- 644 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Sizi Sarsacağız
Yol boyunca önceki gün olanları düşünüyordum. Yapılabilecek en büyük hatalardan birini yapmış, bir kadının giyinme tarzıyla ilgili fikirlerimi açıklamıştım. Moda dünyasından değildim. Ne demeye konuşmuştum, bilmiyorum. Öğle yemeğinde, Buket ile sohbet ediyorduk . Bir anda, kimse lafı oraya getirmeden, Bahar’ın elbiselerinin modası geçtiğinden bahsetmiştim. Söylediklerim gayet sıradanmışcasına Buket sohbete devam etmiş, yemeğimizi yiyip kalkmıştık. İşten çıkıp eve gittiğimde bu konuşma da çoktan aklımdan çıkmıştı.
Akşam kendime güzel bir yunan salatası hazırlamıştım ki telefon çaldı. Bahar kendisini tanıtmaya gerek görmeden lafa girdi:
“Bugün benim hakkımda Buket’e ne dedin?”
Gözümün önüne bir Eylül sabahı geldi: Alman askerleri Polonya sınırındaki bariyerleri yıkıyorlardı.
“Kayda değer bir şey demedim.”
“Ben öyle duymadım İlhan.”
Gençken aklı başında birinin kadınların üzerilerinden çıkardıkları hakkında konuşmaması gerektiğini düşünürdüm. Meğerse aklı başındalık giydikleri hakkında kelam etmemekmiş. Gerçek aptallık ise bu konuşmayı o kadının yakın bir arkadaşıyla yapmakmış. Telefonun ahizesini kafama vurdum ama durumuma faydası olmadı.
“Cevabını bekliyorum İlhan.”
“Eminim Buket benim neler söylediğimi benden daha iyi hatırlıyordur ve sana kelimesi kelimesine sana aktarmıştır.”
“Evet, Buket gayet iyi hatırlıyor; hatta Gamze de hatırlıyor. Bu yüzden bir de senden duymak istiyorum.”
Yapacak bir şey yoktu, söyledim. İki yerde beni düzeltti, ben de teşekkür ettim. Telefonu kapattığımızda Bahar’la bir geleceğimizin olmayacağını anlamıştım. Bütün bunların hepsi elbiseleri hakkında yaptığım bir yorum yüzündendi.
Sorun yorumların değil, yorumlarını kimlere yaptığın!
Sanki sesi hala geliyor gibiydi. Kontrol ettim, telefon kapalıydı.
O gün üniversiteye ayaklarımı sürüye sürüye gittim. Bahar’la yaptığım konuşma aklıma geliyor, her şeyin yaşanmamış olmasını diliyordum. Ama olan olmuştu, ölümcül günah işlenmişti.
Tez için kütüphanede dolaşırken Gamze’ye denk geldim.
“Seninle konuşmak istiyorum.” dedi.
Belli ki bende olduğu kadar onlarda da alışkanlık olmuştu benimle konuşulması. Her şeyi yorum yaparak başlatan bendim ama Buket’ten dinlediğini Bahar’a yetiştiren ve olayları felaket durumuna sürükleyen Gamze idi. Ne diyeceğini merak ettiğimden rafların arasında bir yere geçtik.
“Dün olanlarla ilgili...” diye başlamıştım ki sözümü devam ettirmeme fırsat tanımadı.
“Dün olanları boşver. Sana başka bir şey söyleyeceğim.”
Boşvermek mi? O zaman neden bahsedeceğiz?
“Bak” dedi, “senin durumun belli. Aklın hala Amerika’da. Buraya döndün ama insanlara yeterince ilgi göstermiyorsan. Çabalıyor olsan Bahar’la bu kriz olmazdı.”
Olabilirdi. Amerika’daki kızarkadaşımı unutabildiğimi söyleyemezdim. Hey gidi Marina hey! Ne güzel sevişirdik seninle! Marina’nın saçları Gamze’nin sesiyle aralandı.
“Dediğim gibi, senin durumun belli. Benim ki de öyle. Evliyim, çocuklarım var. Uzayacak bir şey peşinde değilim. O yüzden bu teklifimi bir akşam yemeği gibi düşün.”
“Ne teklifi?”
Kelimelerini duyuyor ama bir anlam veremiyordum.
“Gerçekten merak ediyorum. Değişik birisin. Olaylara farklı yaklaşıyorsun.”
Ne zaman birisi değişik olduğumu söylese başıma hoş olmayan bir şey gelecek demektir. Bu sefer de kural bozulmadı.
“O yüzden, dediğim gibi, bir seferlik deneme yapmak istiyorum. Sonrasını sen istesem de getiremem.”
“Gamze? Neyi deneyeceğiz?”
Kafamda bir takım tahminler oluşmaya başlıyordu ama eminim ki o farklı bir şeyden bahsediyordu.
“Tek defalığına beraber olmaktan bahsediyorum. Büyütülecek bir şey yok. Sonrasında ikimiz de yollarımıza gideceğiz.”
Hayatımda ilk defa bir söz üzerine sendeledim, hem de geriye doğru. Karşımdaki kadın hiç bir oyuna başvurmaksızın bana beraber olmayı teklif ediyordu. Yanlış anlamıyordum, değil mi?
“Beraber olmaktan kastın yatmak mı?”
“Evet, öyle. Abartılacak bir hazırlığa da gerek yok.”
Kadınların insiyatifi ele almalarına bayılırım. Bu onları asla reddetmem anlamına gelmemeli. Ama her durumda onları dizginleri ele almaları konusunda yüreklendiririm. Yine de böylesi... En az azından ürkütücü.
“Gamze, ben sana nasıl bir izlenim verdim, bilemiyorum. Ama emin ol, evli bir kadına asılmak gibi bir düşüncem olmadı.”
Evli olması bir kenara, Gamze’yi bir an bile aklımdan geçirmemiştim. Gerçi fiziki olarak bir kusuru yoktu: Uzun bacaklıydı, ki bu her zaman bir artıdır, ve ince yapılıydı. Feminen bir tarzda giyiniyordu. Ama eninde sonunda Gamze’ydi: Asabi, her an parlayıveren, genelde uzağından geçtiğin...
“Biliyorum” dedi. “Bu yüzden hoşuma gidiyorsun ya, önüne gelenle denemeye kalkmıyorsun.”
Bir kadın nasıl reddedilir? Fazla alıştırması olmaz bunun, hele de erken yaşlarda. Tereddüt içinde yaklaşmaya çalışan biri varsa basit bir hareket ya da cümle ile niyetinizi belli edersiniz. O da zaten işaret beklemektedir, mesajı alır. Ama ya ısrarcı olanlarla ne yapılır? Bir kadın olsaydım, bunun cevabını hayat bana öğretir, iyice ezberleyene kadar da tekrar ettirirdi. Ya bir erkek bu durumda ne yapar?
Kendime baktım. Yakışıklı değildim. Hayatta hayatımda bu sözün bana söylediğini, iltifat niyetine de olsa, hiç duymamıştım. Benimle yaşamaktan hoşlananlar olmuştu, doğruya doğru, ama bugüne değin sadece etim için istenmemiştim. İsteyen olduysa da bunu yol yordam sınırları içinde yapmıştı: Yemek sonrası eve davetler, biraz daha şarap ister misinler, ya da buradan sonra bir programın var mılar. Kimse açık açık ben seninle beraber olmak istiyorum dememişti.
Bir anda kanım dondu. Şimdi farkediyordum: Karşımdakinin akli dengesi yerinde değildi. Bir şekilde zor zamanlar geçiriyordu ve bu da onu şu anda yaptığı teklife itmişti. Sebep her ne idiyse, benim dışımdaydı. Bir an önce bu durumdan kendimi kurtarmam gerekiyordu.
“Gamze’ciğim, aklında ne var bilmiyorum ama ben düşündüğün gibi bir performans ustası filan değilim. Uzakdoğudan ev arkadaşlarım oldu ama bu beni onları yatak odası sırlarının sahibi yapmadı. Sokak diliyle bende bir numara yok. Her durumda seni hayalkırıklığı bekliyor olur.”
Korkmuştum. Dengesiz birini kızdırmak istemiyordum. Gözümün önüne onun bölüme gidip, beni bölüm başkanına onu taciz etmekle suçlaması geliyordu. Bu durumda benim savunmam ne olabilirdi? Hayır, o gelip bana teklifte bulundu. Evet, doğru söylüyorum, evli ve iki çocuklu kadın bekar adama teklifte bulundu. Kim inanır buna? Ben bile inanmakta güçlük çekiyorum.
“Önemli, ben kendim denemek istiyorum. Merak etme, başına bela olmayacağım.”
Olmayacak mı? Hiç sanmıyorum.
Bir sonraki sabah uyandığımda Bahar’ın elbise zevki yüzyıllar öncesindeydi. Kalkıp giyinmeye başladım. Aynanın karşısına geçtiğinde hiçbir şeyin rüya olmadığını anladım. Hayatımın en uzun yılı başlıyordu.
YORUMLAR
Yeni bir başlangıç hep uzun gelir...Bu yüzden İlhan, Gamze'ye karşı gıcıklığını bir oyunla devam ettirmiş olsa, iyi ederdi:)
Güzeldi, hürmetle efendim..
HakkınSesi tarafından 9/12/2011 2:04:33 PM zamanında düzenlenmiştir.
İlhan Kemal
Allah kızlarımızı da oğullarımızı da korusun. Tehlikenin nereden geleceği belli değil baksanıza. Kutluyorum öykünüzü. Saygı ve selamlarımla.
İlhan Kemal
Öykü olsa da böyle karekterler olabilir demek . İlhan beye sabırlar...
Yine keyifle okudum,tebrikler, sevgilerimle...
İlhan Kemal
İlhan Kemal
İlhan Kemal
Roza
İlhan Kemal
İlhan Kemal
O qué
Bir de zavallı falan demişiniz ya:)))
Herkes verdiği kararların ağırlığını yüklenmek zorunda .Hayat böyle diyor, ben değil:)
O qué
Ama ben şunu söyleyebilirim her şekilde de başı dertte İlhan beyimizin:d
İlhan Kemal
O qué
Ya da kendimi haklı çıkarmak için bir devam mı yazsam napsam :p
O qué
Hadi Marina konusunu sekizli kompasa bağladık da bu zor bir konu sevgili yazar.
İyisi mi ben peşim peşin kabul edeyim yanıldığımı:)
İlhan Kemal
Not: Hiç biri diğerinin amiri değil, eşit düzeydeler.