- 1153 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GECENİN SESSİZ ÇIĞLIĞI !
Gece sessiz değildir!
Gece sessiz değildir hatta çığlıkları çalınır kulaklara. Teknesinin direkleri sağlam olmadığı için denizlere açılamayan bir gemicinin hüznünü bulursunuz gecenin en karanlık anında. Yıldızlar görününce dinlemesi daha hoş olur kayalara savrulan dalgaları. Sesleri daha kuvvetli yayılır , güneşsiz zamanlarda yürek yangınlarının! “ Kovulmuşların Evi ” diye resmedilen dünyanın tadını ancak sokak lambaları yanınca anlar insan.
Şehrin en canlı balkonundan akıyor şimdi kâğıda mürekkep! Askının iplerini elbiseler doldurmasa bile, gülebiliyor masanın bir kenarında beni seyreden çay bardağı. Akşam vakti sokağın renklerini belirleyen çocukların şarkılarını söylüyor pencerelerim. Çocuk gibi gülüp oyunlar oynamak istiyor balkonun titreyen lambası! Kalemimin ucundan çıkıyor bir ses:
Gece sessiz değildir!
Bir gencin gözleri dolmuştur şimdi. Yüreğine en hüzzam şarkılar çarpmıştır. Odasından sokağı görebileceği bir köşede yıldızları doluyordur ellerine. Yârine, gönderilmemek üzere yazılan ucu yakılmış mektuplar biriktiriyordur. Karanlık sokaklarda umudunu ararken, Necip Fâzıl’ı emziren kaldırımlarda sislenmiştir gözleri. Gece, gencin şarkısını bestelerken semâda, iki dudak arasında bir sigara belirmiştir! Rüzgâr , gence, sevdiğinin saçlarını hatırlatmıştır ve şehir “Zeliha”nın kokusuna teslim edilmiştir!
Gece sessiz değildir!
Yasak bir kumaşın soluk desenlerini andırıyor gökyüzünü çepeçevre saran ay parçaları! Ferhat’ın deldiği dağlar konuşur oluyor caddelerde gezen insanlarla. Bir kuş konuyor acıdan yas tutan evlerin çatısına. Geceyi tanıtıyor insanlara kuş, öterken ürkek; şiir gibi bir sesle! Bir kuş, bir annenin gözlerinden akan yaşları siliyor; toprağa kızını teslim eden bir annenin gözyaşlarını! Annenin yüreğindeki acıların koyulaşmasından anlaşılıyor gecenin güçlü sesi!
Gece sessiz değildir!
Hatta çığlıkları çalınır kulaklara!
Kimi evlerde uçurtma görme niyetiyle dalınan uykulara rastlanır bu vakitlerde. Çocuklar, yarın oynayacakları oyunları düşüne düşüne uykunun yolunu tutmuştur. Bir mâsum yürek , utana sıkıla arkadaşlarının arasında eski püskü bir ayakkabıyla dolaştığını hatırlar. Gece öpülür merhametle yanaklar!
İstanbul’un en canlı olduğu anlara şahitlik eder saatin ilerlemiş hâli. Beyoğlu’nun sokaklarından tutulur İstanbul’un nabzı. Gece düşünce Sarayburnu’ndan takip edelir İstanbul’un burcu burcu kokusu! İstanbul gece ile konuşur , sokaklar yıldızlarla!
Gece sessiz değildir!
Gecenin sesini, en çok, sert görünümlü babalar tanır. Evine ekmek götürmek için çekilen sıkıntıları soğuk yataklarda bir kez daha hatırlarlar. Kırçıl sakallarını denizler süsler babaların! Babalar , Cahit Zarifoğlu’ nu tanır ve Cahit gibi seslenirler ulaşamadıkları hayallerinin ardına:
“noktanın sonuna kadar
bir sinir bir can yanmasıyla
bir parçamı
bir demir mengeneye
koyup sıkmak istiyorum mu nedir
dilimi
bir acı mı ne gerek
öyle uykum var ki
öyle istiyorum ki ”
Gece sessiz değildir, çığlıklarını babalara sorun!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.