TÜRKİYE VE ORTADOĞU
TÜRKİYE VE ORTADOĞU’YA SİYASİ BİR BAKIŞ
Son birkaç senede ülkemizde ve Ortadoğu ülkelerinde yoğun değişimler yaşanmakta. Peki ne oldu da bu Ortadoğu ülkeleri adeta bir domino etkisiyle birer birer ayaklanmaya başladılar. Bu ayaklanmanın fitilini ateşleyen nedir ?
Ortadoğu ülkeleri her daim Türklere mesafeli yaklaşmışlardır. Bunun nedeni Türklerin Arap olmamasıdır ve Filistin meselesini bile kendi iç meseleleri olarak görüp Türkiye’nin buna karışmasını hiç mi hiç istemezler. Ve bu arap ülkeleri uzun yıllardan beridir bir İngiliz sistemi olan ‘’yönetileni yönetmek’’ mantığıyla yönetilmektedirler. Düşünün bir gün bir lider çıkıyor, İsrail cumhurbaşkanının ve dünyanın karşısında BİR DAKİKA orada durun. Siz katilin dik alasısınız diyor. Ortadoğu halkları da haliyle şu şekilde düşünüyor. Yahu bu adam Arap değil bir şey değil. Arabın hakkını bizden daha iyi savunuyor. Biz ise daha Gazze kapılarını bile açmıyoruz. İşte bu mantık isyanların fitilini ateşliyor ve sisteme başkaldırı başlıyor ve domino etkisiyle bütün bu ülkelere sıçrıyor. Tayip Erdoğan’ın bu çıkışına en çok bu Ortadoğu ülkelerinin liderleri ve İsrail sinirleniyor haliyle. Nedeni belli, çark bozulacak. İsrail’in bölge hakimiyeti düşecek. Hemen toplanıp bir deklarasyon yayınlanıyor, Türkler bu işe karışmasın diye. Şu anda batılılar ve özellikle ABD bu konuda suskunsa o da şaşkınlıktandır. Çünkü bütün planları bozuldu ve şimdi yeni gelen yönetimi nasıl kafaya alıp eski sistemi yürütebiliriz onun planlarını yapıyorlar. Ama artık halkın gözü açıldı. Bu konuda biz ne kadar kendimizi kabul etmesek te onlar bizi model ülke olarak almaktadırlar.
İsrail nasıl bu kadar soğukkanlı bir şekilde insan öldürebiliyor? İsrailoğulları kendilerinin üstün ırk olduklarına inanırlar ve Yehova(Tanrı)yla yaptıkları sözde anlaşma gereği bunu iddia ederler. İsrail bu mantıkla kendi ırklarından olmayan insanları bizim hayvanları gördüğümüz gibi hatta daha alt seviyede görmektedirler. Makyavelist yaklaşımla kendi çıkarları için yapılacak her şey mübahtır, buna insan öldürmekte dahil. Bu mantık her yönüyle batıda da mevcuttur. Batı gittiği her yere kan ve gözyaşı götürmüştür. Bu batılı mantelitesine bir iki örnek verelim. Bizim ders kitaplarımızda övgüyle kaşif olarak bahsettiğimiz Kolomb ve Macellan gibi insanlara bakalım. Kolomb Amerika’ya girerken oradaki halk bunu çok iyi karşılamıştır, ikramda kusur etmemiş ve hatta kalmak için çadırlarını verip kendileri dışarıda yatmışlardır. Şimdi biz bunu düşündüğümüzde ne deriz ? Yahu ne kadar iyi insanlar, ne kadar misafirperverler. Ama Kolomb aynen şunu söylüyor hatıralarını anlattığı kitabında ‘’Yahu bunlar ne kadar saf insanlar, eli silah tutan 5 tane adamla burayı komple ele geçiririm’’ Macellan da farklı değil. İngilizler tekstilde kendilerine rakip olmasınlar diye Hindistanlı tekstilcilerin sağ ellerini kesmişlerdir. Batı budur. Batılı için başka insanların ölmesi hiç önemli değildir, varsa yoksa kendi ülkeleri refah olsun yeter.
Batının maşaları olan örgütler : NATO, BM, Dünya Bankası ve IMF
Bu örgütler sözde barış ve dünyadaki parasal düzeni korumak için kurulmuş gibi gösterilen kurumlardır lakin uygulamalar tam tersini göstermektedir. Bir örnek verecek olursak, 1988 yılında NATO Genel Sekreteri John Galvin Brükseldeki NATO toplantısında veda konuşmasını yaparken aynen şunları söylemektedir. ‘’Soğuk savaşın sona ermesiyle NATO’nun görevi bitmemiştir. Biz 1300 senelik asıl sorun teşkil eden hususa gelelim: Bu, İslam ile olan mücadelemizdir. İşte bundan sonra her şey bir yapboz gibi tek tek oturmaya başlıyor. 11 Eylül safsatası ile Müslüman=Terörist mantığının oturtulması ABD için hiç te zor bir şey değildi.
Birleşmiş Milletlere ne demeli. Bugüne kadar İsrail’in veya ABD’nin herhangi bir saldırısına kınama dahi olsa vermiş midir? Tabii ki hayır. Amerika’nın Irak’ta adeta bir haçlı seferinden farklı olmayan bir çıkarmayla 1.000.000 dan fazla müslümanı katletmesine, İsrail’in 22 gün 22 gece Filistin’i savaş suçu sayılan misket bombalarıyla bombalamasına BM ne demiştir? Tabii ki hiçbir şey. Diğer arap ülkelerinden beklenirdi ama maalesef bizim ülkemizde özellikle Irak Haçlı Savaşına karşı sessiz kalmıştır. ABD benzer bahane ile İran’a da yaklaşımlarda bulunsa da İran’ı Irak zannetmeyecek kadar akıllıdırlar umarım. Fark ettiyseniz ABD ve Batı ne zaman İran’a yaptırım uygulama ve ilişkileri kesme kararı aldı, İran o zaman gelişmeye başladı ve şu an teknoloji ve enerji üretimi konusunda bizden kat kat ileriler. Neymiş İran nükleer yapıyormuş, askeri operasyon şartmış. Ulan hayasız adama önce aynaya bak derler. Kendi yaptıklarına bak derler. Atom bombasını babam mı attı Japonya’ya. Ne ceza aldın tabii ki hiçbir şey. Bu kurumlar bu şekilde kendin çal kendin oyna mantıklığıyla devam ederse bu batılıların şımarıklığı hiçbir zaman bitmez.
IMF’nin girdiği hangi ülke kendini toparlamıştır. Ülkeleri daha da borçlandırmak ve kendine muhtaç bırakmak dışında IMF ne yapmıştır?
Libya olayı patlak verdi. Bir baktık. Bir yandan Fransa, bir yandan İtalya uçakları anında yolladırlar. Ne oluyor arkadaş dedik. Geç olmadan anlaşıldı durum. Gizli anlaşmalarla petrol vs. ürünlerin paylaşımını yapmışlar. Bizim Sevr anlaşmasına ne kadar da benziyor bu durumlar değil mi? Batılının politikası 5000 senede geçse değişmez. Doğu ülkelerindeki gibi başa gelenlerle politikalar değişmez. Bunlar vampirdirler. Bunlara her saniye kan olacak. Özellikle savaş ekonomisiyle yürüyen ABD’ye.
İsrail’in çırpınışları; İşte İsrail artık Türkiye’nin Ortadoğu sahnesindeki yerini görmektedir ve bu kendilerini aşırı derecede rahatsız etmektedir. Ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Başbakanımız bir açıklama yapıyor ve İsrail borsası 2 günde yüzde 9 kayıp veriyor. İsrail’in aklı selim vatandaşları Türkiye ile ilişkileri kesmenin felaket olacağını itiraf ediyorlar. Bizim bundan sonra yapmamız gereken kararlı politikalarımızı devam ettirmek, muhalefetimizin görevi ise içerideki konularda olmasa da dış meseleleri siyaset malzemesi yapmayıp bir bütün olarak dışarıya karşı dik gözükmemizi sağlamaktır. Allah’ın izniyle bu ülkenin önü açık. Gelişmeleri iyi yorumlayıp, adımları iyi atalım yeter.
Cem ÖZTÜRK, Eylül 2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.