Afrikada bir safari
Afrika ya safariye çıkabilmek. Çocukluğumda çok arzu ettiğim birşeydi. Hayvanlar, salt doğa galiba her şehir karambolünden sıkılmış birey için cazip birşey olsa gerek. Bir Galatasaraylı olarak ta daha ziyade aslanlar ilgimi çekmiştir hep. Espri bir yana vahşi yaşam, her insanoğlunu belki atalarına, belki varolduğu toprağa daha da yakınlaştıran bir sistem olsa gerek ki nicemiz bu safari gezisini yapmayı çok istiyoruzdur.
Bu vakitlerde bu özlemimi kırmış olsam da yinde de tv de ne zaman bir afrika belgeseli çıksa izlemekten büyük keyif alırım. Yine böyle bir bir belgeseli belki 3. kez izliyor olmama rapmen merakla izlerken, bir aslan bir otçulu -antilop olması gerekiyor- yakalamış ve yemekte. Bu sırada kamera da aslanı pür dikkat izlemede.
İşte tam o sırada aslanın gözlerinde bir ifade bulduğumu hissettim, insancıl bir ifade, içinde mesaj taşıyor gibiydi etini yerken. Sanki "Beni neden böyle merakla izliyorsun ki, sen de benim gibi yemek yemiyor musun?Belki doymana rağmen daha da isterikle, belki bizden daha da vahşi. Bence sen git de insanlığınız sayesinde bir gram ekmek, bir yudum su boğazından geçmeden yaşamayı başaran Afrika insanlarını çek. Tabi bundan utanmıyor, ya da onların halini daha çok merak eden insanlar olduğunu düşünüyorsan."
Öyle ya yiğitlerimize Aslan lakabını boş yere takmıyoruz. Aldığım mesaj anca bir aslandan gelebilirdi diye düşündüm.
O kadar masraf ederek, kimisi ekmeği için ama yönetenleri para için kaç belgesel çekilmiştir de, acaba o çekilen belgesellere harcanan para ile o yaşadıkları yere ülke demeye bin şahit isteyecek insanlara global dünyanın yaptığı hizmet ve para karşılığı ne nisbettedir çok merak ediyorum.
Belgesel çekilmesin mi elbette çekilecek aksi düşünülemez. Bu da insanlığa bir hizmettir ama bizler izlerken hayvanların nasıl yaşadığından çok doğada inşa eilmiş mükemmel düzenin muhasebesini yapmalı ve her canlının doğada nasıl birbiriyleriyle yarışırken aynı zamanda yardımlaştığını görebilmeliyiz. Belgesel Afrika da bir hayvan ya da insan belgeseli olabilir fark etmez. Önemli olan bu kadar o topraklara meraklı bizlerin merakını artık gidermesi ve bu emeklerin manasını çıkararak insanlığa hizmet etmemiz gerektiğini düşünmeliyiz. Unutmamak gerekir ki orada ki bir insan ile Amerika da ki bir insan aynı kainat düzeninin bir parçasıdır. Ve insan, rengi, ırkı, dili, dini, şekli ne olursa olsun bir hayvandan değerlidir.
Bize insanlık olarak düşense, bu "kainat belgeselinde" yetinmemiz gerekenle yetinerek bizi asıl gözetleyen ve koruyanı kızdırmamak, O na layık olabilmek ve tıpkı bir çiçek-böcek, bir etçil-otçul gibi yardımlaşarak bu dünyanın hepimiz için olduğunu bilmektir.
Bu zamanda safari yapılacaksa açlara, yoksullara, haksızlığa uğramışlara yapılmalıdır.
Ve bilinmelidir ki bir belgesel sadece seyirlik değilir. Aksine yaşamın aynasıdır. Ve bu aynada hayvanlar ve bitkiler oldukları gibi çıkarken malesef aynayı bakışlarıyla kıran sadece biziz, insanlar.