- 811 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ALLAH'A GİDEN YOL - 1
İnsanın olağanüstü gözüken vücut yapısının
ruhla kıyaslanınca bir hiç olduğu kanısına varırsınız…
Leonardo Da Vinci
İnsan nedir? Bu soruya net bir yanıt vermek gerçekten pek güçtür. İnsanın ne olduğu ile ilgili yapılan tanımlamalar, onun üstün niteliklerini anlatmakta yetersiz kalmaktadır. İnsan tanımı için şimdiye kadar pek çok öneri getirilmiştir. Fakat kabul etmemiz gerekir ki insanın ne olduğunun ve onun belirleyici özelliklerinin öyle birkaç sözcükle açıklanması, tanımlanması hiç de kolay değildir.
Ünlü filozof Sokrates de öğrencilerine, ‘insan nedir?’ diye sormuş. Öğrencileri soruyu adeta küçümseyerek yanıtlamışlar: “Bunu bilmeyecek ne var, iki ayaklı ve tüysüz bir canlıdır.”
Ertesi gün elinde tüyleri yolunmuş bir tavukla gelen Sokrates, öğrencilerine aynı soruyu yeniden sormuş ve tavuğu göstererek “ Yani böyle bir şey mi insan dediğiniz?”
İnsan böyle bir şey olamayacağına göre, peki insan ne? Bu soruya yanıt vermeden önce canlı ve cansız varlıkların neler olduğunu irdelememiz, farklı ve benzer özelliklerini bilmemiz gerekir. Böylece sorumuzun yanıtını bulmamız da biraz daha kolaylaşacaktır.
Canlı ve cansız varlıkların neler olduğunu ve farklı özelliklerini ilkokulda gördüğümüz ‘Hayat Bilgisi’ derslerinden hatırlarız. Canlı varlıkları cansızlardan ayıran özellikler nelerdir? diye sorulduğunda büyük olasılıkla alacağımız yanıtlar şu şekilde olacaktır. ‘Canlılar doğar, büyür, çoğalır ve ölür.’ Bu tanımdan şöyle bir sonuç da çıkarabiliriz. ‘Cansız varlıklar doğmaz, büyümez, çoğalmaz ve ölmez.’
Canlı varlıkları daha iyi tanımak için, genel olarak kısacık bir cümle de özetlediğimiz tanımımızı biraz daha açmamız gerekir. Her şeyden önce bir varlığın canlanması için bazı özellikler taşıması gerekir. Bunlar; doğması, büyümesi, solunum yapması, beslenmesi, hareket etmesi, çoğalması ve ölmesi gibi özelliklerdir.
Hiçbirimiz bir mantarla bir fili veya bir solucanla bir bitkiyi karıştırmayız. Bunların birbirlerine benzemeyen, farklı özellikleri olan varlıklar olduklarını ilk bakışta söyleyebiliriz. Ancak aralarında bazı ortak özelliklerin, bir tür benzerliğin var olduğunu da kabul etmemiz gereklidir. Örneğin mantar ile filin; çakıl taşı veya kömür parçasına nazaran insana daha yakın, başka deyişle daha akraba olduğunu söylememiz oldukça mantıklı bir düşünce olarak gözükür. Çünkü bu varlıkların çok farklı görünüşte olmalarına karşın, akraba olmalarını sağlayan ortak bir özellikleri vardır. “Canlılık”.
Mantar, fil, bitki ve solucan bütün bunlar insanlar gibi canlı varlıklardır. Bir çakıl taşı, bir kömür parçası veya bir kitap için ise aynı ifadeyi kullanamayız. Nedeni de bunların birer canlı olmaması, hareket ve davranıştan yoksun olmalarıdır.
Canlı varlıklar hareket ederler. Fil yürür, kuş uçar, solucan sürünür ve balık yüzer. Bitkinin ise ilk bakışta hareket etmediği kanısına varırız. Bunun nedeni onun toprağa bağlı oluşudur. Buna rağmen sınırlı da olsa bitkilerin de hareketi vardır. Yaprakların dikilişi ve bükülüşü, taç yapraklarının açılışı, köklerin yavaşça toprağa girerek derinlere dalmaları gibi. Bazı bitkilerin hareket yetenekleri ise şaşırtıcı niteliktedir. Buna kendi olanaklarıyla buldukları duvar veya benzeri yerlere tırmanıp uzanan sarmaşık veya asma dallarını örnek olarak gösterebiliriz. Böceklerin üzerine konmasıyla çok büyük bir hızla yapışkan yapraklarını kapatan ve onları yakalayan ‘Sinekkapan’ da bir bitkidir.
Canlılar yaşamaları için beslenmeye gereksinim duyarlar. Her canlı dıştan aldığı maddeleri bünyesinde bir takım değişikliklere uğrattıktan sonra yaşaması için gereksinimi olan enerjiye dönüştürür. Beslenme gereksinimini karşılayamayan bir canlı yaşamını devam ettiremez ve ölür.
Üreme olanağı da sadece canlılara özgü üstün bir niteliktir. Bir çiçek başka bir çiçekten veya türdeşinden meydana gelirken; bir mantar başka bir mantardan, bir fil bir diğerinden ve bir mikrop başka bir mikroptan oluşur. Ve böylece çoğalır.
Canlı varlıkların önemli bir özelliği de yaşamlarının sona ermesidir. Hiçbir canlı ölümsüz değildir. Tüm canlılar yaşam çizelgesini tamamladıktan; yani doğup, büyüyüp, çoğaldıktan ve yıprandıktan sonra ölecektir. Yani her canlının eninde sonunda yaşamı sona erecektir.
Görüldüğü üzere insanla diğer canlılar arasında pek çok ortak özellik bulunmaktadır. Peki insanları diğer canlılardan ayıran ve onlara üstün kılan özellikler nelerdir?
İnsanlar, diğer canlılardan farklı olarak konuşabilme ve düşünebilme yeteneklerine sahiptirler. Aslında hayvanların da bu yeteneklere ilkel bir düzeyde de olsa sahip oldukları söylenebilir. Örneğin bir papağan kendisine öğretilen veya işittiği sözcükleri aynen yineleyebilir. Fakat onların ne anlama geldiğini bilemez. Ve bir amaç için kullanamaz. Yavrularını besleyen anne kuş, anne sevgisinin iyi bir örneğidir. Aslında anne kuş, yavrularını beslediğini bilmez. Açılmış bir gaga onda besleme davranış mekanizmasının harekete geçmesi için yeterlidir.
Oysa insanlarda bu yetenekler oldukça ileri düzeydedir. Düşünme yoluyla pek çok sorunu çözebilir ve konuşarak birbirleriyle anlaşabilirler. ‘İnsanlar konuşa konuşa hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşırlar’ sözü boşuna değildir. İnsanlar bu yeteneklerini, diğer canlılardan çok daha gelişmiş bir beyne ve sinir sistemine sahip olmalarının neticesinde kazanmışlardır.
İnsanlar; hayvanlar gibi içgüdüsel dürtülere göre değil, öğrenme yolu ile kazanmış oldukları bilgi ve becerilerine göre davranışlar sergilerler. Öğrenme, davranışlarda meydana gelen bir değişiklik olarak da tanımlanabilir. İnsan, hayvanlardan farklı bir beyne sahip olması neticesinde; iyiyi kötüden ayırabilir, görerek ve öğrenerek bilgisini sürekli olarak geliştirebilir. Davranışlarını da iradesini kullanarak yapar. Dolayısıyla yeryüzündeki canlılar arasında en gelişmiş olanı insandır.
İnsanı diğer canlılardan farklı kılan özelliklerinin sayısını daha da artırmamız mümkün. Fakat şimdilik bu kadarı ile yetinelim. Ve tüm bunları açıkladıktan sonra aklımıza gelmesi muhtemel olan bir soruya yanıt bulmaya çalışalım. Muhtemel soru şu olabilir: İnsan niçin, nasıl ve ne şekilde bu üstün özelliklere sahip olmuştur?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.