Çok ihtiyacımız var bunu öğrenmeliyiz
Sabır, insanoğlu için ne büyük bir nimet, ne büyük bir savunma aracıdır; bilmem farkında mıyız? Hiç te farkındaymışız gibi durmuyoruz. Oysa sabretmesini becerebilenler, ne kadar mutludur, sakinlerdir anlatsalar da bir yol dinlesek. Sabır taşı sağlam olanları, öyle zırt pırt çatlamayanları düşünüyorum. Ah ah ne güzel… Bense buna hep hasretim. Sağlam bir sabır taşı.
“Sabır bir savunma aracıdır” dedim, doğru. Gelişen kötü olaylar karşısında öncelikle sinirleriniz sağlam kalır, sonrada dişleriniz… Maalesef hayatımızda o kadar çok terslik var ki. Nereden tutup ta düzeltilir bilmem. Bunca ters giden işler içinde nasıl olurda sabırlı olunur, orasını da anlayamadım. Bildiğim bir şey var; sabırlı olacaksın kardeşim! Yoksa yandın ha yandın. Dayanamazsan, metanetini yitirirsen sorunlar zinciri peşi sıra gelir.
Ola ki, dayanamadınız çattınız birine. Oldu mu şimdi? Bir sürü iş. Onca yoğunluğunuz arasında birde bilmem kimle uğraş. “Ne olurdu az sabretseydim!” dediğimiz çok oldu/olur. İşte, sabretme yeteneği burada ortaya çıkmalı, yoksa sonradan pişman olmanın kimseye faydası olmamıştır. Böyle bir yeteneğin olması, onu kullanabilme de ayrı bir meziyet elbette.
Bayram için izne çıktınız, yolda gidiyorsunuz. Sizi üzecek, strese sokacak o kadar durum var ki yollarda. Bunca meseleyi aşıp sağlamca varacağınız yere gitmenin en kestirme yolu sabır! Sabırlı olarak hızdan kaçınacaksınız, daha erken giderim düşüncesiyle sabırsızlık etmeyip hatalı sollama yapmayacaksınız.
İşte bu kadar basit gerisi yaradan a kalmış. Ancak izlediğimiz kadarıyla trafikte çok sabırsız ve hırslıyız. Hal böyle olunca kazalarda kaçınılmaz oluyor. Daha geçtiğimiz bayram bunu en acı haline şahit olduk. Maalesef onca insanımızı kaybedip binlerce insanımız yaralandı. Maddi manevi bir sürü zarar; kayıp üstüne kayıp.
Trafikte olduğu gibi çoğu yerde de sabırsız: banka sıralarında, hastane koridorlarında…
Sabırlı olmak için, sağlam bir iradeye sınırsız bir tevekküle ihtiyaç var. Günümüz insanıysa bundan çok çok uzak. Maddi duvarlarla çevirdiğimiz dünyamızda sadece gözümüz görüyor, kalplerin gözü kör. Kimsenin kimseye müsamahası yok. Maddi olarak her şeyi kolayca elde etmeye alışmış bizler tevekkül etmeyi unuttuk. Olursa olur, olmazsa kısmet değilmiş diyenimiz pek az. Benim beceremediğim de bu zaten. Hemen olsun, mutlaka olsun… Sabırsız ben.
Derler ki: “sabır acıdır; meyvesi tatlıdır.” Ama bunu unutalı çok olmuş. Sabrın, olması muhtemel felaketleri def ettiğini aklımızdan çıkartmışız. Ah sabır ah! Meğer sana ne çok ihtiyacımız varmış. Meğer sen bizi rahatlatmak için varmışsın da biz sana başka sıfatlar yüklemişiz. Anladık ki hata etmişiz.
Sağlam bir sabır taşı lazım şu sıralar bana.
Daha huzurlu olmam için, yanlışlıklar yapıp pişman olmamak için.
Sabırlı olmam lazım.
Sabırlı olmayı öğrenmem lazım.
YORUMLAR
Okurken yazınızı "acab ben ne kadar sabırlıyım?" sorusunu kendime yönelttim.Malesef...Ancak sabır da hayatın ve karşıkaşılan insanların bir birine öğrettiği bir erdem galiba. Güzel ve önemli bir konuda kendimizi yoklamamızı sağladınız.Teşekkür ederim. Kaleminze kuvvet...