3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2346
Okunma
Bir bardak çay var önümde. Kokusu azalmamış ama eksilen çok şey vuruyor yüzüme.
Değişen her şey kıvrılmış tütüyor sanki o çay bardağının üzerinde. Çocukken sobanın üzerinde fokurdayan çaydanlığın buharında demlenişim,
annemin elinde oklavası katmer açışları, salona kadar yayılan patates kızartmasının kokusu....
O pazar sabahları yapılan kahvaltılardaki tad yok sanki artık dilimde. Zeytin mi daha da karardı da koyulttu dilimi, peynir mi iyiden iyiye kirece sardı?
Bol çeşitten yoksun olsa da soframızın muhabbet zenginliği vardı o zamanlar keyfimde.
Hiçbir şeyde tad tuz kalmadı yaş kemale erince. Ufacık şeylerden mutlu olabildiğimiz zamanlardı...
Bir bilyenin güneşteki ışık yansımasında büyülenebiliyorduk. Gözlerimiz kamaşıyordu hazine varmış gibi önümüzde.
Horoz şekerimiz vardı, yumuşak solucan şekerlerimiz.. Bakkal kavramımız vardı meselâ; leblebi tozu satan,dükkanın önünde illaki topların asıldığı,
yumiyum şekerleri, cino çikolatamız vardı. Bunları alabiliyorsak eğer, keyfimiz herkesten kıyaktı.
Sokakta oturup saatlerce çekirdek çitlemek, yakartop oynarken can alıp oyundan çıkan arkadaşı gururla kurtarmak vardı ...
İnsanlardan saklanmanın daha o zamanlarda zevk verdiği saklambaçta, aynı yerde, saatlerce gizlenmekten bıkmayıp sabahı akşam etmek vardı.
Velhasıl çocuk olmak vardı ...
Akşam olunca oynanan oyunlardaki hileleri, mızıkçıları düşünüp yatakta bir o yana bir bu yana dönüp de uyuyamadığımız günleri bile özler olduk şimdilerde.
Şimdi bunlara özlem duyarken, yarın da gençlik için yanıp duracağız muhakkak. Geçen zamandaki her anda, her çağın kıyısında bucağında bir kaç tane keşkemiz olacak çünkü.
Gidenler elde değil artık ve elden gidence o zamanlar, insanı özlem sarıyor nihayetinde.
Çay aynı çaydı oysa, sobada annem demlemese de. Şu anın damağımızdaki tadını, yutmadan anlayamıyoruz ne yazık ki.
Ömür akıp geçiyor, biz otobüsün arka camından giden yolları izlerken.
Gençken çocukluğu âh ile özlüyoruz, orta yaşlarda gençliği, yaşlanınca da herhangi sağlıklı olduğumuz bir dönemi.
Sonuçta güzel hatırlanan anıların yaşandığı bir film şeridimiz varsa elimizde, oturup şükretmeli. Ya onun tadını hiç bilmeseydik, neyi özlerdik geriye bakınca?
Bardağımız boş değilmiş demek ki. Yarısı da olsa doluymuş içtiğimiz şerbet. Onlarca dikenli yıl içinden güzel olanı görüp, o gülün kokusuna erebilene ne mutlu!
Ne mutlu, avuç içlerindeki çizgileri yüzüne sürüp, onun teriyle gezebilene...
Gülşen Mavi