştur.
Cengiz Dağcı, Cengiz Aytmatov gibi, Türkçenin bir Dünya markasıdır. Medya destekli dönme devşirme romancı takımından fırsat bulup da, yeni kuşak Türk gençliğine bir türlü tanıtamadığımız Cengiz Dağcı’nın bütün eserleri aslında Türkiye’de, Ötügen Neşriyat tarafından yayınlanarak okuyucuya sunuldu.
Önemli bir noktayı da kaydedelim ki: “Yoldaşlar”, “Anneme Mektuplar”, “Onlar da İnsandı”, “Badem Dalına Asılı Bebekler”, “Yurdunu Kaybeden Adam” gibi Türk edebiyatına yirmibeş eser kazandıran Dağcı, hayatı boyunca hiç Türkiye’yi görmediği halde “Türkçe’nin Yazarı” oldu ve bütün kitaplarını Türkiye Türkçesi ile yazdı.
Türk Dili Bayramı öncesinde Cengiz Dağcı’yı kaybetmenin sancısı Türkiye’nin yerli ve milli aydınlarının yüreklerine otururken, onunla ilgili bir hakikati de Türkiye kamuoyunun ve Türk edebiyat hayatının gündemine taşımıştır:
Türkçe’nin yerel ve küresel değerlerine, onlar hayatta iken sahip çıkmak gerekiyor. Sağlığında Türkiye’ye getirmediğimiz, eserlerini Türk gençlerine hakkıyla tanıtmadığımız Cengiz Dağcı hakkında, ölümünden sonra ne yapsak kıymeti yok... Sahte kahramanlarla magazin dünyasını doldurduğumuz bir sosyal hayatın, gittikçe elimizden çıkıp gittiğini ne zaman anlayacağız.
Not:
Vefat haberinin duyulması üzerine kısa sürede haberleşen, Cengiz Dağcı’nın Balıkesirli gönüldaşları ve hayranları, geçtiğimiz Cumartesi günü Zağnos Paşa Camisinde öğle namazında bir araya gelerek gıyabi cenaze namazı kıldılar…
Kırım Türklerinin Rus zulmü altındaki hayatını anlattığı eserleriyle Türk edebiyatının en güçlü yazarlarından olduğunu ortaya koymakla birlikte, Türkiye Türkçesiyle yazarak Türkçenin adını dünyaya duyuran Cengiz Dağcı’yı, Türk Dil Bayramında rahmetle ve şükranla “Sonsuzluğun Sahibi”ne uğurluyoruz.
Nur içinde yatsın… Orta Asya Türkçesiyle “Yatan yeri yagtı bolsun!”
Ünlü yazar Cengiz Dağcı’nın Ötügen Neşriyat tarafından Türkçe yayınlanan bütün eserler:
1-) Yansılar 1, 2-) Yansılar 2, 3-) Yansılar 3, 4-)Yansılar 4, 5-)Ben ve İçimdeki Ben, 6-)Korkunç Yıllar, 7-) Yurdunu Kaybeden Adam, 8-) Onlar da İnsandı, 9-) O topraklar Bizimdi, 10-) Anneme Mektuplar, 11-) Ölüm ve Korku Günleri, 12-) Badem Dalına Asılı Bebekler, 13-) Yoldaşlar, 14-) Biz Beraber Geçtik Bu Yolu, 15-) Dönüş, 16-) Üşüyen Sokak, 17-) Regina, 18-) Hatıralarda Cengiz Dağcı, 19-) Bay Markus’un Köpeği, 20-) Bay John Marple’nin Son Yolculuğu, 21-) Oy Markus Oy, 22-) Rüyalarda, 23-)Ana ve Küçük Alimcan
YORUMLAR
Şimdi yazar olduğunu zannedenler MESANGER yazı kuralı yarattılar ve işin garibi böyle bir edebiyat sitesinde de bu kuralsız kuralı kullanmakta bir sakınca görmüyorlar.
İşin bana garip gelen yanı, böylelerinin de alkışlayanları var. Kimler mi? Öyleleri.
Paylaşım için teşekkürler, saygı öncelikli sevgiler.