- 612 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EDEBİ AÇLIK
Sözü hiç uzatmadan,tanık olduğum bir olayı anlatmak istiyorum.Geçenlerde,bir toplulukla otururken,kadının biri hararetli hararetli anlatıyordu.Televizyonda bir dizi varmış.Çok güzelmiş.Hayatın gerçeklerini anlatıyormuş.Orada yaşananlar birebir gerçek hayattan alınmış.İnsana ibretlik dersler veriyormuş ve herkesin de zevkle izlediği bir diziymiş
Elbette doğrudur.Bir itizarım yok.Peki bunu niye anlattım?Sözü getirmek istediğim nokta şurası.İnsanlarda görme bilme duyma ihtiyacı var.Öğrenme ihtiyacı var.Duygu ihtiyacı var.Ve bütün bunların ötesinde bir şeylere daha ihtiyacı var.İşte bu edebiyat ihtiyacıdır.Haklı olarak sorabilirsiniz.Bütün insanlarda mı?Kanaatimce evet!
Hiç şüphe yok ki edebiyat duygu ve düşüncelerin şairane bir söyleyişle yazıya dökülmesidir.Elbette edebiyatın tek tanımı bu değildir.Belki yüzlerce tanım yapılabilir.Burada durup edebiyatı tanımlayacak değiliz.Ancak insanların ihtiyacı olan şeyin de ne olduğunun bilinmesi gerekiyor.Bu bakımdan edebiyatın güzel söz söyleme sanatı olduğunu,hayatın gerçeklerini etkileyici bir biçimde anlattığını,üzerine gittikçe insanı daha bir kendini çektiğini,ve bizi hayalle gerçeğin ufuklarında dolaştırdığını söylemiş olalım.
Ben insanlardaki bu ihtiyacın adını edebi açlık koydum.Siz ne derseniz deyin,özgürsünüz.Şurası bir gerçek ki insanlar bu açlıklarının farkında değiller.Ancak bu ihtiyaçlarını farkında olmadan gideriyorlar.Peki nasıl?İşte yukarıda anlattığım,tanık olduğum olay bunun sadece bir parçasıdır.Sinema ve dizi edebiyatın bir parçasıdır sonuçta.Bazen bir hikayenin,romanın beyaz perdeye aktarılmasıyla oluşur bazen de ayrı bir senaryo yazılarak sahnelenir.Kitaplardaki derinlik yakalanamasa da halkımızın bir çoğu buna rağbet eder.Evet televizyon halk arasında kitaptan daha fazla ilgi görüyor.Ve insanlar edebi açlıklarını dizilerle,sinemalarla tatmin etmeye çalışıyorlar.Orada da bir edebilik var(hepsini kastetmiyorum) itiraz etmiyorum ancak o sadece dağın görünen yüzü.Yani insanoğlu izlediği bir diziden filmden bu kadar etkileniyorsa,onu başkalarıyla paylaşma ihtiyacı hissediyorsa,kısacası dağın sadece görünen yüzünü görmesine rağmen ondan müthiş etkileniyorsa,dağın öte yüzünü görse kimbilir ne hallere düşer.Evet bizim görebildiğimiz sadece deve kulaktır.Öyleyse şöyle bir soru soralım.Dağın öte tarafını nasıl göreceğiz?Elbette kitaplarla.Kitaplarla daha yakından ilişki kurup,onların ruhunu kendi ruhumuzda hissedip,onlara dokunup aramızda bir bağ oluşturabilirsek bu konuda yeterince mesafe alacağımızı söylemek istiyorum.Böyle yaptığınızda kendinizi birden edebiyatın o sihirli atmosferinde bulacaksınız ve içinizde tanımlayamadığınız aşka,mutluluğa benzer bir duygu oluşacak.Ve her geçen saniye dağın öte tarafını biraz daha görmenin sarhoşluğuyla yanıp kavrulacaksınız.İyi yazılmış nitelikli bir edebiyat eseri sizi alıp gökyüzünün yüce katmanlarında dolaştırır ve o büyüklü dünyanın kapılarını sizlere aralayıp karşı konulmaz bir iştiyakla sizi oraya davet eder.O derinliği yakalamış birisi mümkünü yok bu davete hayır diyemez.Öyleyse mesele kitapların dünyasına girip önce o seviyeyi yakalayabilmek.Sonrası kendiliğinden gelir.
Kitap dedim de aklıma geldi.Bilenler bilir.İyi bir kitap insana pek çok şey verir.Bu bakımdan insan belli günlerini kitaplara ayırmalıdır.Kitaplarla meşgul olmalı,kitapçıya gidip şöyle bir dolaşmalı ve onların kapaklarına dokunmalıdır.Düşünün ki şöyle bir cumartesi günü hiçbir işiniz yok ve o günü sadece kendinize ayırmışsınız.Bir dostla sohbet ettikten sonra onu da alıp kitapevinin yolunu tutmuşsunuz.Durun acele etmeyin.Önce içerinin o müthiş matbaa kokusunu derin derin teneffüs edin.Ruhunuza sindirin.Sonra baştan başlayıp ağır ağır kitaplara bakın.Bazılarını alıp birkaç satır okuyun.Ve sonunda beğendiğiniz kitabı alıp çıkabilirsiniz artık.Yeri gelmişken söyleyelim.Kitapçıya illaki kitap almak için gidilmez.Gezip dolaşıp çıkabilirsiniz de.O bile sizin kitaplarla aranızdaki mesafeyi kısaltacak ve size pozitif bir enerji verecektir.
Şimdi söyleyin öyleyse.Edebi duyguların sadece kenarında dolaşıp,onlara uzaktan bakmayı ve belli bir kısmını görmeyi mi tercih ediyorsunuz yoksa o duyguların derünuna inip edebiyatın o sihirli kapısından geçmek mi istiyorsunuz?Eğer cevabınız ikinciyse;
Haydin öyleyse hep beraber dağın öte yüzünü görmeye!
YORUMLAR
"Şimdi söyleyin öyleyse.Edebi duyguların sadece kenarında dolaşıp,onlara uzaktan bakmayı ve belli bir kısmını görmeyi mi tercih ediyorsunuz yoksa o duyguların derünuna inip edebiyatın o sihirli kapısından geçmek mi istiyorsunuz?Eğer cevabınız ikinciyse;
Haydin öyleyse hep beraber dağın öte yüzünü görmeye!"
Tebrikler,görünmeyen yüzler,görünenlerden her zaman daha ilginçtir...çok güzeldi...selamlarımla